Duyguların en güzelidir belki de şefkat… Çocuklarımıza, eşimize, arkadaşlarımıza ve hayvanlara tüm dünyaya şefkatle yaklaşırız çoğu zaman. Ya kendimize? En çok şefkatine ihtiyaç duyduğumuz kendimize neden acımasız davranırız ki? 

Kendi kendimizle yaşadığımız ilişki en güçlü ve belirleyici ilişkidir hayatta. Kendimize verdiğimiz değer hem psikolojik ve fiziksel sağlığımızı hem de diğer insanlarla ilişkimize yön verir. Peki, hayatımızı değiştirmek için kendimize tutumumuzu değiştirsek nasıl olurdu hiç düşündünüz mü? Tüm dünyaya sunduğumuz şefkat ve sevgi duygumuzu kendimizle paylaşsak, hayatımıza neleri katardık? 

Bizi kendimize karşı bu kadar hırçın ve acımasız yapan neydi? Biz ne zaman öğrendik en çok kendimizi suçlamayı ve en çok kendimizi küçümsemeyi? Ne zamandır acıtıyoruz bu denli canımızı ve dövüyoruz kendimizi. Evet, ben dövmek diyorum bunun adına. Bazen kendimi öyle acımasız eleştirirken buluyorum ki kendimi. Dayak yemiş gibi hissediyorum sonunda. Başıma gelmedi demeyin hayatlarımızın bir yerinde mutlaka yapıyoruz bunu kendimize.

Kimimiz az kimimiz çok. Bazen en ihtiyaç duyduğumuz anda bazen ise her gün. Bazılarımız iş yaşamında çok küçük bir hata yapmış olsa bile kendisine söylemediğini bırakmaz, kızar ve suçlar. Hatta dünya yıkılmış, işten çıkartılacak ya da işimi kaybedeceğim senaryolarına kadar vardırırız durumu. Anlayış, nezaket ve hoşgörüden yoksun bırakırız kendimizi. Oysa aynı şey iş arkadaşımızın başına gelse, ona şefkatle, duyarlı ve destekleyici şekilde yaklaşırız. 

Kendimize Neden Şefkat Duymayız? 

Şefkat kavramı pek çok felsefede yüzyıllardır yer alsa da, psikoloji alanındaki yeri oldukça yenidir.  Bize küçük yaşlardan itibaren merhamet, anlayış, şefkat gibi duyguların ve davranışların başkalarına gösterilmesi gerektiği öğretilmiştir. Doğaya, hayvanlara, komşulara, ailemize, çevremize ama kendimize değil. Uzak doğu felsefesi hayatlarımıza kitaplar ve eğitmenler sayesinde daha çok girdi. Uzak doğu felsefesine göre şefkat ve duyarlılık kendimizi içermiyorsa eksik kalmaktadır.

Nedir kendine karşı anlayışlı, duyarlı, merhametli olmak? Genel olarak kişinin zor zamanlarda, hata yaptığı durumlarda, sıkıntı yaşadığında ya da zayıf anlarında kendisine karşı duygusal anlamda destekleyici ve anlayışlı olmasını içerir.  Kendimize karşı duyarlı olmak, sevdiklerimiz zor zamanlardan geçerken onlara gösterdiğimiz ilgi, destek ve nezaketin benzerini ihtiyacımız olduğunda kendimize de göstermektir. 

Kendine şefkat içinde üç öğe barındırır.

* Kendine şefkatli davranmak: Her halde ve durumda kendine karşı yargılayıcı ve sert olmaktansa anlayışlı ve sevecen olma duyarlılığıdır.

* Sadece sen değil herkes hata yapar: Diğer bir deyişle hatasız kul olmaz. Kişinin, yaşadığı sorunları ve deneyimleri sadece kendi başına gelmiş ve dünyanın en şansız kişisiymiş gibi görmemesi tüm insanların başına benzer durumların gelebileceği ve benzer hataları yapabileceğini bilme halidir.

* Bilinçlilik: Aslında son zamanda bilinçli farkındalık (mindfulness) olarak da tanımladığımız kişinin şimdiki zamanın farkında olması, yaşadığını fark etmesi halidir. Çoğu zaman ne yaşadığımızı fark etmeyiz. Anlık tepkilerle yaşarız. Oysa ne yaşadığımızı yaşadığımız anda fark edip evet şimdi öfkelendim, şaşırdım, hata yaptım diyerek tepki vermeden bir adım geriye çekilerek olana objektif bakabilme halidir.  

Kendine karşı şefkatli olan kişiler hayal kırıklığına uğradıkları veya başarısızlık yaşadıkları durumlarda pes etmeden, daha güçlü şekilde ayağa kalkabilirler. Üzgün veya öfkeli olduklarında kendilerine anlayışlı davranırlar.  

Bu kendini kayırma, şımartma ya da yersiz yere bahaneler üretme hali değildir. Kendini olabilecek en kötü senaryoya çekmeden, ne olduğunu fark etme ve harekete geçerek durumu iyileştirme halidir. Bu anlayış bizi olumsuz durumlarda çeşitli duygusal risklerden koruma gücüne sahiptir. Bu hal tam bir sorumluluk alma halidir. Kendi davranışlarımızın sorumluluğunu aldığımızda; kendimize hayatımızı, davranışlarımızı ve duygularımızı yönetebilme şansı da vermiş oluruz. 

Kendine şefkat duygusunu bir rastlantıdan davranışa, bir alışkanlığa çevirebilenlerin depresyona girme risklerinin neredeyse sıfırlandığı gözlemlenmiştir. Pek çok araştırma kendine şefkat ve duyarlılık gösteren kişilerin iş ve özel yaşamlarında daha mutlu, başarılı ve sağlıklı yaşadıklarını göstermektedir. 

Dr. Kristin Neff kendine karşı yargılayıcı olanların stres oranının çok yüksek olduğunu ve bunun da bedende tahribatlara yol açtığını belirtmiştir. Aslında beden bir düşmanla karşılaşmış gibi tepki verir. Kendimizi acımasızca yargıladığımızda saldırıya uğrayan da saldırgan da bizizdir ve stres seviyesi ikiye katlanır.

Mindfulness egzersizleri ve teoremi davranışlarımızın ve tepkilerimizin farkına varmak için çok doğru yöntemlerden biridir. Pek çok uzman meditasyonun da geliştirici etkisi olduğunu belirtmektedir. 

Kendimize şefkat duyduğumuz, en çok sevgiyi ve duyarlılığı hak edenin kendimiz olduğu fark ettiğimiz günler dilerim.

Yazar

Lise yıllarında başladığım iş hayatıma pek çok turizm firmasında çalışarak devam ettim. Girişimcilik her zaman kanımda olan bir durumdu. Bu yüzden ilk girişimimi 21 yaşında Kaş’ta hayata geçirdim. İki sene Uzun Çarşı’da işlettiğim turistik butiğimden sonra 2000 yılında Berceste Turizm Acentası’nın kurucu ortağı olarak ikinci firmamı kurdum. Eğitimimi turizm sektörü üzerine almıştım. Ancak daha sonra insana dokunma arzumla kendime yeni bir yol çizmeye karar verdim. 1999’da okula döndüm ve Davranış Bilimleri okumaya başladım. Aynı zamanda Güzellikler Evi oyunculuk atölyesinde Aliye Uzunatağan, Sönmez Atasoy, Ayla Algan gibi değerli hocalardan oyunculuk ve tiyatro eğitimi aldım. Ceres Yayınları hayallerimin yeteneklerimle birleştiği üçüncü firmamdı. Harbiye’de bir han odasında kurulan yayınevimiz bugün 200’ü aşkın kitabıyla, ikinci markasıyla (Zencefil Çocuk Kitapları) ve 150’yi aşkın yazarıyla sektörde adından söz ettirmeyi başardı. Eğitime ve bilgiye duyduğum açlık ile Goldman Sacks ve Özyeğin Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü On Bin Kadın Girişimci Eğitim programına da dâhil oldum. Bu program sayesinde hayatımda yeni bir pencere açılmış oldu. Kadın girişimciliği üzerine çalışmaya ve yoğunlaşmaya karar verdim. Bu alanda pek çok kadın platformunda görev aldım ve almaya da devam ediyorum. İş hayatında kadınları desteklemek adına 2019 yılında ST Endüstri Radyo’da Lider Kadınlar adlı bir radyo programına başladım. Kendi alanında lider olmuş kadınları davet ettiğim radyo programım ile kadınlara ilham vermeyi amaçlıyorum. Hayaller büyük ve yolumuz hep aydınlık. Kendi hikayemin ilham verici yanlarını, ilham aldığım insanların hikayeleriyle birleştirmek için şimdi de www.womanlogy.com’da röportajlarım ve yazılarımla sizlerle olacağım. Hayat her anıyla güzel olacak kadar ihtişamlı. Sen neyi görmek istersen, yaşam sahnene onu getirir.

Bir Yorum Yaz