Yazar

Mine Altan

Yazılar

Bitkiler, dünya üzerinde yaşayan en sessiz canlılar denilebilir. Kimi narin, hassas; kimi çetin ceviz, her ortamda yaşar. Kimi yerinden oynamayı sevmez. Evde yetiştirilen çiçekler, insanla sesli şekilde konuşamayan, ancak bir şekilde iletişim kuran estetik yoldaşlardır. Şehir hayatında toprağa dokunabilmenin bir aracıdır.

Evdeki uğraşların dur durak bilmediği bu dönemde, mevsimin bahara dönmesi, yalnızca bahçelerde değil, evlerde de çiçekleri şenlendirdi.

İlgi, şefkat ve özenle bakıldığında hızla çiçek açan, yeşeren ve yaşadığı ortama güzellik katan salon bitkilerine kapıyı aralıyoruz:

Spathiphyllum (Barış Zambağı/Çiçeği)

Spathiphyllum (Barış Zambağı/Çiçeği): Bakımı çok kolay, az ışık isteyen Spatifilyum aynı zamanda ortamdaki bir çok toksini de uzaklaştırır. Ev ısısı, yetişmesi için yeterlidir. Çok soğuk ve çok sıcak ortamlarda tutulmamalı, direk güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır. Her ne kadar haftada 1 sulama ideal denilse de toprağının hiç kuru bırakılmamasına özen gösterilmesi gerektiğinden, evin içindeki toprağın kuruma durumuna göre sulaması yapılmalıdır.
Eğer hiç çiçek açmazsa, evdeki yerini beğenmemiş olma ihtimali çok yüksek. Aldığı ışık, bulunduğu ısı ve sulama miktarında değişikliğe gidilmelidir.

Spatifilyum susuz kaldığında sarkabilir. Sulandıktan sonra tekrar canlanmazsa, aşırı sulanması nedeniyle kök hastalığı olabileceği düşünülebilir. Bu durumda tüm siyah / zarar görmüş kökleri temizlenerek, taze toprakla yeni bir saksıya ekilmelidir. Yeniden yerleştirdikten sonra sulamaya dikkat edilmelidir.

 

Antoryum

Anthurium (Antoryum): Çiçekleri en uzun süre açık kalan bitkilerden birisi olan Antoryum, estetik olmasının yanı sıra, çiçeklerinin şeklinden dolayı mutluluğu ve bolluğu simgeler.

Antoryum ışığı sever ve ne kadar çok ışık alırsa o kadar çok çiçek açar. Ancak direk güneş ışığına da maruz bırakılmamalı. İyi aydınlatılmış bir ortam, idealidir.

Toprağının üstünün %25’i kuruduğunda sulanması gerekir. Her bitkide olduğu gibi tutarlı bir sulama programı gereklidir.
Nemi sever, kuru ortamda tutulmamalıdır. Eğer kuruyan bir çiçeği olursa, hemen o çiçeğin temizlenmesi gerekir ki büyümeye teşvik edilsin.
Antoryum’un nemi sevdiği ve sık sık nemli bırakılması gerektiği unutulmamalıdır.

 

Orkide

Orchid (Orkide): Orkideler, dünyadaki en yaygın çiçek açan bitki ailesidir. Pek çok boyut, şekil ve renkte olurlar. Bazı orkidelerin büyümesi zor olabilirken, bir çoğu pencere kenarında gelişir. Evlerde başarılı bir orkide yetiştirmek için ihtiyaç duyulan tek şey bitkinin doğal çevresini anlamaktır.

Orkideler, tropikal çiçeklerdir ve tropik iklimde de geceleri, gündüze kıyasla 10°’lik bir düşüş yaşanır. Eğer orkideye bu yetişme ortamı sağlanırsa en iyi şekilde çiçeklerini açacaklardır.
Geldiği iklimden kaynaklı, havanın nemli olması orkidenin avantajınadır.

Kalın, etli yaprakları olan bir orkide, narin yapraklılara göre daha iyi su tutacağından, sulama oranı da daha az olacaktır. Sulama arasında biraz kuru bırakılmayı sever. Yaprakların geceden önce iyice kurumasını sağlamak için çoğu çiçek gibi sabahın erken saatleri sulama için en ideal zaman dilimidir.

Orkideler parlak ve dolaylı ışıktan memnun kalırlar. Eğer çiçek açmazlarsa, daha ışık alan bir yere konulmalıdır.

Dağ Palmiyesi

Chamaedorea Elegans (Dağ Palmiyesi): Tropik bölgelerden evlere kadar gelen, bakımı en kolay yeşil bitkilerden olan Dağ Palmiyesi, iç mekanlarda bir çok palmiyenin aksine çok kolay yetişir. Az bakım gereken, dayanıklı ev bitkileri olarak kabul edilir. Anavatanı, Meksika ve Orta Amerika’dır.
Gölgeye dayanıklıdır ve dolaylı ışığı sever. Toprağı kuruduğunda çok su verilmemelidir. İdeal sıcaklık ortamı 18°’nin üzerindeki ortalama ev sıcaklıkları olup, kışın ve geceleri minimum 10°’ye ihtiyaç duyar.

Bir miktar kuru, iç mekan havasını tolore edebilir, ancak biraz daha fazla nem ile daha iyi sonuç verir ve ara ara ılık suyla buğulanmayı ister. Bu işlem de yaprakların tozdan uzak tutulmasına yardımcı olur. Kahverengi yaprak uçları, bitkinin yeterince nem almadığının bir göstergesidir.

Havadaki toksinleri filtreleyen bitkiler arasındadır.

Şeflera

Schefflera Gold Capella (Şeflera): Bakımı basit olan ve ev bitkilerindendir. Anavatanı, Tayvan’dır.

Şemsiye Bitkisi olarak da bilinen Schefflera Arboricola Gold Capella, düzensiz altın, sarı ve soluk yeşil alacalı sıçramalar ile oval şekilli, yeşil, parlak palmiye benzeri yapraklara sahiptir. Hızla büyürler, ancak kolayca şekillendirilebilirler. Bu da onları bir masada sergilenen küçük, kompakt bitkilerden; uzun, örnek zemin bitkilerine kadar uyarlanabilir hale getirir.

En parlak ışıktan, kısmi gölgeye kadar her ortamda büyütülür. Yalnızca yetersiz ışık uzun bacaklı olarak büyümesine neden olabilir.

Toprak hafif kuruduğunda, iyice sulanmalıdır. Nemli olmayı severler ancak ıslak kalmayı da sevmezler. Suda bırakılmaması gereken bitkilerdendir. Normal ev ısısı olan 15-24° en ideal ısısı olarak kabul edilir.

Şeflera uzun bacaklı da olabilir, kısa bacaklı da. Çok uzarsa budanır. Tozunun temizlenmesi için yaprakları ara sıra silmek gerekir. Schefflera, evdeki temiz hava tesisinin kahramanlarından birisi olarak, havadaki toksinleri filtreler. Hafif derecede toksik olduğu düşünüldüğünden, evcil hayvanlardan ve çocuklardan uzak tutulması gerektiği unutulmamalıdır.

Doğanın bir parçası olan ve onun uyumunun eşlikçisi insanın, ruhani dengesini bulmasındaki en büyük yardımcılarından olan çiçeklerle arasındaki bağının daha da kuvvetleneceği sağlıklı günler sizlerle olsun.

Çiçeklerle ve sevgiyle kalın!

Dünya çapında, özellikle Türkiye’de kaldırılan karantina ile gündem “normalleşme” adı altında eski haline dönmeye başlamışken, Amerika’da yaşanan bir polis şiddeti herkesi etkiledi ve tepkiler yükseldi. ABD’de 46 yaşındaki George Floyd Minneapolis’te bir polis tarafından gözaltında öldürüldü. George Floyd boğazına basılması sonucu öldü ve bu durum özellikle siyahi Afro-Amerikan kökenli, ırkçılığa karşı duran her bir insanı harekete geçirdi, sokaklara döktü.

Minneapolis Belediye Başkanı’nın bu durumdan sorumlu olan 4 polisi görevlerinden almasına ve George Floyd’un ölümüne sebep olan polisin “kasıtsız adam öldürmekten” yargılanacağını söylemesine rağmen, halk ve Floyd’un ailesi yapılan bu şiddetin daha ağır bir ceza ile sonuçlanmasını istediğini belirtti.

Sosyal medyada “blacklivesmatter” hashtagi ile paylaşımlar yapılmaya başlandı. Hashtagin aslında daha öncesine dayanan bir hikayesi var. Black Lives Matter, 2013 senesinde Amerika’da yaşayan Afro-Amerikan kökenli halka karşı yapılan şiddet ve ırkçılığa dikkatleri çekmek için kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Hatta çoğu insan için de bu isim ırkçılığın bir başka rengi olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden “All is Matter” daha anlamlı olacaktır.

George Floyd için ülkenin bir çok sehrinde protestolar hala devam etmektedir. Amerika’nın son 100 senedir karşı karşıya kaldığı en büyük protestolarından biri olduğu söylenebilir.

Dünya gündeminin konusu covid-19’dan ırkçılığa hızlı bir değişim geçirmişken, konu ile ilgili tarihsel bilgilere gerçeklerden esinlenilerek yazılmış bir kaç kitap ve yapılmış film ile devam edebiliriz. Ne de olsa tarihi yazmak için geçmiş tarihi bilmek şarttır.

Hidden Figures – Gizli Sayılar (Sinema)

Orijinal adı “Hidden Figures” olan Amerikan yapımı film Türkçe’ye “Gizli Sayılar” olarak çevrilmiştir. 1960’ların Amerika’sında geçen film, 3 dahi matematikçi ve fizikçi siyahi kökenli kadının hayatından kesitler vermektedir. Bu 3 zeki kadının yardımıyla dünya yörüngesine çıkan ilk Amerikalı astronot John Glenn’in bütün dünyayı heyecana boğan 7 turunun başarılı geçmesi sağlanmıştır. Nasa’nın bir yerlerde gizli kalmış gerçek hikayesi, yalnızca aşk filmlerinde gözlerin dolmadığını kanıtlıyor adeta.

Düşmanla Oynamak – John Carlin (Kitap)

Nelson Mandela, siyahi halkın özgürlüğünün en büyük temsilcilerinden olup, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi devlet başkanı olarak tarihe adını yazdırmıştır.

Nelson Mandela, 1961 senesinde devlete başkaldırı ile hükümeti düşürme tehdidi olduğu öne sürülerek ömür boyu hapse mahkum edilmiştir. Düzenlenen uluslararası bir kampanya ile 27 senenin sonunda hapisten çıkmış ve özgürlüğüne kavuşmuştur. Kitap, Nelson Mandela’nın başarılarının sebebine ışık tutmakta ve kendisinin politik zekasına değinmiştir.

Mandela hala hapisteyken, 1985 senesinde hükümet ile temas kurmaya başlar ve bu geçen zaman diliminde iktidarın beyazların yönetiminden çoğunluk siyahların yönetimine barışçıl bir şekilde geçişini anlatır.

Tüm kitap aslında bir spor müsabakası etrafında geçer. 1995 senesindeki Dünya Rugby Kupası için oynayan takımda tüm oyuncular o zamana dek yalnızca beyazlardır. Mandela, Güney Afrika Rugby takım kaptanı ile uzlaşma yoluna geçer. Ülkesinin demokrasiyle yönetilmesi ve barış içinde yaşayabilmesinin tek yolunun tüm ırkların tek çatı altında birleşmesi olduğunu savunan Mandela, 1995 Dünya Rugby Kupası’nda oynayacak olan takım oyuncularının hem siyah hem beyaz kökenli futbolculardan olması gerektiğini savunur.

Kitap aynı zamanda 2010 senesinde Clint Eastwood’un yönetmenliğinde “Invictus”(Yenilmez) adı ile filme çekilmiştir.

Irkçılığın ve şiddetin karşısında hayatı pahasına duran dahi bir politikacının hayatıdır “Düşmanla Oynamak”.

Irkçılığın başka topraklardaki örnekleri için ise birkaç kitap önerisi daha bulabilirsiniz.

Son Kız – Esaretimin Hikayesi ve IŞİD’le Mücadelem (Kitap)

Son Kız, Irak’ta yaşayan Yezidi bir kızın hikayesi. Yezidiler, varoldukları süre boyunca inanç ve kültürlerinin farklı olmasından dolayı bir çok defa, diğer halklar tarafından merceğe alınmışlardır. Yezidiler, temel olarak tarihte Asurluların bir parçası olan Irak’ın Ninova bölgesinde yaşamaktadır. Yezidiler, bir diğer anılışı ile Ezidiler günümüzde çoğunlukla Avrupa’ya göç etse de Gürcistan, Ermenistan, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde de yaşamaktadır.

Son Kız olan ve kitabın yazarı Nadia Murad, Kuzey Irak’taki Koço isimli köyde yaşayan bir Yezidi. Yaşadığı işkence dolu anlarını tüm çıplaklığı ile kaleme döktüğü bir kitap. IŞİD 2014 senesinde Koço köyüne baskın yaparak tüm erkekleri öldürmüş, kadınları fuhuş ticareti için şehirden şehire zorla götürüp, satmıştır.  Köle ticareti sırasında yaşanan her şey insanın kanını donduracak niteliktedir. Nadia Murad, birçok militan tarafından tutsak edildi, defalarca tecavüze uğradı ve dövüldü. En sonunda evine sığındığı Sünni bir Arap ailenin yardımı ile kaçmayı başardı.

Nadia Murad, Irak’ta yaşanan soykırımın iç yüzünü tüm dünya ile paylaşarak, bir daha hiç bir insanın bu acıları yaşamaması ve soykırımların bitmesi için bir umut ışığı olarak 2018’de Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Okuyucunun kanını donduran bu kitabın en vurucu yanı gerçekliğindedir.

“Bu kitap mürekkeple değil kanla yazılmıştır. Yazarın kendi kanıyla.”

Zülfü Livaneli

Nefes Nefese – Ayşe Kulin (Kitap)

İkinci Dünya Savaşı’nın baş aktörlerinden Almanlar, Türkleri savaşa kendilerinin yanında katılmaları için ikna etmeye çalışmaktadır. Bir savaşın daha altından kalkamayacağını düşünen İsmet İnönü ve günün politikacıları, başarılı manevraları ve taktikleriyle bir şekilde savaşın Türkiye’ye sıçramasına engel olmuşlardır.

Bu esnada Yahudiler başta Almanya olmak üzere bir çok ülkede vahşice soykırıma uğramaktadır. Bir diplomatın kızı ile bir Yahudi gencinin aşkının çevresinde geçen kitap, tarihsel gerçekleriyle o döneme ışığını tutmaktadır. Türk kızı ve Yahudi gencinin evlenerek, Fransa’ya göç etmesi ile başlayan Nefes Nefese, hızını alamadan devam eden bir kitap.

Almanlar 2. Dünya Savaşı’nda Fransa’ya da girmiş ve Fransa’daki Yahudileri de toplama kamplarına götürmektedir. Selva ve Rafo artık Fransa’da da güvende değildir ve kaçmak için çözüm aramaya başlarlar.

Fransa’daki Türk Konsolosluğu’nda görev yapan Türk diplomatların yardımı ile bir kaçış planına dahil olurlar.

Yaşananların gerçekliği ve duygusallığı okuyucuyu bir hortuma çekerek, kitabın son sayfasına kadar nefes nefese bırakıyor. Ayşe Kulin, yüreği sızlatan bir hikaye ile tarihe ışık tutuyor.

2014 senesinde Kadıköy Belediyesi tarafından restore edilmiş olup, 14 Mart 2014’te ise etkinliklerine başlayan Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nin tarihi çok eskilere dayanır. 1894’te Sainte-Euphemie Ortaokulu’nun bir parçası olan Notre Dame du Rosaire Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Aslında Notre Dame du Rosaire bir kiliseden çok küçük ibadet yerleri için kullanılan bir terim olan şapeldir. Bu kilisenin restore edilmesiyle faaliyete geçen Yeldeğirmeni Sanat, bir çok caz ve klasik müzik sanatçısına ve müzikseverlere kapılarını açmıştır.

Yeldeğirmeni Sanat, isminden de anlaşılacağı gibi Anadolu yakasının genç semti Kadıköy’ün Yel değirmeni adıyla da bilinen Rasimpaşa Mahallesi’nde,Taşlıbayır ve İskele Sokaklarının kesişiminde yer almaktadır.

Tarihi incelemelerde, Yeldeğirmeni’nin varlığının M.Ö’sine dayandığı görülmüştür ve Osmanlı döneminde I. Abdülhamit tarafından yaptırılan 4 yeldeğirmeni ile sarayın un ihtiyacını karşılayan bir yerleşim yeri olan bu mahalle bir çok kültüre ev sahipliği yapmıştır.

Yeldeğirmeni mahallesi kendi içerisinde ayrı bir cumhuriyet. Aslında Taksim’den ayrılan genç, entel, sanatçı ve aykırı insanların bir nevi yeni “mekan”ı. Karaköy’den hallice düzgün ve daha ekonomik fiyatlarıyla dikkat çeken kafeleri, öğrencileri zor duruma sokmayıp, çeşitleriyle zevklerimizi renklendirmeye devam ediyor. Yeni nesil gençliğin bir araya geldiği bir nevi toplanma yeri de denilebilir.

Bohem kent havasını teneffüs ettiren bu güzide mahallenin sokaklarına Yeldeğirmeni Sanat o kadar yakışmış ki, iş çıkışı yalnızca ruhunu dinlendirmek isteyen her müzikseveri en uygun fiyatlarla misafir ediyor. Üstelik ismi dahi duyulmamış; fakat sanatın ne denli “ciddi” bir iş olduğunu hatırlatan müzisyenlerin ezgileri kilisenin tarihi duvarlarında yankılanırken, keşmekeşten çıkan şehirli insanı da dinlendiriyor.

Gerek atmosfer, gerekse konuk edilen müzisyenler adeta her seferinde insanı yeniden gelmeye teşvik ediyor.

Yeldeğirmeni Sanat’ın etkinliklerine ise https://kkm.kadikoy.bel.tr/yeldegirmeni-sanat.aspx sayfasından ulaşılabiliyor. Üye olunarak internet üzerinden biletlerin kolayca alınabilmesi ve öğrencilere özel indirimleri şehirli insanın hareketli hayatına hızlı bir çözüm getiriyor. Üstelik hizmet ücreti kesilmeksizin.

İstanbul, yaşaması ne denli zor olsa da, içindeki her insana hitap edebilme yeteneğini, her geçen gün daha da iyiye evrilen bir şehir haline geldi. Tarihi sokakları, renkli ışıklandırmaları ve restore edilen yapılarının iş görür hale gelmesi ile etkinliklerin merkezini ise Avrupa yakasından Anadolu yakasına, uzanabildiği her noktaya götürebilen bir sanat merkezi artık.

Şimdilik dünyaca yaşanılan evde olma durumundan dolayı etkinlikler ertelense de, özgürce gezilecek güzel günler yakında yine bizim olacak.

Orhan Veli’nin de dediği gibi “Hava bedava, bulut bedava, yağmur çamur bedava”. Evden dışarıyı izlerken her ne kadar bedava gelse de bize gökyüzü, yağmurda ıslanabildiğimiz, özgürlüğün ve sağlığın en büyük düşümüz olmadığı günler yarın bizimle olsun.

Yazarın diğer yazısı için:

https://www.womanlogy.com/2020/03/hayati-guzellestir/karantina-gunlerinde-yapilacaklar-listesi/

Baharın gelişine evimizden şahit olduğumuz bugünlere aslında bardağın dolu kısmından bakmak gerek.

Mecbur olunmadığı sürece kim hayatının belirli bir dönemini araç kullanmadan, toplu taşımaya binmeden, işe gitmeden ve hatta arkadaşlarıyla buluşmadan geçirmiştir ki. Yaşanılan bu dönem dünyanın hemen her köşesindeki insanlar için farklı bir deneyim sunuyor.

Kimi hiç fark etmediği bir arkadaşıyla sosyal medyada iletişime geçerken, kimisi hep ertelediği; fakat yapmak istediği o “şeye” başlıyor.

Karantinada olunan bu günlerde evde neler yapılabilir diye düşünenlere bir kaç tüyo da biz verelim:

  1. Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Sanırım bu sorunun yanıtı en azından bir süre için yalnızca “okuyan” olacaktır. Kitap okumak ruhu dinlendirir. İster kişisel gelişim, ister macera, ister duygusal. Hemen herkesin kitaplığında veya evinin bir köşesinde terk ettiği ve devamlı ertelediği o kitap için işte tam uygun zaman.
  2. Hazır kahve, yeni nesil kahve kültürü derken, unutulan cezveler, kahve makineleri mutfaktaki raflarından harekete geçip, hizmet etmeye hazırlar. Hanımların ellerindeki lezzetin, kahveyle bütünleşmesi unutulmamış mıydı?
  3. Tiyatroların kapanması, oyunların iptal edilmesi dünyanın sonu değil. Hala izlenmeyen belgeseller var.
  4. En azından ayda bir de olsa gidilen canlı müzik konserleri ve resitaller maalesef bir süre rutinlerde olmayacak; fakat müjde, artık o caz, pop ve rock şarkıcıları kendi evlerinden hemen her akşam canlı yayında dinleyenleri ile buluşuyor.
  5. Hazır kek, poğaça, tart derken birçok insan unutulan tarifleri bir köşeye not etmeye başladı bile. Hemen her internet sitesinde artık kolayca ulaşılacak tarifler herkesin evinin mutfağına misafir olmaya hazır.
  6. Çalışmaya ara veren diyetisyenler artık her yerde. Günlük rutinlerinde yazmaya vakit bulamayan diyetisyenler, kilo vermek ve kilo kontrolü yapmak isteyenlere ufak tüyolarla her gün bir kaç tüyo vermeye başladı. Fit tarifleri de artısı diyelim.
  7. Beyaz yakalı hayatından zaman bulamayanlar için meditasyon ve kahkaha yogası artık evlerde. Her akşam canlı yayın yapan yoga eğitmenleri, psikologlar desteğe her zamankinden çok daha istekli.
  8. Bağışıklığın öneminin iyice anlaşıldığı bugünler, herkese beslenmenin önemini hatırlattı.
  9. Çocuklarıyla vakit geçiremediğinden şikayetçi ebeveynlerin bu dönem bulunmaz hint kumaşı misali gibi geldi ayaklarına.
  10. Ailecek sofraya oturmaların tam zamanı. Kimin önce işten geleceği konusu ise mevzu dışı.

Anlaşılan o ki her ne kadar evde ne yapabiliriz diye düşünsek de aslında harekete geçmek için tam zamanı!

Yaşanılanların geçici olduğunu hatırlatarak, stressiz olarak bu süreci sağlıklı atlatmanız dileğiyle,