Yazar

Selen Atasoy

Yazılar

İş dünyasında son zamanlarda bir isim sahibi olan ama özüne baktığımızda senelerdir görüp bildiğimiz bir akım var.  Aslında bu, bizim senelerden beri iş ortamımızda çok sık karşılaştığımız ama bir etiket ismi olduğunu dahi bilmediğimiz, uzaktan yalnızca isteksizlik, motivasyon bozukluğu olarak tanımlayabildiğimiz bir akım. Son zamanlarda hızlı ve keskin bir şekilde lügatımıza katılmayı başarmış bu akıma “Sessiz İstifa” deniyor.

Nedir bu “Sessiz İstifa” , “neyden besleniyor” ve “hangi tarz kurumlarda sık karşılaşılıyor?” bunlara geleceğim şimdi:

Sessiz istifa,; canının çalışmak istemediği kendi söylemeden dahi anlaşılan, yalnızca kendisine verilen görevleri otomatiğe bağlamış bir şekilde yapıp geçen, hiç bir şey sorgulamayan, merak etmeyen, irdelemeyen ve hiç bir şeye karşı da çıkmayan bir çalışma ve davranış modeli diyebiliriz aslında. Bir nevi “salla başını, al maaşını” hali kısaca.

Sessiz istifa, kovulmayacak kadar iş yapmayı ön görüyor. Yani göze batmayacak kadar çalışmak, mevcut süregelen işleri yapıp, yeni işler için bir şey üret(e)memek, hiç bir şeye dahil olmayı istememek, pasif bir şekilde iş hayatına devam etmek diye de anlatılabilir.

Sessiz İstifa neyden besleniyor?

Ümitsizlikten, tahammülsüzlükten, sıkılmışlıktan, tükenmişlik sendromundan başlıyor beslenmeye. Devamında yeni bir iş arama zorluğu geliyor, konfor alanından çıkamama, yeni bir ortama ayak uyduramayacağından, kendini yeniden ispatlayamayacağından çekinme. Aynı zamanda gerek ekonomik dalgalanmalar, gerek yeniliklere açık olamama, gerekse hemen iş bulamama korkusu ile istifa da etmeme ile devam ediyor.

Sessiz istifa ile hangi tarz kurumlarda sık karşılaşılabilir?

  • Çalışanın değer görmediğini hissettiği,
  • Çalışsa da karşılığını alamayacağına inandığı,
  • Takdir ve motive edilmediği,
  • Yükselme inancının olmadığı,
  • Takım ruhunun oluşturulamadığı,
  • Ayrımcılıkların sık görüldüğü

kurumlarda daha sık oluşabilecek sessiz istifa, adaletli bir çalışma ortamı kurularak, net ve direkt iletişim kurularak ve ara ara çalışanlarla birebir görüşmeler yapılarak minimuma ve hatta sıfıra çekilebilir.

Denemeye değer mi?

Elbette…

 

 

Her ne kadar bazı şirketlerde hala “maaşın zamanda ödenmesi” konusu tıpkı bir yan hak gibi ön plana çıkarılarak sunulsa da ülkemizde harika gelişmeler de olmuyor değil.  Yemek , yol, servis gibi yan haklar artık çok alışılan şeyler olup,  popüler yan hak trendlerini gördükçe çalışan mutluluğu için umutla doluyoruz. Yan hakların maaş kadar önemli olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor ve işverenler de çalışanlarının sunulan yan haklarla işe olan şevkinin arttığını fark ediyor, ne mutlu.

Son zamanlarda karşılaştığım bazı harika yan hakları sizlere sunmak istiyorum, eminim siz de benim kadar etkileneceksiniz.

  • Fatura Desteği : Önceki yıllarda yakıt desteği gibi destekleri duymuştuk. Ancak pandemiyle beraber yeni bir yan hak ile tanıştık: Fatura desteği. Özellikle hibrit çalışanlar için meydana gelen bu hak genelde elektrik ve internet faturasını kapsıyor. Faturanın bir miktarını veya tamamını şirket ödüyor ki şu ekonomik krizde şahane bir yan hak niteliğinde.
  • Çalışma Alanı Desteği : Eskiden bazı çalışanlara yalnızca bilgisayar, cep telefonu verildiğini duyardık.Yine pandemi vasıtasıyla tanıştığımız bu hak, evinizde kullandığınız çalışma masanız, çalışma sandalyeniz ve masa lambanız gibi çalışma alanında bulunan tüm materyallerinizi kapsıyor.

 

  • Regl İzni : Kadın çalışanlar için ciddi bir yan hak statüsündeki regl izni adeta ülkemiz için bir devrim. Daha düne kadar regl olduğunu saklamak zorunda kalan kadınlardık. Sanki bir suç, bir ayıp, bir günahmış gibi. Halbuki kadın sağlığının bir göstergesi olan regl olmak, yavaş yavaş bazı şirketlerce ayda 1-2 gün olarak kadınlara verilen bir izin türü oldu. Teşekkürler sevgili işverenler, bu hassas dönemimizde gösterdiğiniz anlayış için.
  • 4 İş Günü: Hala bir çok şirketin haftada 6 gün çalıştığını, hatta ve hatta çalışanlara fazla mesailer yaptırıp, ücretini öderken yaptıkları cimrilikleri hepimiz duyuyoruz, görüyoruz. Bir de bunun yanında haftada 4 gün çalışmaya geçen iş yerleri var ki, baş tacımız. İnsanın sosyalleşmesi gereken bir varlık olduğunu kabul edip, iş hayatı haricinde de kendine ait bir zamanı olması gerektiğini ve bu rahatlamanın iş verimine olumlu yansıyacağını anlayan nadide iş yerleridir bunlar.
  • Annelere Özel: Diğer çalışanlar tam zamanlı çalışırken, belli bir yaş grubunda çocuk sahibi olan annelere destek olmak amacıyla atılan sevgi dolu bir adım. Bahsi geçen izin, annelere sağlanan hibrit çalışma modelidir. Yani yarı zamanlı ofisten, yarı zamanlı evden çalışan anneler… Küçük çocuğu olan bir anne için ne kadar da kulağa hoş gelen bir uygulama.

  • Hareket Berekettir : Yürümeye, sağlıklı yaşama teşvik eden harika şirketler var. Günlük belli bir adım atma hedefi karşılığında aylık belli bir miktar bonus veren firmalardan bahsediyorum. Herhalde ölçüm için bir cihaz kullanılıyordur 🙂

  • Dumansız Hava Sahası : Yine sağlıkla ilgili harika bir adım! Bu uygulamayı en başta Japonya’dan duymuştuk. Şimdi ise Türkiye’de duyduğumuz, sigarayı bırakan çalışanlara yılda ekstradan 4 gün ücretli izin veren o mükemmel şirketler…
  • Eğitim Desteği : Artık bazı kurumların çalışanlarını desteklemek için yüksek lisans , master gibi programlarda ücretin belli bir kısmını veya tamamını ödediğini sevinerek duyuyorum. Çalışanlarının sadece verimli çalışmasını değil, gelişimini ve öğrenimini de önemseyen, gerçek anlamda “çalışan dostu iş yerleri” bunlar. Diliyorum ki mantar gibi çoğalırlar.

Yan haklar dehlizinin ucu bucağı yok, yeter ki çalışan mutluluğu ön plana alınsın ve çalışanın işyeri bağlılığı önem kazansın. En büyük kazanım o zaman olacak, hem çalışan hem de işveren kazanacak aslında.

Sevgiyle.

Referans kelime anlamı olarak “tavsiye mektubu” anlamına gelmekte olup,  işe alım sürecinde sizin hakkınızda daha önceki  iş hayatınızdan alınan bilgi anlamına gelir.  Bu bilgiye erişilirken sizin iş başvuru formunuzda veya özgeçmişinizde belirteceğiniz bir kişiye ulaşılabileceği gibi, eski çalıştığınız kurum direkt olarak aranabilinir de.  Her ne kadar KVKK kapsamında pek çok kurum bilgi vermek istemese de genellikle sizin belirteceğiniz kişiler hakkınızda olumlu veya olumsuz referans verebilirler. Bu kişi yöneticiniz olabileceği gibi, ekip arkadaşınız ve hatta astınız dahi olabilir. Eğer daha önce bir iş hayatınız olmamışsa, referans bilgisi olarak eğitim hayatınızdan sizi iyi tanıyan bir öğretmeniniz de kabul görebilir. Çünkü yalnızca nasıl çalıştığınız değil aynı zamanda disiplinli olup olmayışınız gibi karakter özellikleriniz de referanslarınıza sorulabilir.

Ancak burada altının çizilmesi gereken bir durum var! Referans listesi hazırlanırken önemli olabilecek bazı detaylar var ki, bu detaylar sizin o işi kapmanızı sağlayabileceği gibi, kaçırmanıza da sebep olabilir. O yüzden referans listenizi oluştururken aşağıdaki listeyi göz önünde bulundurmanız yararınıza olacaktır.

Referans listesi hazırlanırken dikkat edilmesi gerekenler:

  • Referans listenizde eksik veya hatalı bilgi olmaması çok önemlidir. Belirttiğiniz kişilerin özellikle iletişim bilgilerinin güncelliğini kontrol etmelisiniz.
  • İş görüşmesinde vereceğiniz bilgilerin doğruluğu çok önem taşır. Örneğin, eski iş yerinizden neden ayrıldığınızı yanlış belirtmeniz durumunda, referans görüşmesinde doğru bilgi öğrenilirse, yalancı konumuna düşebilirsiniz.
  • Referans listesi olarak isim vereceğiniz kişinin mutlaka bu durumdan haberi olmalıdır. Sizinle ilgili bilgi verilmesi için arandığında sürpriz yaşamamalıdır. Aksi takdirde bu durum ters bile tepebilir.
  • Aranızın  iyi olduğunu düşündüğünüz herkesi referans olarak yazmayınız. Hiç ummadığınız birisi sizin için olumsuz referans verebilir. Referans listesine yazacağınız kişinin onayını almanız ve ona olan güveniniz bu açıdan da önem taşır.
  • Mümkün olduğunca sizinle birebir çalışan kişileri referans listenize yazınız, akrabalarınızı veya iş ortamından olmayan arkadaşlarınızı yazmanız sizin profesyonel duruşunuza gölge düşürecektir.
  • Çok uzun bir referans listesi yapmak sizi daha iyi durumda göstermez. 2-3 kişi yazmanız yeterli olacaktır, fazlası sizin için olumsuz intiba oluşturabilir.

Yanlış işe alım yapmak, hem kurum için hem çalışan için zaman kaybı olacağından dolayı her kurum doğru kişiyle yol almak ister. Bu yüzden günümüzde işe alım süreçleri uzun sürüp, adaylar çeşitli testlere tabi tutulabiliyor. Pratik bir yol olan referans bilgisi istemek ise doğru işe alım yapabilmek adına çoğu kurumun başvurduğu bir yöntemdir ancak referans bilgisi istemeyen kurumlar da olabilir. Size düşen gerektiğinde listenizi sunmak üzere hazır bulundurmaktır.

Şans sizinle olsun…

 

Bir insanın yaşamı boyunca hayatının özgüveni, arkadaş ilişkileri, eş ilişkisi dahil pek çok alanını etkileyen anne-bebek bağının önemi kuşkusuz. Bu bağı oluşturmanın ise tentene temas gibi pek çok yolu olduğunu gibi, emzirme de bu yollar arasında ciddi bir anlam ve öneme sahip. Son dönemlerde pek çok  çocuk doktoru ve pedagog görüşünün ortak noktası  var ki o da; emzirmenin sadece anneden besin almaya yaramadığı. Emzirme beslenmenin bir yöntemi olup, aynı zamanda bebeğin duygusal ihtiyaçlarının giderilmesi,  kendini güvende hissetmesi, korktuğunda, canı yandığında, sevilme ihtiyacı duyduğu anlarda anneden bu ihtiyaçları giderebilmesi işine de yarıyor. Bu denli önemli bir sürecin ise elbette bir sonu var, her güzel şeyin olduğu gibi 🙂

Daha önceki içeriklerimizde de belirttiğimiz gibi Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın emzirme için uygun gördüğü süre en az 2 sene. Elbette anne de, bebek de isterse…. Bu süreç bazen bebeğin isteği doğrultusunda, bazen ise anne istediği veya sağlık durumları gibi elzem durumlar oluştuğundan dolayı sonlanabiliyor. Ancak burada düşündüren ve önemli bulunan bir nokta var ki o da süreci nasıl sonlandıracağımız. Kısacası memeden ayrılmanın en doğru ve uygun yöntemi nedir?

Her zaman olduğu gibi en çok dikkat edilmesi gereken bebeğinizi yıpratmadan bu süreci sonlandırmak. Yani bir anda bıçak gibi kestirip atmak değil, bebekte herhangi bir duygusal hasar bırakmadan, kırmadan, boşluğa düşürmeden…. Bunun için aşağıdaki noktaları memeden ayrılma sürecinize dahil edebilirsiniz.

  • Süreci Zamana Yaymak : Çok istediğiniz, çok sevdiğiniz veya sizin için elzem olan bir şeyin aniden elinizden alındığını hayal edin. Nasıl bir hayal kırıklığı yaşayacağınızı az çok kestirebilirsiniz değil mi? İşte aniden bırakılan emzirmeler de bebeğiniz için aynı şok etkisini yaratacaktır. Ne de olsa doğduğundan beri beslendiği ve teselli bulduğu “arkadaş”ını ondan ayırıyorsunuz. Bu yüzden önerilen şey, süreci zamana yaymak. Günde 6 kez emziriyorsanız, önce 5’e sonra 4’e zamanla daha da azaltarak sıfıra düşürebilirsiniz. Bu süreç ortalama 2 ay sürebilir.
  • Konuşmak, Konuşmak, Konuşmak: Ona ara ara sütün biteceğini, yakında annesinden süt gelmeyeceğini, bardak ile süt içeceğini anlatabilirsiniz. Her seferinde durumu daha fazla idrak edecektir. Bu konuşmayı zamana yaydığınız sürecin en başında yapmaya başlamalısınız. Devamlı bunları duyduğu için süt istediğinde sütüm bitti demenizi algılayacaktır.
  • Emzirme Sürelerini Kısaltmak : Her seferinde daha kısa sürelerle emzirmeyi deneyin. Yani bir seferde 15 dakika emziriyorsanız, önce 13 dakikaya sonra 10 dakikaya, sonra 7 dakikaya düşürebilirsiniz. Memeyi bırakmak istemediğinde yine sütünüzün bittiğini söyleyebilirsiniz.
  • Bırakılan Öğünleri Sıraya Sokun: Öncelikle gündüz emzirmelerini sonlandırabilir, sonra gece emzirmelerini bırakmaya geçebilirsiniz. Zamanla süt içmek için geceleri daha az uyandığını fark edeceksiniz. Emzirmeyi tümden kestiğinizde gece uyanırsa su verebilirsiniz. Böylece sütün kalmadığını, onun yerine su içtiğini kendisi bir kez daha görmüş ve anlamış olacaktır.
  • Yerine Başka Bir Şey Koymak: Emzirmeyi tamamen sonlandırdığınızda, emzirme yerine başka bir şey koyarsanız kabullenmesi daha kolay olacaktır. Kitap okumak, masal anlatmak, ninni söylemek gibi alternatifler deneyebilirsiniz.

Memeden ayrılma sürecinde toplumumuzda sıkça duyulan geleneksel yöntemlerden kaçının. Meme ucunu kırmızıya veya siyaha boyamak, sabır taşı kullanmak gibi bilimsel olmayan yöntemler bebeğinizde farklı algılara ve duygulara yol açabilir. Bebeğiniz için oldukça kutsal sayılan ve huzur bulduğu memenizin siyah veya kırmızı olması, kan geldiği için kırmızı olduğunu belirtmeniz bebeğinizin aklını tamamen karıştıracağı gibi, onu üzecektir de. Uzmanlar bu yöntemlerin çocuklarda duygusal hüsrana yol açabileceğini belirtiyorlar.

Öte yandan sıkça kullanılan memeden ayrılma sürecinde bebeğinizi anneanne veya babaanneye bırakmak da anne-bebek bağını zedeleyeceği gibi bir anda hem anneden hem anne sütünden ayrı kalan bebeğiniz açısından duygusal sıkıntılara yol açacaktır.

Bebeğinizin, göğsünüzde huzur bulduğunu unutmamalı ve istediği zaman göğsünüze yaslanarak, kokunuzu hissederek uyumasına izin verip, ona bu yeni süreçte destek olabilirsiniz 🙂

Mutlu ve Sağlıklı Bebekler’e…

Bebekler neden uyumayı sevmez? Neden ebeveynler onların uyuması için en uygun ortamı hazırlarken, onlar uykudan bu denli kaçarlar? Uyumayı seven bebek var mıdır? Tüm bu sorular, bebeği uykuya zor geçen annelerin zihninden sık sık geçse de cevapları bulmak çok da kolay değildir. Ancak bebeğinizin uykuya geçişini kolaylaştıracak bir takım öneriler sunarak sizlere elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışalım. İşte öneri listemiz:

  • Beslenme : Bebeğinizin karın açlığı veya tokluğu uyku öncesi oldukça önem taşır. Uykuya geçmeden 1 saat önce yeme eylemini sonlandırmanız bebeğinizin yediklerini hazmetmesi ve karın ağrısı yaşamaması için önemlidir. Yatmadan önce çok ağır yemekler yedirmemeye de özen göstermekte fayda var.
  • Aktivite : Zihinsel ve fiziksel aktiviteler bebeğinizi uykuya daha çok adapte edecektir. Bu yüzden aktivite saatlerini iyi değerlendirmeli ve kaliteli zaman geçirmeye özen göstermelisiniz. Aktivitelerinizi farklı ortamlarda veya farklı kişilerle yapabilirseniz bebeğinizin zihin gelişimi için de daha etkili sonuçlar alabilirsiniz.
  • Açık Hava: Uzmanlar bebeğinizi bağışıklık sistemi için, hava şartları ne olursa olsun, gün içinde mutlaka 15 dakika temiz havaya çıkarmanızı öneriyor. Bunun uykuya olan olumlu katkısı da bilinmektedir. Temiz hava bebeğinizi hem sakinleştirecek hem de uykuya geçişini kolaylaştıracaktır. Gün içinde 1-2 defa açık havanın bu mucizevi gücünden faydalanmaya gayret edin.
  • Banyo : Bebekler banyo sonrası gevşer ve uykuya daha rahat geçiş yapar tıpkı yetişkinler gibi. Her gün şampuan kullanımının zararlarını biliyoruz, bu yüzden bebeğinize şampuan kullanmadan, ılık su ile rahatlatmanız da yeterli olacaktır.

  • Masaj : Bebek masajı her geçen gün daha sık karşımıza çıkar oldu. Banyo sonrası  yapacağınız yumuşak dokunuşlu bir masajı bebeğinizin çok seveceği kesin. Bebek masajı için daha detaylı bilgi alabilmek isterseniz, “Bebek Masajı ile Mutlu Bebekler” başlıklı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
  • Rutinler: Hepimizin uyku öncesi hazırlıkları vardır. Bebeklerde de bu hazırlıklar uykuya geçişi kolaylaştırır. Bebeğinizi aniden uyutmaya götürmek yerine, onun uyuyacağını kendisi anlayabilmesi ve kendisini hazırlayabilmesi için bir takım rutinler oluşturmalısınız. Bez değiştirme, banyo, masaj, ninni, emzirme, masal gibi kendinize göre bir liste oluşturabilir ve uygulayabilirsiniz. Burada önemli olan rutinlerinizi bozmamak ve her gün aynı saatte uygulamaktır.

 

 

“Mahallenin En Mutlu Bebeği” isimli kitapta “Bebeğinizin Uykuda Kalmasına Beş Temel Prensip’i Kullanarak Yardımcı Olun” diyen Dr. Harvey Karp’ın bahsettiği 5 Temel Prensip ise şu şekilde:

  1. Kundaklama : Demode gibi gözüken kundaklama, aslında bebeğinizin tam da ihtiyacı olan şey! Anne karnı hissiyatı yaratan kundak bebeklerin özellikle elleriyle kendilerini uyandırmalarını ve boşluktaymış hissini engelliyor. Bunun için kalça çıkığı riski taşıyan tam kundak değil, yarım kundak öneriler arasında. Bebeğinizi sadece kundaklayarak uyku süresini 3 saatten dört, hatta altı saate çıkarabilirsiniz.
  2. Yan ya da Yüzükoyun: Yüzükoyun yatırma konusunda geceleri değil, gündüzleri seçmelisiniz aksi takdirde bebeğinizin nefes alışında sıkıntı yaşanabilir. Yan yattığında ise mutlaka destekleyici kullanılmalı, devrilmemesi için. Geceleri mutlaka sırt üstü uyuma öneriliyor.
  3. Şşşt Sesi : Bebeğinizin alışkın olduğu, rahmin içindeki sesi andıran “şşt” sesinin bebeğinizi sakinleştirici tesiri bulunuyor.
  4. Sallama : Özellikle doğumdan sonraki ilk 3 ay bebekler rahmin içini andıran ortamları arıyor. Düşük ölçekli titreşimli bir sandalye de Dr. Karp’ın önerileri arasında.
  5. Emme : Anne memesini veya bir emziği emmek bebeklerde uykuya dalışı kolaylaştırıyor. Ancak derin bir uyku için emme yeterli değildir diyor Dr. Karp. Emzirmenin bebeklerde melatonin hormonunu salgılattığı da bilinen gerçekler arasında. Bu yüzden memede uyumak normal ve olağan kabul ediliyor.

Tüm bebeklerin mışıl mışıl uyuduğu ve tüm ebeveynlerin dinlenebildiği anları arttırmak dileğimizle 🙂

 

 

Kim demiş çocukla tatil olmaz diye? Öyle de keyifli olur ki… Yalnızca çocuğunuzun ve sizin rahat etmeniz için seyahat ederken dikkat edilmesi gereken bazı altın kurallar var o kadar. Ailenizin sevimli yeni üyesi ile çıkacağınız bir tatili daha keyifli geçirmek istiyorsanız bu yazımız tam da size göre.

Öncelikle tatilin çocuklar için de çok güzel bir etkinlik olacağını unutmamak gerekir. Tatil demek çocuğun ailesi ile doya doya zaman geçirmesi, yeni yerler, yeni insanlar görmesi ve bir nevi algısının açılmasıdır. Bu yüzden  tatillerinize çocuğunuzu da dahil etmeniz çocuğunuzun gelişimi açısından faydalı olacaktır. Daha rahat edebileceğiniz bir tatil için, çocukla konforlu seyahatin altın kurallarını sizlere sıraladık:

  1. Bilgilendirme: Endişe etmemesi ve anlamlandırabilmesi için çocuğunuzu gideceğiniz yer, yolculuk detayları hakkında mutlaka bilgilendirmelisiniz. Şahsi arabanız ile gitmiyorsanız çocuğunuz yabancı insanlardan ve seslerden ürkebilir. Bu yüzden ona yolculuktan 1-2 gün önce bilgi vermeye başlayıp, kendi aklında bazı şeyleri oturtmasına yardımcı olabilirsiniz. Emin olun yola çıkınca, hatırlayacak ve daha rahat olacaktır.
  2. Yolculuk Saati : Yola çıkış ve varış saatiniz çocuğunuzun vücut dengesi için oldukça önemlidir. Gece yarısı kalkan bir uçak, çocuğunuzun uykusunu bölebileceği gibi ertesi günü de burnunuzdan getirebilir. Tatilin ilk günü, huzursuzluklar ile heba olmasın diyorsanız yolculuk saatlerini mümkün olduğunca çocuğunuzun uyku, yemek vb. alışkanlıklarına göre ayarlamalısınız.
  3. Çocuğunuzun Yaşı : Gideceğiniz yerin çocuğunuzun yaşına ve alışkanlıklarına olan uygunluğu rahat bir tatil geçirmenize çok etki eder.  Yani eğer bir bebek ile gidiyorsanız bebek arabasını rahat sürebileceğiniz aynı zamanda rotaların birbirinden çok uzak olmayacağı bir lokasyon seçmeniz önemli olacaktır. Daha büyük bir çocuğunuz var ise onun da keyifli etkinliklere dahil olabileceği bir otel seçmeniz  önemlidir. Bu maddeyi es geçmeyin.
  4. Çocuk/Bebek Dostu Otel Seçimi: Çocuğunuz için ince ayrıntıların düşünüldüğü, özel yemek menülerinin çıktığı, banyosunda alt değiştirme ünitesinin ve bebek küvetinin bulunduğu bir otel düşünün. Konforlu olacağı kesin değil mi? İşte çocuk/bebek dostu oteller konuklarına bunun gibi pek çok özellik vaat ediyor. Ancak kimi otellerin bu konuda yalnızca adı olması ihtimaline karşın mutlaka otel yorumlarını dikkatlice okuyup karar vermek gerekir.
  5. Rota Planı: Otel dışarısında yemek yemeyi veya zaman geçirmeyi düşünüyorsanız,  kafanıza estiği gibi zaman geçirmeniz yeni aile üyenizle işinizi zorlaştırabilir. Önceden gidilecek yerleri inceleyip, detaylı bilgi alarak bir rota planı çizmek, daha az yorulmanıza yardımcı olacaktır. Örneğin 1 saat mesafedeki turistik yeri görmek için oraya kadar gittiğinizde önünde 2 saatlik kuyruğa rastlamak canınızı sıkabilir. Turistik yerlerde çoğu restaurant yoğun olacağı için de rezervasyon yaptırmayı ihmal etmeyin.

Çocukla Seyahat Ederken Unutulmaması Gerekenler:
  • Çocuğun düzenli kullandığı ilaçlar haricinde hasta olma ihtimaline karşı ateş düşürücü, alerji ilacı gibi diğer önemli ilaçlar ve ateş ölçer.
  • Eğer kullanıyorsanız uyku arkadaşı ve banyo arkadaşı,
  • Taşıma imkanınız varsa, hijyen amaçlı çocuk yastık kılıfı, çarşafı,
  • Çocuğun diş fırçası, güneş kremi, emzik ve biberon temizleyici, şampuanı ve uzun süreli bir seyahatse çamaşır deterjanı gibi kişisel bakım ürünleri,
  • Eğer dışarıdan satın alma imkanınız olmayacaksa ona göre yedek olarak bezler, ıslak mendiller, suluk, emzik ve biberon
  • Kolay kolay bozulmayacak türden besinler (kuru meyveler, kuru yemişler, yulaf vb.)
  • Çocuğun kimliği, pasaportu gibi önemli belgeler,
  • Otelde yoksa park yatak( taşınan ve kolayca monte edilebilen beşik),
  • Deniz tatiliyse, mutlaka güneş koruyucu, güneş şapkası, simit veya kolluk, kum oyuncakları,
  • Elbette olmazsa olmaz; oyuncaklar (dikkatini daha çok çekmesi için yeni bir oyuncak da olabilir)

Dip Not: Uçakla gidiyorsanız, uçağın kalkış ve iniş anında emzirmeye veya su içirmeye önem vermelisiniz. Böylece çocuğunuz basınçtan etkilenmemiş olacaktır.

Keyifli bir tatil geçirmeniz dileğimizle 🙂

Bel ve karın bölgesi fazlalıkları en güzel kıyafeti bile yeri gelir sevimsiz gösterebilir. Bu durumu yaşayanların bileceği üzere kıyafet seçimi çoğu zaman çok zaman alacak ve kişiyi mutsuz edecektir. Bel ve karın bölgesi fazlalıklarını kontrol altına almak ise aslında sanıldığının aksine zor değil. Önemli olan noktalardan biri; bel bölgesi ile ilgili rahatsızlığınız var ise mümkün olduğunca dar kalıp ve vücudu saran parçalardan kaçınmalısınız. Peki o zaman nasıl giyinmeli ve nasıl kombin yapılmalı?

Aşağıdaki parçaları gardırobunuzda bulundurup, göbeğinizi ustalıkla gizleyebilir ve daha zayıf görünmeyi seçebilirsiniz.

  • Yüksek Bel Pantolonlar: Hepimizin bildiği üzere, göbek gizleyen kıyafetlerin başında yüksek bel pantolonlar geliyor. Elbette bu sınıfa yüksek bel şortları, etekleri de dahil edebilirsiniz. Her türlü bluz ve kazakla kombin yapılabilen ve daha fit gösteren yüksek belleri herhalde sevmeyen kadın yoktur.

  • Oversize Sweatshirtler : Moda olmasıyla birlikte hızla talep gören bu sweatshirtler adeta bir kurtarıcı. Özellikle mini şortlarla ve taytlarla kombin yapıldığında hem gizemli, hem rahat, hem de trend bir görünüm elde edebilirsiniz.

  • Belden Oturmalı Elbiseler: Belden oturan ve sonrasında genişleyen elbise modelleri ile göbeğinizi gizlemeniz hiç de zor değil. Bu modeller hem şık hem de göbek sorunu olan kadınların zor zaman dostları.

  • Volanlı parçalar : Volanlı elbiseler , volanlı etekler veya volanlı bluzlar bu konuda size en iyi çözüm olacaktır. Eğer siz de karın bölgenizden yana dertliyseniz, hem stilinize hareket katacak hem de size şık bir duruş sağlayacak olan bu parçaları en kısa sürede koleksiyonunuza eklemelisiniz.

“2021’e Merhaba” dediğimiz şu ilk günlerde, kariyerimize katkı sağlayacak alanında uzman  kişilerle tanışmalı, etkileşime girmeli ve tavsiyelerinden faydalanmaya gayret etmeliyiz. Elbette her alanda çok sayıda isim var, ancak söz konusu kariyer olunca işin ehli denilebilecek az isim bulunuyor. Bu kişilerden biri de Profesyonel Kariyer Koçu ve Mutluluk Danışmanı sevgili Selin Yetimoğlu.  Selin Hanım’ın röportajından herkesin kendisi için bir pay çıkarabileceğini düşünüyor ve keyifli okumalar diliyorum.

Kimdir Selin Yetimoğlu sizi tanıyabilir miyiz?

Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyoloji okudum. Şu anda Psikoloji yüksek lisansıma Northumbria Üniversitesi’nde devam ediyorum. Kurumsal iş yaşamım boyunca İnsan Kaynakları’nda çalıştıktan sonra, son 5 yıldır Profesyonel Kariyer Koçluğu ve Kariyer Danışmanlığı yapıyorum, ayrıca kurumlarda çalışan mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımı sürdürüyorum.

Oldukça yoğun bir temponuz var. Bu yoğun tempoya ayak uydurabilmek için enerjinizi ve vaktinizi nasıl doğru kullanıyorsunuz?

Benim en büyük gücüm planlama becerim. Hatta bu beceriye planlama aşkı bile diyebiliriz. Çünkü özel yaşamımda da iş yaşamımda da planlı programlı olmaya çok önem veririm. Bu nedenle 1 ay sonraki bir Salı gününde saat saat ne yapıyor olacağım, çoğu zaman daha şimdiden bellidir. Planlı olmaya çalışmak en başta zorlayıcı olsa da doğru yöntemlerle enerjiyi verimli kullanma konusunda çok faydası olduğuna inanıyorum.

“Mutluluk Faktörü” ve “Değerlendirme Merkezi ve Mülakatlarda %100 Başarı” kitaplarını yazdınız. Bu kitapları yazarken size en çok keyif veren kısımlar hangileriydi?

Yazma eyleminin kendisi keyif vericiydi benim için. Yazmak çok heyecanlı bir süreç çünkü o kitabı kim okuyacak, kim sevecek, kim beğenmeyecek, bittiğinde nasıl görünecek ve benzeri soru işaretleriyle doluyken yazıyorsunuz. Tüm bu soruların cevabını bulmak için rafa çıktığı ana dek beklemek gerekiyor ki bu bekleyiş bazen yıllar sürebiliyor. Kendi ilgilendiğim, saatlerce bıkmadan üzerinde konuşabildiğim alanlar üzerinde yazmak belki de yazma eylemini keyifli kılan sebep. Çünkü bazen çevremden gelen veya bir anda zihnime düşen kitap konuları oluyor. Belki çok satacak, çok ilgi görecek konular ancak ben yüzlerce sayfanın her kelimesini yazarken keyif almayacağımı düşündüğüm için üstüne bir çizik atıp geçiyorum.

Mutluluk danışmanlığı yaptığınızı biliyoruz. Biraz bu konuyu açarsak, danışanlarınıza tam olarak nasıl bir destek sağlıyorsunuz?

Kurumsal mutluluk danışmanlığı içerisinde kurum çalışanlarının streslerini azaltıp daha anlam odaklı adımlar atabilmelerini sağlamak üzerine tüm çalışanlara yönelik atölyeler ve çalışan mutluluğu için İnsan Kaynakları departmanlarıyla birlikte sürdürülebilir projeler tasarlıyoruz.

Kurumlarda mutluluk üzerine eğitmenlik yapıyorsunuz. Peki sizce bir kurumda mutluluk faktörü nelere bağlı? Mutluluk olmasa da başarı olabilir mi?

Mutluluk olmasa da başarı olur, ancak uzun vadeli ve güçlü bir başarı olmaz. Araştırmalar ve vaka çalışmaları gösteriyor ki mutlu çalışanlar daha üretken oluyor, müşteri memnuniyeti oranları daha yüksek oluyor, raporlu gün sayıları azalıyor, satışlar artıyor. Dolayısıyla çalışanların mutluluğu, şirket karlılığını etkileyen en önemli faktörlerden birisi. Çalışanlar para kazanma amaçlarını daha anlamlı kılacak bir iş yaptıklarına inanıyorsa, kendilerinden başka birilerine fayda sağladıklarını görüyor, yaptıklarını değerli buluyor ve kendilerini değerli hissedebiliyorlarsa mutluluk ve bağlılık oranları daha yüksek oluyor.

Farklı alanlarınızdan biri de kahkaha yogası. Bu çalışmada en temel esas nedir? Kişiler en çok nasıl verim alabilir?

Gülmek mutluluğu artıran faktörlerden bir tanesi. Kahkaha attığımız zaman mutluluk hormonlarından biri olan endorfini salgılıyoruz. Bu yüzden gülmeye hepimizin her zaman ihtiyacı var. Bu kahkahaların her zaman gerçek kahkaha olması, illa komik bir şeye gülünmesi de gerekmiyor. Bu sayede kahkaha yogası faydalı ve eğlenceli hale gelebiliyor.

Kişisel gelişim veya iş hayatı kategorisinde, okurlarımız için önerebileceğiniz bir yazar ve bir kitap belirtebilir misiniz?

Kişisel gelişim ve iş hayatını tek bir kitapta buluşturmam gerekirse benim en sevdiğim kitap Mihaly Csikszentmihalyi’nin Akış isimli kitabı. Eğer birkaç kitap ismi daha verme hakkım varsa önereceklerim Hikayen Varsa Kazanırsın, Alışkanlıkların Gücü, İknanın Psikolojisi, Pürdikkat, Prokrastıneyşın, Duygusal Zeka, Ye O Kurbağayı gibi kitaplar olurdu.

İyi bir yönetici nasıl olmalıdır?

Dinliyormuş gibi yapmayıp gerçekten dinleyen, söylemek kadar sormayı da önemseyen bir tarzı olmalı.

Kendi yaşamınızda örnek aldığınız birisi var mı?

Tanıdığım ve tanıştığım herkesin iyi yaptığı şeyleri örnek almaya çalışıyorum. Hepimiz bir konuda diğer pek çok kişiden daha iyiyiz. Karşımdaki kişinin o en iyi tarafını bulup onu örnek almaya çalışmak benim için çok dönüştürücü bir bakış açısı oldu.

Size ulaşmak isteyen okurlar, hangi sosyal medya hesaplarından ulaşabilirler?

Tüm sosyal medya mecralarında “Selin Yetimoğlu” olarak yer alıyorum, ek olarak Youtube’da “birada” kanalında videolarım bulunuyor.

Selin Yetimoğlu’na Youtube’da “birada” kanalı için buradan, kitapları için  kidega sitesindeki bu linkten ulaşabilirsiniz. 

 

Stil Sahibi Kadınlar’ın bu defaki konuğu medya sektöründen tarzını çok beğendiğimiz bir isim: Ezgi Kasapoğlu. Kendisi Womanlogy okurları için dolabını tüm detaylarıyla paylaştı. İşte Ezgi Kasapoğlu’nu ve örnek tarzını daha yakından tanıdığımız söyleşimiz:

“Ezgi Kasapoğlu ” kimdir? Kısaca tanıyalım.

Sürekli araştırmayı, yeni şeyler öğrenmeyi, öğrendiklerimi paylaşmayı, sosyalliği ama kendiyle de kalmayı seven bir ikizlere teraziyim 🙂
Bunun dışında İstanbul ve Beykent Üniversitesi,  Sinema – TV Bölümü mezunuyum. Mesleki anlamda yıllarca kamera arkasında ve önünde yer aldım. Birçok reklam filmi, dizi ve sinema filmi projelerimiz oldu. Öğrencilik yıllarımda ek olarak Kuşdili Sunuculuk ve Spikerlik Eğitim merkezinde doğru artikulasyon için eğitim aldım ve ardından muhabirlikle hayatımda yeni bir heyecan başladı. Belli bir süre sonra kendi TV Programlarımı hazırlayıp sunarken buldum kendimi. Geçtiğimiz seneden beri de TV100’de “Ezgi ile Şehrin Renkleri” isimli keyifli bir programım var. TV kariyeriyle birlikte bir de sosyal medya için içerik üretiyorum. Her iki mecrada da var olmak benim için çok eğlenceli.

Tarzını birkaç kelime ile özetlemeni istesek?

Ruh haline göre değişkenlik gösteren; çoğunlukla spor şık, bazen de modern hippi.

Gardrobunda en sevdiğin şeyler nelerdir?

Jean pantolonlar, gömlekler, blazerlar, takımlar, pastel tonlarda parçalar, bohem elbiseler, şapka ve takılar

Peki ya olmazsa olmazın?

Bu sezon ispanyol paça bir jean, beyaz gömlek,  siyah deri ceket, baharat tonlarında parçalar, kovboy botlar ve takılar

Yazlıklar mı kışlıklar mı favorin?

Aslında bahar kombinleri. Daha yaratıcı olunabildiğini düşünüyorum.

Ya ayakkabılar? En sevdiklerin hangileri?

Sneakerlar, kovboy botları ve nude bir stiletto

Sence sana en çok yakışan renk?

Mavi olduğunu söylüyorlar ancak benim elim her zaman baharat tonlarına gidiyor, bejler, kremler, kahve ve kızıllar…

“Her zaman yanımda olsun” diye istediğin bir kıyafetin var mıdır tatil dönemlerinde?

Kot ceketler! Hatta bir kaç tane bile alabilirim yanıma!

En son hangi parçaları aldın?

En son birkaç şey aldım galiba 🙂  İspanyol paça jean, triko crop top, ekru deri etek ve bej trençkot

En sevdiğin markalar?

Kolay ulaşılabilir olanlar: Zara, Topshop, & Otherstories, Free People, Spell
High-end: Dior, Prada, Bottega Veneta, Jacquemus

Kafama koydum şunu almalıyım dediğin bir şey var mı?

Keşke bir olsa 🙂

Ne tarz çantalar seversin ve favori çantan hangisi?

Aslında bu trendlere göre değişiyor, bu sezon pouch bag’ler!!

Aksesuarlarla aran nasıl? Şunu takmadan çıkmam dediğin bir takı var mı?

Aksesuarların bir stilin en büyük tamamlayıcıları olduğunu düşünüyorum ve biraz da kimliğinizi yansıtan küçük yardımcılar bana göre. Yüzüklerle aram çok iyi, her parmağıma ayrı bir şey takabilirim.

Bu yıl moda olan şeylerden en çok hangisini sevdin?

Bottega Veneta Chain Pouch – Chain Cassette Bag, The Pangaia eşofman takım

Peki ya elbiseler? En sevdiklerin hangileri?

Çiçek desenli elbiseler dolabımda hep vardır ve kombinlemesi keyifli parçalar bana göre. Bu sezon triko yandan bağcıklı olanlar da deri çizmelerle kışın karşımıza çok çıkacak, en azından ben çok kullanacağım 🙂

Saç rengini çok değiştirir misin?

ASLA! 🙂 Baz rengi kendi rengi olduğu için sonra bir daha dönmek çok zor olur.

Sürmeden çıkmam dediğin makyaj malzemelerin?

Şeftali tonlu bir allık, parlatıcı ve maskara

En sevdiğin kozmetik markaları nelerdir?

Dior, Chanel, Loreal

Etiketi üstünde bir şey kaldı mı dolabında?

Keşke bir olsa 🙁

Dolap gibi uygulamaları kullanıyor musun? Hesabın nedir?

Tabii, kullanmasam herhalde eve sığmam mümkün olmazdi 🙂 Hesabım İnstagram ile aynı: ezgikasapoglu

Gardrobunu hayranlıkla incelediğimiz Ezgi’ye cevapları için kucak dolusu sevgiler.

 

Büyük küçük herkesin bolca sevdiği, yapmaya çokça üşendiği ve genellikle dışarıda yemeyi tercih ettiği pizzanın yapımı zor gibi gözükse de aslında oldukça pratik ve keyifli. İşte kolay ve leziz ev yapımı pizza tarifi:

Malzemeler:

Hamuru için;

-1 su bardağı yoğurt (yoğurdun sulanmış kısmı konmamalı)

-Yarım çay bardağı zeytinyağı,

-1,5 su bardağı un,

-Az miktarda tuz

Pizza üzeri malzemeler:

-1 tatlı kaşığı salça,

-1 kase rendelenmiş kaşar,

-İsteğe göre sucuk, salam veya sosis,

-Bir avuç mısır,

-Dilimlenmiş birer adet yeşil ve kırmızı biber,

-Çekirdekleri ayıklanmış 5-6 adet zeytin,

-Dilimlenmiş 5-6 adet mantar,

Çatalla üzerinde delikler açılmış, salçalı pizza hamuru süslenmeye hazır halde bekliyor
Yapılışı:

Hamur için belirlenen tüm malzemeler güzelce yoğrularak kenarda beklemeye bırakılır.

Tepsiye yağlı kağıt serilerek, üzerine yoğrulan hamur konur ve tepsi şekline göre hamura el ile şekil verilir.

Hamurun ince olmasına özen gösterilerek el ile tepsiye paralel olarak iyice inceltilir.

Hamurun üzerine bir tatlı kaşığı salça iyice yedirilir. ( salça kullanmak istemiyorsanız 1 adet rendelenmiş domatesi zeytinyağında pişirerek salça niyetine hamurun üzerine yedirebilirsiniz.)

Salçanın üzerine rendelenmiş kaşarlar, kaşarların üzerine ise diğer malzemeler serpiştirilir.

180 derece fırında yaklaşık 25 dakika kadar pişirilir.

Pişmesine yakın az miktarda daha rendelenmiş kaşar pizzanın üstüne ilave edilir.

Pizzanın fırından önceki son hali

Dipnotlar:

  • Pizzanın pişip pişmediğini anlamak için tabanını kontrol edebilirsiniz.
  • Pizza hamurunun iyi pişmesi için tepsiye serildikten sonra, ara ara çatal batırarak hamurun üzerinde delikler açabilirsiniz.