Yazar

womanlogy

Yazılar

Geçmişi sık sık yad eden moda sektöründe bu kez İspanyol paça pantolonlar var. 70’lerin vazgeçilmez trendi olan bu model, ara ara yine tercih edilse de artık yüksek bel olarak yükselişe geçti. Hal böyle olunca hem daha fit bir görüntü sağlıyor hem de rahatlığına laf ettirmiyor. İspanyol paça pantolon alternatiflerini araştırıyorsanız siz de önerilerimize göz atabilirsiniz:

Gizia marka pantolonun paçasındaki ekose desen detayı, ispanyol paçayı bir kez daha sevdiriyor.
Mevsimlik triko ve kazaklarla rahatlıkla kombin yapabileceğiniz bu model Oxxo marka olup, öndeki fermuar ve cep detayı ile kendini gösteriyor.
Şık gömleklerinizle uyum içerisinde kullanabileceğiniz lacivert ispanyol paça pantolon Massimo Dutti markasına ait.
Yüksek bel ispanyol paçaları, bu yıl crop top parçalar veya büstiyerlerle kullanmak çok popüler. Üstelik, üzerine istenilen uzunlukta mont ve parkalar ile kullanmak serbest.
Düz taban ayakkabılarla rahatlıkla taşıyabileceğiniz ispanyol paçalar, fermuarlı spor üstlerle de rahat ve cool bir görünüm sağlayacak.

  20 Kasım Dünya KOAH Günü’ne özel açıklamalarda bulunan Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, yapılan çalışmalarda kadınlarda ve erkeklerde, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ile idrar kaçırma arasında net bir ilişki gösterildiğinin altını çizdi. Kilo problemi olan KOAH hastalarının zayıflamasının idrar kaçırma şiddetini azalttığına dikkat çeken Prof. Dr. Tufan Tarcan, uzun yıllar KOAH hastalığına maruz kalmanın da idrar kaçırma riskini artırdığının altını çizdi.

   Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, 20 Kasım Dünya KOAH Günü’nde kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve idrar kaçırma arasındaki ilişkiye yönelik açıklamalarda bulundu.

Erişkinlerde en sık görülen idrar kaçırma tipinin, stres idrar kaçırma ve sıkışma idrar kaçırma olduğunu belirten Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Stres idrar kaçırma, karın içi basıncın ani artışıyla örneğin öksürük, hapşırma ya da hareketle olan idrar kaçırmadır. Sıkışma tipi idrar kaçırma ise; tamamen mesane kasının istemsiz kasılmasına bağlı olarak ortaya çıkan idrar kaçırmadır. İlk zamanlar KOAH hastalığına bağlı görülen bu idrar kaçırmanın hep stres idrar kaçırma olduğu ve yalnız kadınları etkilediği düşünülürdü. Halbuki bugün bunun böyle olmadığını biliyoruz. KOAH hastalığı hem stres hem de sıkışma tipi idrar kaçırma olasılığını artırıyor.” dedi.

Bütün dünyada yapılan çalışmalarda kadınlarda ve erkeklerde, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ile idrar kaçırma arasında net bir ilişki gösterildiğinin altını çizen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Yaş ilerledikçe bu oran daha da artıyor. Dolayısıyla uzun yıllar KOAH hastalığına maruz kalmanın idrar kaçırma riskini daha da artırdığını biliyoruz.” diye konuştu.

KOAH hastalığında fazla kiloları vermek idrar kaçırma şiddetini azaltıyor

KOAH hastalarında uzun dönemde karın içi basıncının artışının hem pelvik taban hem de mesane kası üzerinde zararlı etkileri olduğunu ve sfinkter yapısını bozabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “İdrar yapma, idrar tutma sağlığını koruyabilmek için KOAH hastalığının tedavisi çok önemli. Hem KOAH hem de idrar kaçırma probleminiz varsa ilk yapılacak işlem KOAH hastalığının tedavisi. KOAH hastalığının tedavisinde gelinen son noktaya varıldığında ondan sonra idrar kaçırmanın tipine göre tedaviler değerlendirilmeli. Aşırı kilo (obezite) gibi başka sorunlar varsa onlar da çözülmeli. Kilo vermek idrar kaçırma şiddetini azaltıyor. Kilolu KOAH hastalarımıza idrar kaçırma tedavisi açısından da mutlaka kilo vermelerini tavsiye ediyoruz. Sigara içiyorsa onun da bırakılması önemli.” dedi.

KOAH hastalığının tedavi edildiğinde ya da biraz kontrol altına alındığında idrar kaçırmanın hem stres hem de sıkışma tipi kaçırmanın buna çok iyi cevap vererek azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tufan Tarcan, “İdrar kaçırma tedavisinde asıl hedef; KOAH hastalığının tedavisi olmalı. KOAH hastalığı bir noktaya kadar ya da yeteri kadar tedavi edilmezse, ondan sonra asıl idrar kaçırmaya yönelik cerrahi ve medikal tedaviler denenmeli. KOAH hastalığında, bu hastalığın semptomlarının tedavisi çoğu zaman her iki tür idrar kaçırmanın da tedavisi anlamına geliyor. Kökten tedavi süreci planlanana kadar hijyenik sorunların ortaya çıkmaması için hijyenik mesane pedi kullanılmalıdır.” diye konuştu.

KOAH hastası idrar kaçırıyorsa göğüs hastalıkları ve üroloji uzmanı tedaviyi birlikte planlamalı

KOAH hastalarının az su içerek daha az idrar kaçıracağı düşüncesinin yanlış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Genel sistemik birçok zararının yanında böbrek taşı ve idrar yolu enfeksiyonu gibi problemlere de zemin hazırlayacağı için kesinlikle bunu yapmamalılar. Burada mutlaka bir üroloji uzmanıyla temasa geçilmeli. Eğer KOAH hastası idrar kaçırıyorsa hem akciğer hastalıkları uzmanı hem de üroloji uzmanı bunun ortak tedavisini planlamalılar. Göğüs hastalıkları uzmanı elbette KOAH hastalığının şiddetini azaltmaya gayret edecek, üroloji uzmanı da idrar kaçırmanın tedavisi için ek önlemler önerecek. Burada mümkün olduğu kadar basit önlemlerle başlamak lazım. KOAH hastalarında cerrahi tedavinin mutlaka şart olmadığı durumlarda uygulamamak gerekir.” dedi.

 

Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) TC Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenleyeceği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, 26-28 Kasım 2020 tarihleri arasında ‘ Dijital Çağda İnsan Kalmak ‘ ana teması ile çevrimiçi yapılacak. Dünya çapında önemli konuşmacıların katılacağı zirvenin açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacak.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile TC Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın işbirliğiyle her iki yılda bir düzenlenen Kadın ve Adalet Zirvesi’nin dördüncüsü bu yıl Türkiye’nin ilk kamu kuruluş finans kuruluşu olan Ziraat Katılım ana sponsorluğunda dijital platformda gerçekleştirilecek.

26-28 Kasım 2020 tarihlerinde yapılacak 4.Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin ana teması ise ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ olacak.

Geçmişte yapılan zirvelerde siyaset ve tema özelinde önemli isimleri ağırlayan KADEM, bu seneki zirvede, dijitalin insan hayatının avantaj ve dezavantajlarını dünyaca ünlü yazarlar, psikologlar, akademisyenler, araştırmacılar, aktivistler ve gazetecilerin ağzından dinleme fırsatı sunacak.

Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TC Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ‘nun açılış konuşmasıyla zirve, www.kadinveadaletzirvesi.org adresinden takip edilecek olacak .

Tema nasıl belirlendi?

Covid 19 salgını nedeniyle kendi sahasında dijitalleşmeye devam ediyoruz hatırlatan KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, bugün kullandığımız teknolojilerin ve hemen yanı başımızdaki yeniliklerin psikolojik ve sosyolojik etkilerine daha kısa bakıp bir yol sunmak için bu yılki zirve ana temasını ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak ‘olarak belirlediklerini söylüyor.

Geçmişte olduğu gibi bu yıl da zirvede yine aile yapısının konuşulacağını ve dijitalin aile yapısına etkilerinin tartışılacağını aktaran Gümrükçüoğlu konuşmasını sürdürüyor:

“Zirvemizde üç ana soruyu da masaya yatıracağız: Birincisi ‘Dijital dünyanın insanlığa hizmet etmesini nasıl sağlarız?’ sorusu olacak. ‘Dijital çağda toplumsal hayatın yeni pratikleri geleceği nasıl şekillendirecek?’ ve ‘Dijital çağda manevi değerlerimizi ve kültürel dokumuzu korumak için neler yapmalıyız?’ sorularına da cevap arayacağız.”

Konuşmacılar Kimler Olacak?

Açılış töreninin Ardından zirve Eskişehir Milletvekili “Enformatik Cehalet” Adlı Kitabın yazarı ettik Prof.Dr.Nabi Avcı’ya ‘nın ‘İnsan, İnsan ve Gölgesinde Yetişir’ başlıklı konuşması ile başlayacak Ana. Üç gün boyunca sürecek ve dijital dünyanın topluma, aileye gündelik yaşama, manevi değerimize etkisinin masaya yatırılacağı zirvede toplamda 30 konuşmacı yer alacak. 6 panelli oturumun yanı sıra, ilham veren ve konuşmaların yer alacağı zira dünyanın aktörü ola-maya nasıl devam edeceğinden, dijital dünyanda ebeveynliğe, bu yolda nasıl ulaşıp, davranışlarımızı nasıl kontrol edebileceğimize kadar pek çok konu tartışılacak. Bu seneki zirve, Şirin Pancaroğlu ve Bora Uymaz’ın mini konseri ile sonlanacak.

Dijital çağı anlamaya ve uyum sağlamaya yönelik bir bilinç oluşturmak için düzenlenen zirve ile ilgili detaylara ulaşmak ve kayıt yaptırmak için kadinveadaletzirvesi.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

Zirvede Konu Başlıklarından Bazıları

· Dijital Çağda İnsan Olmak

· Dijital Çağ ve Dini Bilginin Temsili

· Dijital Çağda Kadını Güçlendirmek

· Dijital Çağda Eğitim ve Eğlence

· Siber Çağda Varoluşun Sürekliliği

· Dijital Çağda Bilgi ve Manipülasyon

· Dijital Ödeme Sistemleri ve Fintek Ekosistemi

Kadın ve Adalet Zirvesi Hakkında

İlki 2014 yılında Kadın ve Adalet Zirvesi her iki yılda bir farklı bir tema ile düzenleniyor. İlk yıl zirvenin ana teması kadın meselelerinde KADEM’in yaklaşımını yansıtan ve savunucusu olunan adalet kavramının kendisiydi. 2016 yılında ise ‘Adalet İçin Ses Ver’ teması gerçekleştirildi. 2018’de ise ‘Ailenin Güçlendirilmesi’ temasıyla düzenlenen zirvede, gerçekleştir yapı taşı olan aile üzerine yoğunlaşıldı.

Mutlu sonla biten doğum hikayelerinde artık babaların da payı var! Bundan çok değil, 10 sene önce baba adaylarının doğuma girmesi pek çok insana garip gelse de, her şeyi değiştiren zaman, bu konuya da el attı. Geçmişe bakınca bir tebessümle hatırlanan doğum maceralarında, baba adaylarının da doğuma dahil olmuş olması asla bir rastlantı değil. Günümüzde sayısı hızla artan doğumda eş desteğini tadan çiftler bu durumun ne kadar özel ve anlamlı olduğundan keyifle bahsediyor. Anne adayları kendileri daha güvende hissederken, baba adayları ise bu özel ana şahitlik etmenin kendilerini düşündüklerinden daha çok mutlu ettiğini ifade ediyorlar.

Doğumda Eş Desteği Neden Önemli? 

Öncelikle doğumda eş desteği gören kadınlar, kendilerini daha azimli, daha güvenli ve daha motive hissediyorlar. Doğumun büyülü atmosferine eşlerin de dahil olması aile hissiyatını arttırıyor ve anne-bebek bağlanmasının yanı sıra, baba ile bebeği de daha hızlı bağlıyor. Eğer anne doğumdan sonra kendisini iyi hissetmezse, bebek baba ile tentene temas yapabiliyor ve hayata bir adım daha güvenle başlamış oluyor.

Eşler Doğumda Nasıl Destek Olabilir?

Esasında doğum anında ve doğum öncesinde anne adayının yanı başında bulunmak bile yadsınamayacak kadar büyük bir destek oluyor anne için. Eşler bunun yanı sıra:

  • Duygusal Destek : Şüphesiz doğumda en fazla duyulan desteklerden biri de duygusal destek. Özellikle ilk doğum ise anne adayları daha tedirgin ve duygusal olabilmekte. İster sezaryen, ister normal doğum fark etmeksizin baba adaylarının desteği anneyi en çok rahatlatan destek olacaktır.
  • Doğum Pozisyonlarına Destek Olabilir : Kim demiş doğum sadece yatarak yapılır diye? Günümüzde doktor ve ebeler tarafından doğum için pek çok farklı pozisyon öneriliyor. Çömelmek, birinin beline/boynuna kolları kenetleyerek kendini aşağıya doğru bırakmak, öreke doğum sandalyesine oturmak ve bunun gibi pek çok doğum pozisyonu mevcut. Bu pozisyonları gerçekleştirirken fiziksel ve manevi güç alınabilecek en uygun kişi ise elbette eşiniz!
  • Masaj Yapabilir: Halk arasında bilinen adıyla doğum sancısı, pek çok doğum uzmanının kullanmayı seçtiği adıyla doğum dalgaları, geldiği anda özellikle bel bölgesi başta olmak üzere vücudun belli başlı bölgelerine masaj yapılması anne adayını rahatlatıyor. Bu anlar için baba adayları, özel masaj eğitimi alamasalar bile eşlerinin sırt, bel gibi ağrıyan bölgelerini ovarak doğumda aktif bir rol oynayabilirler.
  • Dans Edebilir ve Ettirebilir! : Evet yanlış duymadınız, pek çok doğum öncesinde doğumu başlatmak veya hızlandırmak için hareket etmek öneriliyor ve en keyifli hareket yöntemlerinin başında ise elbette dans geliyor. Hele ki bu dans eşinizle olursa, daha fazla mutluluk ve sevgi hormonu salgılanacak ve doğumun daha kolay olacağı söyleniyor. “Doğum esnasında salgılanan hormonlar” yazımızı okuduysanız  sevgi hormonunun doğumda ne denli etkili olduğunu biliyorsunuz:)

Eşler her ne kadar yeni anneye en iyi destekçi olabilseler de, pek çok anne ve baba adayı bu duruma sıcak bakamıyor. Buna en fazla sebep olan etkense başkalarının ne düşündüğü ve anne adaylarının kendilerini rahat hissedemediklerini belirtmesi. Peki siz bu özel anlarda eşinizin de sizin yanınızda destek olmasını ister miydiniz?

 

Pandemi ile beraber  bir kez daha değeri anlaşılan sağlık sektörünün son günlerde en çok konuşulan branşı Göğüs Hastalıkları. Konunun uzmanı, Liv Hospital Ankara Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Didem Katar ile Covid-19 süreci ve merak ettiklerimizi konuştuk. Bilgi birikimi ve tecrübeleri ile Womanlogy okurları için sorularımızı cevaplayan Didem Hanım’a teşekkür ediyoruz.

1. Okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Göğüs Hastalıkları Uzmanıyım. Tıp ve Göğüs Hastalıkları uzmanlık eğitimimi Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde tamamladım. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığına ait çeşitli hastanelerde görev yaptım. Şu an Ankara Liv Hospital’ de çalışmaktayım.

2. Covid-19’la mücadele sürecinde en zorlanan meslek grubu şüphesiz sağlık çalışanları. Covid-19 tedavisi üzerine en çok etkilenen ve çalışan branş ise sizinkisi. Bu süreçte sizi en çok zorlayan durum neydi?

Her kesimde olduğu gibi bizim de çalışma şartlarımız ve günlük rutinimiz değişti. Bulaşıcı hastalıklara alışkın olmamıza rağmen, başlangıçta COVİD -19′ un bilinmezliği biraz zorladı. Pandemi ayrı bir disiplin gerektiriyor. Bu yüzden tüm bilgi ve tecrübelerimizi gözden geçirdik. Henüz ülkemizde vakalar görülmeye başlamadan hastane içinde eğitimlere başladık.   Çok basit gibi görünse de kişisel koruyucu donanımların nasıl kullanılacağından tutun, hangi sırayla giyilmesi-çıkarılması gerektiği , nasıl el yıkanacağı, hastanın nasıl karşılanacağı, hastaya göre tedavi protokollerinin ne olacağına kadar eğitimlerimizi tamamladık. Süreç aktif olduğu için de her şeyi tekrar tekrar kontrol ediyoruz, değişiklik yapıyoruz . Enfeksiyon ve Göğüs hastalıkları uzmanları başta olmak üzere diğer tüm branşlardaki hekimler cildiyeden patolojiye kadar, hemşirelerimiz, yardımcı sağlık personelimiz herkes özveriyle çalıştı ve çalışmaya devam ediyor.

3. Siz özellikle bu hastalıkla ilgili insanlara neyi vurgulamak istersiniz?

COVİD-19’dan koruyacak aşı ve hastalığa özel tedavi edecek ilaçlar üzerine çeşitli çalışmalar var. Uygulanmaya ise henüz başlanmadı. Bu nedenle koruyucu tedbirlere (maske, sosyal mesafe ve el temizliği) mutlaka uyulmasını öneririm.

4.Sigara kullanımına dikkat çekmek istiyoruz. Özellikle çocuklukta pasif içiciliğe maruz kalınması, gelecekte ne gibi hastalıklara yol açıyor?

Pasif içicilik, sigara içmeyen kişilerin, başka kişilerin sigara içmesinden ötürü istemsiz olarak sigara dumanına maruz kalmasını ifade eder. Dünya çapında oldukça önemli bir problem pasif içicilik. Çocuklarımızın %40’ı buna maruz kalıyor ve ne yazık ki anne karnında başlıyor. Bu gebeliklerde ölü doğum, düşük doğum ağırlığı daha sık. Ayrıca çeşitli doğumsal kusurlara, kromozomal olmayan birçok doğum arazlarına, endokrin ve üreme sistem fonksiyonlarında bozulmaya neden olabiliyor. Çocukluk döneminde de  sigara dumanı ve nikotin maruziyeti en bariz zararları akciğerlere verip  gelişimini bozuyor. Her türlü akciğer enfeksiyonun sıklığını ve şiddetini arttırıp astım, KOAH’a sebep olabiliyor. Bunun yanında damar sertliği, ani bebek ölümleri, orta kulak iltihabı, mental gelişimde yavaşlama, diş çürükleri gibi bir çok hastalık bu çocuklarda daha sık görülebilir.

5.Tütün ürünleri bağımlıları meslek, eğitim fark etmeksizin hala var olmaya devam ediyor. Bu kişilerin bağımlılıktan kurtulmaları sizce en çok nasıl mümkün olabilir?

Öncelikle sigarayı bırakmaya istekli ve kararlı olmaları gerekiyor. Biz süreçte onların yanında olmaya ve desteklemeye hazırız. Sigara bırakma polikliniklerinde her hasta için ayrı değerlendirmeler yapılıyor. Çeşitli test ve tetkiklerden sonra bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaçlar, yöntemler, gerektiğinde davranış tedavileri öneriliyor.

6.KOAH, astım gibi kronik hastalığa sahip olanların korona virüse karşı daha savunmasız olduğunu sık sık duyuyoruz. Bu kişiler ekstra dikkatli olmak için neler yapmalılar?

Hastalıkları ile ilgili ilaçlarını düzenli kullanmalarını, sigara içiyorlarsa kesinlikle bırakmalarını ve koruyucu tedbirlere uymalarını öneririm.

7.Mesleki akciğer hastalıkları da sizin uzmanlık alanlarınızdan. Sizin karşılaştığınız vakalara bakarsak, en çok hangi sektörlerde çalışanlar mesleki akciğer hastalıklarına daha sık yakalanıyorlar?

En sık gördüğüm Mesleksel Astım. Bu hastalar en çok kapalı, havasız , nemli, küflü, tozlu ortamlarda çalışıp, kimyasal maddelere, ağır kokulara, dumana maruz kalınan işlerde çalışanlarda görülüyor. Kimya, petrol, deterjan, ilaç , plastik, reçine, lastik, poliüretan, tekstil endüstrisi, kaynak, marangozluk, mobilya yapım, tahıl ambarı, kuaför salonu, fırın, un değirmeni gibi iş kollarında daha sık oluyor. Daha az sıklıkla da silikozis görüyorum.

8. Tıp eğitiminiz sonrası sizi Göğüs Hastalıkları branşını seçmeye teşvik eden şey neydi? Başka bir branş seçseydiniz bu, hangisi olurdu?

Dünya Sağlık Örgütünün ve Sağlık Bakanlığının verilerinde akciğer hastalıkları, solunumsal problemler hep ilk sıralardadır. Bu hastalıkların hemen hemen hepsi önlenebilir hastalıklardır.   Çalışma alanı çok geniştir. Çok göz önünde olmasak da hastanelerin  en özverili ve çok çalışan önemli ekiplerinden biri Göğüs Hastalıklarıdır. Kurumsallaşmış derneklerimizle bilimsel, gelişmeye ve yeniliğe açık birbirini destekleyen bir topluluktur. Ben onların arasında olmayı istedim. Başka bir branş olsaydı radyoloji olsun isterdim.

9. Türk toplumunda ailelerin en çok istediği şeylerden biri de çocuklarının tıp eğitimi alması. Siz bir doktor anne olarak, oğlunuza doktorluğu tavsiye ediyor musunuz?

Meslek seçimi ile ilgili müdahalede hiç bulunmadım .Doktor olmak isterse desteklerim tabi.

10. Tıp eğitimi almak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?

Tıp eğitimi çok zor, çok uzun ve hiç bitmiyor. Fakültenin ilk gününden itibaren hem ailelerimiz hem de biz büyük özveride bulunuyoruz. Çalışmaya başlayınca sorumlulukları daha da artıyor. Bunu göz önünde tutmak lazım. Bütün bu zorlukların ve özverilerin üstesinden   ancak hekimlik mesleği sevilerek gelinebilir. Eğer böyle düşünülürse ve yapılırsa dünyanın en güzel işi bu bence.

11. İşinizin en zor ve en gurur verici tarafı sizce nedir?

Diplomalarımızı aldığımızda bir yemin ediyoruz. Orada hayatımızı insanlık yoluna adayacağımızı açıkça bildiriyor ve söz veriyoruz. Bu çok bağlayıcı bir yemin. İnanın her yaptığımız işte, yaşadığımız her günde bunu unutmuyoruz. İşimizin doğası ve bu mesleğin varoluş amacı zor zamanlarında insanların yanında olmak. Ama bu kötü zamanları hastalarımızla birlikte atlattığımızda yaşadığımız mutluluk bu tarif edilemez bir gurura dönüşüyor.

Bütün bir yıl çalıştıktan sonra, yıl başının yaklaşması ile akıllarda zam isteme konusu şekillenmeye başlar. Ancak bu öyle kritik bir konu ki, en ufak bir antipatik hareketle verilecek olan zammı bile kaçırmak söz konusu olabilir. Bu yüzden hem itici olmamak, hem de hak ettiğinizi düşündüğünüz zammı alabilmek için bir takım incelikleri bilmek de faydalı olacaktır.

Öncelikle sizin de zam istemeden önce kendinize sormanız gereken bazı sorular var. Bu sorular, yöneticilerinizin de aklına geleceği için  öncelikle sizin kendi kendinize cevaplamanız işinizi kolaylaştıracaktır. Bu kritik soruları gözden geçirmek gerekirse:

  • Zammı hak ediyor musunuz? Bu soruyu vicdanınız rahat bir şekilde olumlu olarak cevaplandırabiliyor musunuz? İş yerinize ne kattınız, layığıyla çalışıyor musunuz, performansınız hedeflerinizle aynı oranda mı seyrediyor ve en önemlisi siz iş veren olsaydınız sizin gibi bir çalışanınız olsun ister miydiniz? Bu başlangıç sorusu, kendi kendinize sormanız gereken soruların en önemlisi olmaya aday.
  • Mesai saatlerine bağlı mısınız? Zam istemek için tek şart başarı olmak değil, mesai saatleri ve mola saatlerine bağlılık, işinize olan saygınızın da bir göstergesi ve en önemlisi çalışma arkadaşlarınıza haksızlık olmaması adına mesai saatlerine bağlılığınız pek çok yönetici için önemli bir noktadır.
  • Gelecek vaat ediyor musunuz? Kariyer planınız yaptığınız iş ile örtüşüyor mu yoksa sadece gelir kazanmak için geçici olarak mı bu işi yapıyorsunuz? Daha önemlisi yöneticinizin bundan haberi var mı? Eğer başka bir kariyer planınız olduğunu biliyor ise size yatırım yapmak için çok da hevesli olmayabilir.
  • Piyasa maaş ortalaması nasıl? Zam istemeden önce piyasa araştırması yapmak sizin cesaretinizi ve özgüveninizi arttıracaktır.  Sizin işinizi yapan aynı sektördeki diğer firmalarda maaş skalası nedir? Bu karşılaştırmayı yaparken en önemli kural benzer firmaların sizinle aynı sektörde olması ve meslektaşlarınızla eğitim durumu, tecrübe süresi gibi aynı yetkinliklere sahip olmanızdır.
  • Firmanızın maaş politikası nasıl? Her firmanın maaş ve zam politikası farklıdır. Kimisi her sene yılbaşında zam yaparken kimisi yıllık kar marjı gibi kurallara bağlı kalarak davranır. Öte yandan bazı firmalar bir yüzde belirleyip tüm çalışanlara aynı oranda zam yaparken, bazı firmalar performans değerlendirmesi yaparak kişiye göre farklı oranlarda zam kararı almaktadır. Öncelikle zam talebinde bulunurken  bu bilgileri cepte tutmalısınız. Aksi takdirde boş yere toplantı talep etmiş duruma düşebilirsiniz.

 

Bu yaz çiçek desenli, rengarenk giysilerle doğayı bol bol yaşadık. Artık kışın sert koşulları gibi aksesuar ve kıyafetlerimiz de sertleşiyor ve vahşi doğanın renk ve modellerine bürünüyoruz. Hem şık hem sıcacık tutan kürk modeller, asi ruhları sevindiren deriler, vahşi hayvan desenleri bizleri bekliyor!

Bu yıl kıyafetlerimizde doğayla iç içeyiz. Sonbaharın gelmesiyle podyumlarda ve caddelerde bol bol deri ve vahşi hayvan desenlerini görmeye başladık. Bu sezon leopar, zebra, kaplan ve yılan derisi görünümü revaçta olacak. Bunun yanında vahşi doğayı çağrıştıran doğal lekeler, yamalar, çizgiler de giysilere eşlik edecek. 

Aileler kurulurken anne baba adayları sağlıklı bir ortamda, mutlu çocuklar yetiştirme gayesiyle bir araya gelirler. Bir bireyin oluştuğu ve büyüdüğü ortam, onu hayatı boyunca etkileyecek fiziksel ve zihinsel gelişimin başlangıcı olması sebebiyle önemlidir. Anne baba adayları, mutlu çocuklar yetiştirebilmek için bebekleri daha doğmadan bazı konularda bilinçlenmeli ve farkındalık geliştirmeliler. Aile Danışmanı, Eğitimci ve Yazar Ebru Demirhan “Hayatı Yeniden Başlat” adlı kitabında mutlu bir birey yetiştirmek isteyen ailelere erken dönemlerden itibaren önerilerde bulunuyor.

Fiziksel gelişimimizin yanı sıra zihinsel ve duygusal gelişimimizin de tohumları anne rahminde atılır. Hamilelik sürecinde annenin aldığı besinlerden bebeğin de beslenmesi gibi annenin ve ailenin içinde bulunduğu ortamın yoğunlaştığı duygulardan da bebekler etkilenebilir. Bu duygular bebeğin bilinçaltına kodlanabilir, bebeğin hayat boyu duygu ve davranışlarını şekillenmesinde etkili olabilir. Mutlu bir birey yetiştirmek isteyen ailelere, Aile Danışmanı, Eğitimci ve Yazar Ebru Demirhan’ın önerileri:

Bebek haberi sevinçle karşılanmalı

Her bebek farklı bir ortamda doğar ve varlığının ilk haberi alındığında her aile farklı tepki verir. Bebekler için istenip istenmemek önemlidir. Bu sebeple bebekler mümkün olduğunca güzel karşılanmalı ve varlığı öğrenildiğinde kendisiyle içsel bir ilişki kurmaya çalışılarak güvende olduğu, sevildiği, istenildiği mesajı bebeğe hissettirilmeye çalışılmalı.

Cinsiyet beklentisine girilmemeli

Geleneksel toplumlarda bebeklerin cinsiyeti hakkında çok katı tutumları olan aileler var. Erkek ya da kız bebek beklentisinde olmak, bu konuda anne üzerinde baskı kurmak, aile içi gerginlikler yaşamak; sonucu değiştirmemekle beraber bebeğin de stresli bir ortama doğmasına sebep olabilir. Bu tür durumlarda bebekler büyüdükçe yetersizlik hissi, kendinden memnun olmama, diğer cinsiyetin karakteristik özelliklerini yansıtarak kabul görme çabası içinde olabiliyor. Bazen de beklenen cinsiyette doğmak ve ailenin bu cinsiyete çok fazla anlam yüklemesi çocukta her şeyi yapma hakkına sahibim hissi bırakabiliyor ve şiddet eğilimlerinin tohumları atılmış oluyor. Bir bebeğin cinsiyetinden daha önemlisi sağlıkla dünyaya gelmesi.

 Çocuğa kendi idealimize göre bir yaşam biçilmemeli

    Ebeveynler toplum baskısı gibi nedenlerle kendi gerçekleştiremedikleri ideallerini bazen çocuklarının büyüyüp gerçekleştirmesini isteyebiliyorlar. Buna örnek olarak meslek seçimi, belli bir sınavı kazanmak, yüksek yaşam standartlarına ulaşmak verilebilir. Her çocuk kendi potansiyeli ve yetenekleri ile doğar. Zamanla kendini tanımayı öğrenir ve kendi idealleri oluşmaya başlar. Erken dönemlerden itibaren çocuğa meslek yakıştırmak, onu baskı altında bırakabilir. Her bireyin yaşam amacı farklıdır. Ailelerin çocuklarının yaşam yolculuklarında sevgiyle rehberlik etmeleri onların yolunu açar.

Yüksek beklentiler içine girilmemeli

Uzun süre bebek bekleyen çiftler veya çok kez düşük yapmış anneler sağlıklı doğan bebeklerine karşı yüksek beklenti içerisine girebiliyorlar. Ondan, doğmamış kardeşlerinin de yerini doldurmasını, çok başarılı olmasını, aileyi çekip çevirmesini bekleyebiliyorlar. Karşılanması zor olan bu yüksek beklentiler çocuğun hayatı boyunca omuzlarında yük oluşturabilir. Ebeveynler çocuklarını mutlak anlayışla ve sevgiyle büyütmeli ve onun yaşam amaçlarının önüne geçmemeli. Çocuklar doğru desteklenirse potansiyeli ölçüsünde gelişebilir ve kendi yollarını çizebilirler.

Kaybetme korkusu bebeği strese sokabilir

Bazı bebekler hastalık ihtimali yüksek olarak doğarlar, bazı anne adaylarının hamilelikleri riskli geçebilir. Zor gebe kalan bir anne bebeğini düşürmekten veya ona zarar gelmesinden çok korkabilir. Sağlıklıyken hasta olduğu sanılan bir bebek için çok korkmak anneyi de bebeği de yorabilir. Ailede depresyon, endişe, kaygı oluşturan bu tür durumlar yaşam kalitesini düşürebilir. Bu tarz sorunlar yaşayan aileler tedavi için uzman desteği almalı.

Bebekler kaybedilen bir yakının telafisi değildir

Toplumumuzda kendisinden önce kaybedilen bir kardeş veya aile büyüğü varsa, yeni gelen bebeği telafi gibi görme ve kaybedilenin boşluğunu doldurmalı gibi yaklaşımlar var. Kaybedilen ağabey, abla hatta vefat etmiş aile büyüklerinin ismini çocuğa veren, isim ve soy ismi aynı tutarak aynı nüfus cüzdanı oluşturma çabası içinde olan aileler günümüzde de mevcut. Bu durum yeni gelen bebeğe kendisine ait olmayan bir çok sorumluluk yükleyebilir. Her birey kendine has olarak kabul edilmeli.

Çocuk ve aile şiddetten her zaman korunmalı

Özellikle hamilelik sürecinde anneye yönelik fiziksel, sözel veya duygusal şiddet, anneyi etkilediği kadar bebeği de etkileyebilir ve bebeğin bilinçaltına yaşam boyu etkileneceği olumsuz duygu tohumları ekebilir. Güven duyamama, özgüven eksikliği, boyun eğme, korku, suçluluk gibi duygulara temel oluşturabilen bu durumlardan kaçınmalı ve bu tarz bir duruma maruz kalındıysa destek alınmalı.

 

 

 

 

 

 

Dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen pazarlama, iletişim ve yaratıcılık liderlerini her yıl bir araya getiren yılın en ilham verici haftası Brand Week Istanbul, Türkiye’nin iş ve markalar dünyasını, yaratıcı endüstrilerini, dünyanın en ilham verici isim ve projeleriyle bu yıl 9 – 13 Kasım 2020 tarihleri arasında bu kez online olarak buluşturmaya hazırlanıyor.

Her yıl farklı bir temayı perspektifine alan yılın en ilham verici haftasının bu seneki teması ise: “Çizginin Dışındakiler”

EMEA bölgesinin en büyük iş ve markalar dünyası buluşması olan Brand Week Istanbul, dünyanın en yaratıcı isim ve projelerini bu sene online olarak bir araya getiriyor. Bu yıl “Çizginin Dışındakiler” temasıyla gerek markaları gerek fikirleri gerekse idealist duruşlarıyla yenidünyada “çizginin dışında” düşünmeye cesaret edenler ile değişim yaratmak ve değişimin bir parçası olmak isteyenleri buluşturmayı hedefliyor. Ufuk açıcı hikâyeleriyle sektörlerinde fark yaratan isimleri ağırlayacak olan Brand Week Istanbul; Felis Ödülleri, Lovemarks Ödül Töreni, Fark Yaratan Kadınlar, Shortcase ve Geleceğin Liderleri gibi birçok yan etkinlik ve farklı oturumla sektörün nabzını tutacak.

AKTİVİZM, İNSANLIK TARİHİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kadın, çevre, iklim, mülteciler, marka yöneticileri, ekonomi, pazarlama… Her bir başlık küresel çapta bir krize işaret ediyor. Dünya büyük bir değişimden geçiyor. Gerek siyasi, politik ve ekonomik gerekse de toplumsal ve çevresel gelişmelerden dolayı pek çok alanda sesler giderek yükselirken dünyayı daha iyi bir yer haline getirme amacı hiç olmadığı kadar kendine taraftar bulmaya başladı. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirirken dijital çağın etkileriyle baş etmenin ve insanlığa dair bilgileri gelecek nesillere korunaklı şekilde aktarmanın yolları da üzerinde düşünülmesi gereken konulardan.

Marka güvenliğini toplumsal aktivizme dönüştüren teknoloji lideri Nandini Jammi; dijital insanın izlerini binlerce yıl sonrasına miras bırakan “Dünyanın Kütüphanecisi” olarak da bilinen 21. yüzyılda üretilen sınırsız verinin hem ekolojik yükünü hem de kaybolma riskini dikkate alarak, verilerin güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde muhafaza edilebileceği bir yöntem olan seramik disklerin yaratıcısı seramik sanatçısı Martin Kunze; iklim krizi konusunda yerlilerin bilgeliğini, genellikle bilim insanları ve kamu yetkililerinden oluşan uluslararası işbirliği topluluklarına aktaran coğrafyacı ve aktivist Hindou Oumarou Ibrahim; Arizona Üniversitesi Astronomi, Ay ve Gezegenler Laboratuvarlarında Dünya’nın kökenlerine dair ve evrendeki diğer gezegenlerde hayat bulma üzerine araştırmalar yapan Arizona Üniversitesi Moleküler ve Hücresel Biyoloji Departmanı asistan profesörlerinden Betül Kaçar insanlığı bekleyen geleceğe dair akıllardaki sorulara yanıt bulmaya geliyor.

DÜNYA BİR YAPAY ZEKÂ VADİSİ OLMA YOLUNDA

Global arenada veriyle oluşan bu rekabet ortamında yapay zekâ teknolojileri her geçen gün yeni gelişmelere gebe. Yapay zekâ ve yaratıcılığı harmanlayarak daha verimli ve etkili sonuçlara ulaşabilmenin yanı sıra gerekli beceri ve teknolojilere erişilebilirlik de 21’inci yüzyılda bir mücadele alanına dönüşmüş durumda. Yeni teknolojilerin getirdiği fırsatlar, pazarlama kültürüne nasıl entegre edilmeli? Bu kültürün oluşmasının önündeki engeller nasıl aşılabilir?

Reklam ve pazarlama endüstrisinde 25 yıllık deneyime sahip ve şimdiye kadar üç kıtada metin yazarı ve yaratıcı yönetmenlik yapan, yaratıcılığı teknoloji ile birleştirerek geliştirmek ve müşterileri daha fazla risk alabilmeleri için cesaretlendirmeyi hedefleyen Tiny Giant’ın kurucu ortaklarından Richard Norton; Toshiba Professor of Media Arts and Sciences’da MIT profesörü olan ve bilişimsel sosyal bilimler, örgütsel mühendislik, giyilebilir bilişim, görüntü anlama ve modern biyotmetri gibi alanlarda dünyadaki en çok atıfta bulunarak dünyanın en etkili 7 veri bilimcisinden biri olarak anılan Prof. Dr. Alex Pentland Brand Week Istanbul’da.

KALIP YARGILARDAN ARINMAK

Bir gruba ilişkin bilgi, inanç ve beklentilerimizi içeren bilişsel yapı kalıp yargılar, gelişmenin ve ilerlemenin önündeki en büyük engel. İlerlemeyi önleyen kör noktalarımız ve taraf tutmalarımız konusunda daha bilinçli olmamız ve farkındalığımızı artırmamız adına yeni yollara ihtiyacımız var ve bu arayış hiçbir zaman son bulmuyor.

Reklam ve medya dünyası ise algıları değiştirmek ve cinsiyet eşitsizliğini dönüştürmek adına en güçlü kaynak. Yıllardır süre gelen toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve kapsayıcılık tartışmaları gündemdeki yerini korurken Brand Week Istanbul’da kilitlerinizi kırmaya, kalıp yargılarınızı yıkmaya hazır olun.

Güzellik dünyasının kapılarını erkekler için aralayan, erkek cildinin kendine özgü yapısını dikkate alan ve daha çok online satış üzerinden ilerleyen War Paint for Men markasının yaratıcısı girişimci Daniel Gray; eğlence ve medya endüstrilerinde cinsiyet eşitliği üzerine çalışan, kar amacı gütmeyen, araştırma bazlı bir organizasyon olan Geena Davis Institute on Gender Media’nın CEO’su Madeline Di Nonno; İngiltere’nin En Güçlü 100 Müslüman kadını listesinde de yer alan ve Ogilvy & Mather ağına bağlı olarak faaliyet gösteren ve dünyada Müslüman hedef kitle ile ilgili danışmanlık veren tek ajans olan Ogilvy Noor’un başkan yardımcısı olan Shelina Janmohammed daha eşitlikçi, kapsayıcı ve empati yüklü bir dünyanın kapılarını aralamaya geliyor.

Daniel Gray

PANDEMİ SONRASI DEĞİŞEN PARADİGMALAR

Pandemi sonrasında stratejik ölçümleme şirketlerin gündeminde daha fazla yer almaya başladı. Var olan paradigmalarla ne kadar yol alınabilir? Şirketlerin ve markaların hayatta kalabilmeleri için “yeterince iyi” olmaları hayatta kalmaları için artık yeterli değil. Dünyanın yol aldığı bu mecburi değişim dönemi; ekonomiden iş süreçlerine, tüketici değerlerinden pazarlamaya kadar pek çok alanda dikkate alınması gereken yeni durumlar doğurdu. Yaşanılan dijital dönüşümün etkisi sanılandan daha geniş bir alanda yankı buldu. Bu gelişmelerin bireyin hayatına, ekonomiye ve iş dünyasına yansımaları Brand Week Istanbul’da konuşuluyor.

Dijital pazarlamada fikri altına dönüştüren simyacı Rory Sutherland; dijital dönüşümün müşteri dönüşümüne denk olduğunu söyleyen MIT Sloan School’un Dijital İşletme Merkezi Araştırma Görevlisi ve Yazar Michael Schrage; Capital One’da deneyim stratejisi başkanı olarak, 500’den fazla kişiden oluşan bir tasarım organizasyonu için tasarım yetenekleri oluşturmanın yanı sıra en büyük ve en göze çarpan tasarım merkezli finansal hizmet şirketlerinin kültürünü dönüştürmekten sorumlu olan Jamin Hegeman; 2005 yılından bu yana KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevini sürdüren aynı zamanda Demokratik Cumhuriyet Programı kurucu üyesi, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Başkan Yardımcısı olan Bekir Ağırdır; insanın büyüme sürecini ve beyin gelişimini herkesin anlaması ve hayatına uygulaması amacıyla anne-babalık ve çalışma hayatı hakkında yazıları da bulunan Psikiyatr Prof. Dr. Yankı Yazgan; deneyimli gazeteci yazar Fatih Portakal; davranış bilimleri üzerine akademik kariyerini yarıda bırakıp Bursa Karacabey’de Feyz Çiftliği’ni kuran ve kendini çiftçi olarak tanımlayan Sencer Solakoğlu bizlerle.

Rory Sutherland

TEKNOLOJİ VE İNSAN İLİŞKİSİNDE YENİ GİRDAPLAR, YENİ DENEYİMLER

Yeni makine öğrenmesi, veri-bazlı ve geometri işleme algoritmaları, yüz animasyonları ve yüz tanıma teknolojileri, deep fake’ler, oyunlaştırma… Algoritmalar her ne kadar günlük hayatımızın merkezinde değilmiş gibi görünmese de aslında vaktimizin çoğunu geçirdiğimiz küçük ya da büyük ekranlarımız aracılığıyla aslında hayatımızın tam da merkezinde.

Teknolojiyle olan ilişkimizin kimi zaman ürkütücü boyutlara ulaştığı kabul ancak doğru bilgiye ulaşmada, deneyimi üst boyutlara taşımada hatta bizi bizden daha iyi anlayarak anlatmadaki rolü inkâr edilemez. Algoritmalar yardımıyla insanların duygu ve niyetini anlama, müşteri sadakatini artırma ve kayıp oranlarını düşürmenin yanı sıra mükemmel marka deneyimleri yaratmada oyunlaştırmanın önemi ve marka ve müşteri deneyimleri hakkında son trendler ve öngörüleri alanında uzman isimlerden dinliyoruz.

2013 yılında MIT Technology Review’un düzenlediği 35 Innovator Under 35 listesinde yer alan, deepfake ve yaratıcı avatar teknolojilerinin aranan ismi aynı zamanda sanal avatar teknolojileri üreten bir yapay zekâ şirketi olan Pinscreen’in Kurucu ve CEO’su Hao Li; yüz tanıma teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten Ohio State Üniversitesi Profesörü Aleix M. Martinez; tekno-güzellik alanında devrim niteliğindeki inovasyonlara liderlik eden L’Oréal Global Teknoloji İnkübatöre Başkanı Guive Balooch; Gamification + Ltd’in CEO’su olarak, dünya çapındaki şirketlere iş zorluklarını çözmek için oyunlaştırma kullanımı konusunda rehberlik eden, eğitim veren ve oyunlaştırma konusunda uluslararası bir otorite olarak kabul edilen, Gamification uygulayıcıları için yıllık konferans olan Gamification Europe’un Başkanı ve GamFed’in (Uluslararası Oyunlaştırma Konfederasyonu) Onursal Büyükelçisi Pete Jenkins, Wavelength Marketing Kurucusu Dr. Darren Coleman Brand Week Istanbul’da.

Dr. Darren Coleman

TRENDLER, FİKİRLER, STRATEJİLER… VE ÇOK DAHA FAZLASI İÇİN

Brand Week Istanbul bu yıl fiziksel çizgilerin de dışına çıkarak online olarak gerçekleştiriliyor. Online gerçekleşecek yılın en ilhan verici haftasında Inspiration Hall, Digital Hub, Brands & Trands, Felis Case Studies ve Networking Alanları gibi pek çok farklı salonda katılımcılar konuşmacıları dinleme ve onlarla iletişim kurma fırsatı yakalayacak.

İçinde bulunduğumuz toplumsal, kültürel, ekonomik, teknolojik ve dijital trendleri dikkate alan, ilham veren konu ve konuşmacıları buluşturmaya hazırlanan Inspiration Hall, platformlardan ekosistem yönetimine, dijital deneyim tasarımından uzaktan hale gelen tüm süreçlere kadar dijital dönüşümün tüm boyutlarına yönelik içgörülerin paylaşıldığı Digital Future Hub’ın yanı sıra Networking alanları ile Türkiye’nin ve bölgenin inovasyon, pazarlama ve yaratıcılık dünyasını özel toplantılarda bir araya getiriyor.

Ayrıntılı bilgi ve katılım için:www.brandweekistanbul.com adresini ziyaret edebilirsiniz.


Santa Farma İlaç’ın koşulsuz desteği ve Viral Hepatitle Savaşım Derneği’yle birlikte Hepatit B hastalığı konusunda farkındalık yaratmak amacıyla başlatılan “Hayata Sarı Not Bırak” Projesi MarCom Awards kapsamında altın ödüle layık görüldü.

Hepatit B hastalığına dikkat çekmek ve daha çok kişinin bu hastalıkla ilgili bilgilenmesini sağlamayı amaçlayan “Hayata Sarı Not Bırak” projesi dünyanın en önemli pazarlama ve iletişim programları arasında gösterilen uluslararası MarCom Awards’tan ödül ile döndü.

Dünyanın en köklü ve saygın pazarlama ve iletişim platformlarından Pazarlama İletişimi Profesyonelleri Derneği – AMCP tarafından 2004 yılından bu yana düzenlenen, dünyanın en geniş katılımlı yaratıcılık yarışması olarak nitelenen MarCom Awards’a bu yıl 100 ülkeden 200.000 başvuru yapıldı.

Daha önce Altın Örümcek ve Felis Ödülleri’ni kazanan Agresif Arılar Reklam Ajansı’nın “Hayata Sarı Not Bırak” Projesi, Association of Marketing Communications Professionals (AMCP – Pazarlama İletişimi Profesyonelleri Derneği) tarafından ABD’de düzenlenen MarCom Awards kapsamında dijital kategorisinde medikal web site başlığında altın ödüle layık görüldü.

MarCom Awards Hakkında

Merkezi ABD’nin Dallas kentinde bulunan ve Pazarlama İletişimi Profesyonelleri Derneği – AMCP tarafından 2004 yılından bu yana düzenlenen, dünyanın en geniş katılımlı yaratıcılık yarışması olarak nitelenen MarCom Awards, iletişim ve pazarlama alanında mükemmelliği ödüllendirirken, sektör profesyonellerinin yaratıcılık, yoğun çalışma ve büyüklüğünü de değerlendiriyor.