Yazar

womanlogy

Yazılar

2020-2021 sonbahar – kış sezonunu saç modasında doğal ışıltılar içimizi ısıtacak. Açık renkler, platinler, iddialı sarılar yerini doğal, toprak tonlarına ve sütlü kumral renklerine bırakıyor. Türkiye’nin ilk kuaför markası olan MOS Nişantaşı’nın Saç Stilistleri Erkan Uzelli ve Ali Subaşı, artık saç modasında her yıl biraz daha doğallığın ön planda olduğunu, hafif geçişlerin, varla yok arası gölgelerin, ışık oyunlarının popülaritesinin git gide arttığını ifade ettiler. Sözlerine, ‘ışıltı in balyaj out’ diyerek devam eden ekip, sonbahar kış sezonu saç trendleri ile ilgili kadınların dikkatini çekecek tavsiyelerde bulundu.

Modayı her daim takip eden ve yeni trendlerle kendini sürekli güncelleyen, MOS Nişantaşı Şubesi 2020-2021 Saç Trendleri Hakkında Detaylı Bilgiler Verdi.

Herkeste aynı saç modelini, aynı rengi gördüğümüz günlerin yavaş yavaş geride bırakıldığını ifade eden saç stilistleri, moda diye yaptırılan modeller her ten rengine, her yüze yakışmayabiliyor, bilirkişinin elinde olmayan saçlar gün sonunda felakete dönüşüyor dedi. Saç boylarının dekolte ve omuz hizasında olacağı sezonun içerisinde olduğumuzu ifade eden Erkan Uzelli ve Ali Subaşı, olmazsa olmaz kısa saç modellerini de aralarda göreceğimizi ifade ettiler ve eklemelerde bunlundular ‘uzun saç daha genç ve fresh bir görünüm vermekle birlikte bu senenin modasına son derece uygun’ dedi.

‘Ton Sür Ton Akımına Uygun Renkler Revaçta’

Geçmiş yılların modası olan ton sür ton akımının tekrar yükselişte olduğunu ifade eden MOS Nişantaşı Saç Stilisti Erkan Uzelli bu sonbahar- kış dönemine damgasını vuracak renk uygulamaları hakkında şu bilgileri verdi. Uzelli, ‘Kahvenin birçok tonunu göreceğimiz bir sonbahar ve kış sezonu bizleri bekliyor. Kahverengi cilde uygun tonlarda ayarlandığında herkesin taşıyabileceği bir renktir. Kişiyi daha genç ve canlı göstermesinin yanı sıra doğal güzelliğin ortaya çıkmasında da adeta bir ayna etkisi yaratır. Klasik bir uygulama olan ve her zaman tercih edilen balyaj uygulamaları ise bu sezon yerini ışıltıya bırakmış durumda. Doğal kahverengi saçın arasında varla yok arası parlayarak ışık oyunları etkisi yaratan renk geçişi uygulamaları, bu sene birçok kadında göreceğimiz renk tercihi olarak karşımıza çıkacak’.

MOS Nişantaşı Saç Stilisti Ali Subaşı, ‘Uzun saçta kahverenginin derinliğini daha çok hissedebilirsiniz’

Uzun saçların bu sonbahar-kış döneminde de tercih edilmeye devam edeceğini belirten MOS Nişantaşı Saç Stilisti Ali Subaşı, çoğu kadın artık doğal olanı daha fazla beğeniyor. Son yıllarda çok popüler olan nude görünümünün anahtarı, toprak tonlarıdır diyen Subaşı, ton sür ton akımına uygun tonlar ve ışıltılarla kahverenginin derinliğini daha fazla hissedeceğimiz bir dönem olacağını söyledi.

Kalıcı Saç Şekillendirme İşlemleriyle Zamandan Tasarruf Edebilirsiniz

MOS Nişantaşı Ekibi; ‘şubemizde çok sık uyguladığımız ve önerdiğimiz kalıcı saç şekillendirme işlemleri, üç aydan altı aya kadar kullanım süresiyle günlük hazırlanma temponuzu hafifleterek zamandan tasarruf etmenizi sağlar’ diyerek önerileri hakkında bilgi vermeye devam etti. ‘Kalıcı su dalgasıyla natürel ve modern bir görünüme kavuşabilirsiniz. Düz saç sevenler ise kalıcı düzleştirme işlemini tercih edebilirler. Kalıcı saç şekillendirme işlemleri uzman ellerde yapıldığı takdirde parlak ve sağlıklı bir görünüm verir. Kullanılan malzemenin kalitesi bu tür işlemlerde çok önemlidir, aksi takdirde saçlarınıza zarar verebilirsiniz.

Covid-19 sürecinin de etkisiyle fazla kilolarından şikayet edenlerin sayısı hızla arttı. Şimdi, alınan kilolar aynı hızla verilmeye çalışılıyor, bu uğurda da şok diyetlerle sağlığı riske atacak uygulamalara gidilebiliyor! Acıbadem Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan “Yapılan diyetlerin bir uzman kontrolünde olması ve kişiye özel planlanması gerektiği hep istediğimiz ve hatırlattığımız bir konudur. Çünkü her bireyin yaş, cinsiyet, metabolizma hızı farklıdır. Dikkat etmeniz gereken en önemli şey yaptığınız diyetin gerçekten sizin hayat şeklinize, yaşam koşullarınıza uymasıdır. Eğer diyet yapmak için bir süre belirleyip o süre bittiğinde eski yanlış beslenme alışkanlıklarınıza dönerseniz verdiğiniz kiloyu hızla geri alır, motivasyon konusunda da sorun yaşarsınız” diyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan, diyette en sık yapılan 7 yanlışı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Tek öğün beslenmek

Diyet yaparken kendinizi aç bırakmayın. Evet aç kaldığınızda kilonuz tartıda eksik görünebilir. Ama bu gerçek bir kilo kaybı değildir. Bu yöntemle vücut su kaybediyor, kaslar küçülüyor ama yağ kaybı olmuyor. Kendinizi aç bıraktığınızda metabolizma hızınız da düşer ve zamanla vücut bu duruma tepki vermeye başlar. Halsizlik, baş ağrısı, sinirlilik, tansiyon düşüklüğü, kabızlık, cilt kuruluğu gibi problemler görülür. Bu yüzden çok kısa sürede hızlı sonuçlar veren popüler diyetlerden, zayıflama ilaçlarından, kulaktan dolma bilgilerden uzak durun ve sağlığınız için diyetisyenleri tercih edin. Dengeli beslenmeyi öğrenerek sağlıklı kilo verin. Aç kalmadan sevdiğiniz her şeyi ölçülü yiyerek, sağlığınızı koruyarak kilo verebilirsiniz.

Ara öğün yapmamak

Kilonuzu kontrol etmede size yardımcı olacak en önemli şey ara öğün yapmak. Günlük beslenmeyi basitçe 3 ana 1 ara öğün olmak üzere bölerek kan şekerinizi dengede tutup ani acıkmalarınızı önleyebilirsiniz. Sabah yapılan tek öğünden sonra gün boyu bir şey yemeyip akşam tek bir öğünle fazlasıyla yemek sık karşılaşılan bir beslenme problemi. Bu beslenme şekli metabolizma hızını düşürür ve kilo vermeniz zorlaşır. Yapacağınız ara öğünlerle metabolizma hızınızı da artırarak daha kolay kilo verebilirsiniz. Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan “Ara öğün vermek istemediğimiz bazı bireyler de olabiliyor ama bu yine bir uzman kontrolünde olmalıdır” diyor.

Kahvaltıyı atlamak

Güne kahvaltı ile başlayarak önce metabolizmanızı uyandırın. Hızlı bir metabolizma için günün en önemli öğünü olan kahvaltıyı atlamayın. Bazı zamanlar iştahsızlık, geç uyanma veya vakit bulamama gibi durumlar kahvaltı etmemek için bahanelerimiz olabiliyor. Bu sebeple her gün klasik zeytin, peynir, yumurtadan oluşan bir kahvaltı etmek zorunda değilsiniz; yulaf/granola ve yoğurt, meyve ile de güne başlayabilirsiniz. Kahvaltı gün içindeki kan şekeri seviyenizi dengede tutacağı için ani acıkmaların da önüne geçecektir.

Limonlu su içmek

Acıbadem Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan “Özellikle sabahları aç karına içilen limonlu, sirkeli su yağ yakmaz ve kilo kaybına sebep olmaz. Aksine eğer hassas ve gastrit, ülser gibi bir mide probleminiz varsa daha da kötü olabilir. Limonlu su sadece sindirime yardımcı olur. Bağırsakları temizler. Tabi ki sabah uyandığınızda ilk içeceğiniz su olsun, eğer mide probleminiz yoksa içine limon da ekleyebilirsiniz ama bu sizin kilo vermeniz için yeterli bir çözüm değildir” diyor.

Ekmek tüketmemek

Diyet yapan kişilerde sık rastlanan hatalardan biri de kilo verebilmek için ekmek yememek. Oysa; aksine porsiyonunu iyi ayarlarsanız ekmek kilo vermenize yardım eder. Dikkat etmeniz gereken şey hangi ekmeği ne kadar yediğiniz! Ekmeğinizi tam buğday, çavdar, çok tahıllı, karabuğday veya yulaflı tercih edin. Sadece diyet yapanlar için değil sağlıklı beslenmek isteyen herkes beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar, tahıllı ya da yulaflı ekmek yemeli. Çünkü bu ekmekler içerdiği yüksek lif oranı ile tokluk hissi sağlar ve kan şekerinizi dengede tutar. Ayrıca ekmek sinir sisteminizi koruyan B vitaminlerinden de zengindir. Ekmek günlük beslenmenizde asla vazgeçmeyeceğiniz besininiz olsun.

Sadece meyve yemek

Meyve vitamin, mineral ve lif açısından zengin çok sağlıklı bir besin olmasının yanında içinde fruktoz yani meyve şekeri bulunduğunu da unutmamak gerekir. Yani meyve sınırsız tüketilebilecek bir besin değildir. Eğer porsiyonuna dikkat edilmezse tüketilen şeker miktarı arttığı için göbek ve bel çevresi yağlanmasının yanı sıra karaciğer yağlanmasına da sebep olur. Meyve tüketimi yaşa göre farklılık gösterse de ortalama günlük 3-4 porsiyondan fazla tüketilmemelidir.

Light ürünleri sınırsız tüketmek

Acıbadem Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan “Yiyecek ya da içeceklerin light olanlarının kalorisiz olduğu düşünülür ama özellikle light içeceklerde kullanılan tatlandırıcıları vücut şeker olarak algılayıp insülin yanıtı verebilmektedir. Sürekli light ürün kullanarak kalori hesabı yaparak yapılan diyetlerde uzun vadeli başarılı sonuç almak çok zordur” diyor.

Bebeğinizin büyümeye başladığını gösteren en belirgin işaretlerden biri de o en şirin haliyle sizinle konuşmaya başlaması ve kendince kolay sözcükler söylemesidir. Genellikle 1 yaş civarında basit kelimeler söylenmeye başlasa da zaman zaman konuşma becerisini kazanmada gecikmeler olabilir. Bu gecikmeler organik ve işlevsel konuşma bozuklukları olarak iki gruba ayrılmaktadır. Herhangi bir organa bağlı olan sebepler organik, bir organla alakalı olmayan sebepler ise işlevsel bozukluklardır.

Organik konuşma bozukluğu, yani bir organla alakalı olan sebeplerin en sık karşılaşılanı işitme azlığı olarak belirtilmiştir. Bunun haricinde damak yarığı, dil bağı, sonradan kazanılan işitme azlığı gibi var olabilecek sağlık problemleri de diğer sebepler arasında. İşlevsel konuşma bozuklukları ise psikiyatrik rahatsızlıklardır.

Konuşma Becerisini Geliştirmek için Öneriler:

Konuşma bozukluğu sebebi eğer organik değilse, konuşma sürecini hızlandırmak ve bebeğinizin dil gelişimi ve konuşma becerisine katkıda bulunmak adına ebeveynlere sunulabilecek bir takım öneriler mevcut. Bunları özetlemek istersek:

  • İletişim: Bebeğinizin konuşma becerisi için onunla kurulan iletişim en önemli adımdır. Zengin bir dil kullanarak bebeğinizle konuşmaya çalışmalı, göz temasını eksik etmemeli ve birlikte iletişim kurarak zaman geçirmeye çalışmalısınız. İletişim esnasında dikkatini dağıtacak farklı şeyler olmaması da oldukça önem taşır çünkü bebekler çok uzun süre aynı konsantrede olamamaktadır. Onunla konuşurken net ve anlaşılır kelimeler seçmek ve dudak hareketlerinizi göreceği açıda bulunmanız da önem taşıyan diğer ögelerden.
  • Aktiviteler : Çocuğunuzla yaptığınız aktiviteler onun hem dil hem beyin gelişimi için oldukça önemlidir. Ona yaşına uygun resimli ve hareketli kitaplar okuyabilir, şarkı söyleyebilir, sevdiği oyuncakların adlarını tekrarlayarak kelime haznesini genişletebilir ve kelimelere olan aşinalığını arttırabilirsiniz.

  • Fırsat Vermek: Geç konuşma sebeplerinden biri de fırsat verilmemiş çocuk olarak biliniyor. Çocuğunuzun kelimeleri tekrarlamasına, sorularınıza sözel olmasa da hareketler eşliğiyle cevap vermesine fırsat tanımalısınız. Ona kendiniz konuşurken bol bol soru sormalı ve onu konuşmaya teşvik etmelisiniz.  Size kendisini ifade edebildikçe, sinirli hali azalıp, daha sakin olması da kolaylaşacaktır.
  •  Dijital Ekranlara Dikkat : Televizyon, cep telefonu tablet gibi elektronik cihazlar tek taraflı iletişim araçları olmalarından dolayı çocuklar için oldukça zararlıdır. Yani yalnızca dinlemeye yönelik olup, bebeğinizin konuşması için teşvik edici bir yönü bulunmamaktadır. Mavi ışık olarak da bilinen bu cihazlarla çok sık bir araya gelen çocuklarda konuşma gecikmesi daha sık yaşanmaktadır. Öte yandan bu cihazların 2 yaşından önce çocuklardan uzak tutulması gerektiği de çocuk gelişimciler tarafından sık sık dile getirilmekte. Sebebi kaliteli uykuyu olumsuz etkilemesi ve bebeklerde beyin gelişimini olumsuz etkiliyor olması.

Dil gelişimi ve konuşma becerisi her çocukta farklı olduğundan dolayı çocuğunuzu yaşıtı olan diğer çocuklarla kıyaslamamanız ve çocuğunuzu zorlamamanız gerekmektedir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da sabırla beklemeli ve gelişim için çaba harcamaya devam etmelisiniz.

 

Türkiye’nin en önemli uluslararası moda etkinliği Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul (MBFWI), Mercedes-Benz’in isim sponsorluğunda 15. sezonunu 12-16 Ekim tarihleri arasında tamamen dijital platformlar üzerinden sunacak. İHKİB’in organizasyonu ve Türkiye Tanıtım Grubu’nun desteğiyle gerçekleştirilecek etkinlik, resmi web sitesi olan http://www.mbfwistanbul.com adresinden takip edilebilecek. Türkiye’de yaratıcı disiplinlerin gelişmesine uzun yıllardır destek veren Mercedes-Benz, 2013 yılından bu yana MBFWI’nin isim sponsorluğunu aralıksız biçimde sürdürüyor.

Bu sezon dijitalleşmenin gücünü de arkasına alan MBFWI, gerek Türkiye’de, gerekse dünyada moda profesyonellerinin çekim merkezi olacak.

Dünya çapında isim sponsorluğunu üstlendiği tüm moda haftalarında olduğu gibi İstanbul’da da Mercedes-Benz, her sezon desteklediği bir tasarımcının defilesini sunuyor. MBFWI kapsamında bu sezon Mercedes-Benz, Türkiye’nin önde gelen moda tasarımcılarından Özlem Süer’in, kariyerinde 30. yılını kutlayacağı İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonu defilesini “Mercedes-Benz presents Özlem Süer” ismiyle sunacak.

Etkinliğin isim sponsoru olarak Mercedes-Benz, MBFWI çatısı altında geçtiğimiz yıl sunduğu “She’s Mercedes” platformu kapsamında hem “Mercedes-Benz presents Özlem Süer” defilesiyle, hem de farklı projeler aracılığıyla ilham veren kadınlara olan desteğini sürdürecek. İz bırakan hikâyelerden yola çıkan, hayalleri olan ve bu hayalleri gerçeğe dönüştürmüş kadınları bir araya getiren bir ilham platformu olarak öne çıkan She’s Mercedes, Mercedes-Benz’in kadının güçlendirilmesi alanında sahiplendiği değerleri yansıtıyor.

12-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul kapsamında Belma Özdemir, Ceren Ocak, Cihan Nacar, Çiğdem Akın, Emre Erdemoğlu, Gökhan Yavaş, Hakaan Yıldırım, Karma – Mehmet Emiroğlu, Engin Ekinci, Seydullah Yılmaz, Kith&Kin, Mercedes-Benz presents Özlem Süer, Mehtap Elaidi, Meltem Özbek, Mert Erkan, MİİN by Kadir Kılıç, Murat Aytulum, Museum Of Fine Clothing – Eda Güngör, Natalie Kolyozyan, Nedo by Nedret Taciroğlu, New Gen, Nihan Peker, Niyazi Erdoğan, Özgür Masur, Özlem Kaya, Raşit Bağzıbağlı, Simay Bülbül, Sudi Etuz, T.A.G.G. – Gökay Gündoğdu, Tuba Ergin, Tuvanam ve Y Plus by Yakup Biçer koleksiyonlarını sergileyecekler.

Mercedes-Benz Otomotiv İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı Şükrü Bekdikhan, yeni sezon için görüşlerini şu sözlerle dile getirdi: “Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, 15. sezonunda büyük bir dönüşüm geçirerek tamamen dijital platformlara taşınıyor. İHKİB’in ve bu sezon etkinliği destekleyen Türkiye Tanıtım Grubu’nun vizyonuyla Türk tasarımcıların global ölçekte tanıtılması açısından benzersiz bir fırsata dönüşeceği kuşkusuz. Mercedes-Benz, global çapta önemli moda platformlarının isim sponsoru olarak, ilk Nisan ayında Mercedes-Benz Fashion Week Mexico ve bir süre önce de Mercedes-Benz Fashion Week Russia ile dijital moda haftasını deneyimlemişti. Dijital etkinliklerin pandeminin değil, içinde yaşadığımız çağın doğal bir sonucu olduğunu düşünüyorum, MBFWI’nin de bu avantajlardan faydalanarak, hem ulusal hem de uluslararası anlamda daha geniş kitlelere ulaşacağına inanıyorum.”

COVID-19 salgını nedeniyle 12-18 Ekim tarihleri arasında çevrim içi olarak gerçekleşecek Engelsiz Filmler Festivali, sekizinci yılında Türkiye’deki tüm sinemaseverlerle buluşmak için gün sayıyor.

FESTİVAL İLK KEZ BİR TEMA İLE GERÇEKLEŞECEK

Pandeminin hayatımız üzerindeki etkilerinin izini sürecek Festival, bu yıl NORMALİ ARARKEN teması çerçevesinde programını şekillendirdi. COVID-19 salgını ile birlikte gündelik hayatlarımızda ortaya çıkan değişimler, bu döneme alışmaya çalışırken anlamı aşınan alışkanlıklarımız ve ‘normal’ kabul ettiğimiz ‘eski’nin gün yüzüne vuran sorunları Festival’i sekizinci yılında ilk defa bir tema etrafında program hazırlamaya itti.

FESTİVAL BU YIL DA TAMAMEN ERİŞİLEBİLİR VE ÜCRETSİZ

Türkiye ve dünya sinemasının festivallerde öne çıkan, çok konuşulan ve beğeniyle karşılanan filmlerini Türkiye’deki tüm sinemaseverlerle buluşturacak olan Festival, programında yer verdiği tüm filmleri her yıl olduğu gibi göremeyenler için sesli betimleme, duyamayanlar için ayrıntılı altyazı seçenekleri ile erişilebilir ve ücretsiz olarak izleyiciye sunacak. Festival’in çevrim içi film gösterimleri eff2020.muvi.com adresi üzerinden gerçekleştirilecek. Festival filmleri, web sitesinden açıklanan gün ve saatlerde bu platform üzerinden ücretsiz takip edilebilecek. Engelsiz Filmler Festivali’nde film gösterimlerinin yanı sıra film ekipleri ve aktivistlerle gerçekleşecek söyleşiler de erişilebilir olacak. Filmlerle ilgili ayrıntılara, gösterim ve söyleşi takvimlerine Festival’in web sitesi olan engelsizfestival.com adresinden ulaşılabilir.

FESTİVAL 46 FİLMİ SİNEMASEVERLERİN BEĞENİSİNE SUNUYOR

27 kadın, 22 erkek yönetmene ait 46 filmin gösterileceği Engelsiz Filmler Festivali’nin programında her yıl olduğu gibi; Engelsiz Yarışma, Dünyadan, Çocuklar İçin ve Uzun Lafın Kısası seçkileri ile, NORMALİ ARARKEN teması kapsamında Eski Normal: Beden, Eski Normal: Mekan, Eski Normal: Hayvan, Eski Normal: Şehir ve Eski Normal: Sanal Benlik seçkileri yer alıyor.

ENGELSİZ YARIŞMA’DA 5 YERLİ YAPIM YARIŞIYOR

Son dönemlerde ulusal ve uluslararası birçok festivalde ses getiren yapımların yer aldığı Engelsiz Yarışma’da bu yıl; Rûken Tekeş’in barajsuları altında kalacak Hasankeyf’e yaptığı 21 günlük saygı ziyaretini anlatan Aether, Orçun Behram’ın kamerasını bir Türkiye distopyasına çevirdiği filmi Bina, Emin Alper’in küçük yaşta kasabaya besleme olarak gönderilen üç kız kardeşi anlattığıKız Kardeşler, Kıvanç Sezer’in kişisel bir krizi absürt bir mizahla örerek anlattığı filmi Küçük Şeyler ve Deniz Tortum’un Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde geçen; hastaneyi evi bellemiş doktor, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarının gündelik hayatlarına odaklandığı Maddenin Halleri yer alıyor.


Engelsiz Yarışma’nın bu yılki jürisinde ise yapımcı Gökçe Işıl Tuna, oyuncu İpek Türktan Kaynak ve sinema yazarı Kaan Karsan yer alıyor.

Jürinin belirleyeceği En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödülleri ile gösterimlerin ardından izleyicilerin vereceği oylar ile belirlenecek Seyirci Özel Ödülü sahipleri, 18 Ekim Pazar akşamı Festival’in YouTube hesabından yayınlanacak video ile ilan edilecek.

NORMALİ ARARKEN SEÇKİSİ

Engelsiz Filmler Festivali, pandemi öncesi ‘Eski’ dünyada ‘normal’ neydi?”, “Bedenle, benlikle, yaşanılan şehirlerle, içinde bulunulan mekanlarla, bir arada yaşanılan hayvanlarla kurulan ilişkilerde ‘normal’ neyi ifade ediyordu?”, “pandemi sonrası yeni dünyada bu ilişkiler nereye evrilecek?”, “başka bir duyarlılıkla farklı bir yaşam örmeye başlayabilecek miyiz yoksa ‘eski normaller’e geri mi döneceğiz?” gibi soruların yanıtlarını Normali Ararken seçkisinde yer alan beş başlıkta arayacak.

ESKİ NORMAL: ŞEHİR

Kargaşanın hâkim olduğu, insanların sürekli kaçma düşü kurdukları bir yer haline gelen mevcut küresel şehirlerin yapısı, ilişkilerimizi ve alışkanlıklarımızı nasıl etkiliyor? Yaşadığımız şehirleri merkezine alan “Eski Normal: Şehir” seçkisi 6 filmden oluşuyor. Sinemaseverlerle buluşacak filmler arasında Wiep Teeuwisse’nin Ara Sefer Intermission Expedition, Corina Schwingruber Ilić’in Her şey Dahil All Inclusive, Adrien Mérigeau’nun Koruyucu Ruh Genius Loci, Nadja Andrasev’in Simbiyoz Symbiosis, Aline Höchli’nin Sümüklüböceklerin Neden Bacakları Yoktur? Warum Schnecken Keine Beine Habern ve Anna Mantzari’nin Yeter Enough adlı filmleri var.

ESKİ NORMAL: MEKAN

Kentsel mekanlar kapitalist motivasyonlarla kurulduğunda, bu mekanların aslında hepimize ait alanlar olduğunu nasıl hatırlayacağız? Kentsel mekanların ön planda olduğu “Eski Normal: Mekan” seçkisinde 2 film yer alıyor. Yönetmen Max Hattler’in Seri Paraleller Serial Parallels ve Christoph Schwarz’un En İyi Şehir Hiç Kurulmamış Olandır Die Beste Stadt Ist Keine Stadt filmleri bu bölümde sinemaseverlerle buluşacak.

ESKİ NORMAL: BEDEN

İnsanlık tarihi boyunca çeşitli korkuların odağı olmuş olan beden, pandemi günlerinde daha çok üzerinde düşündüğümüz bir konu haline geldi. Kendi bedenlerimizden, başkalarının bedenlerinden korktuğumuz ve kaçtığımız bu günlerde Eski Normal: Beden seçkimizle bedenlerimizle kurduğumuz ilişkilere göz atacağız. Jenny Brady’ın Alıcı Receiver, Joanne Salmon’ın Baş Yukarı Chin Up, Siobhán Smith’in Dikiş Stitch, Janne Janssens’in Etiketim Mijn Label, Louise Detlefsen ve Louise Unmack Kjeldsen’in Şişmanlar Cephesi Fat Front ve Bruno Collet’in Unutulmaz Memorable adlı filmleri, bu seçkide yer alan filmler.

ESKİ NORMAL: HAYVAN

Eskiden gündelik hayatımızda birer canlı olarak hissedip bağ kurabildiğimiz; “modern” hayatlarımızda ise sokakta gördüğümüz için rahatsız olduğumuz ve barınaklara hapsettiğimiz ya da mezbaha, laboratuvar, yumurta fabrikası gibi mekanlarda bir “ürün” haline getirdiğimiz hayvanlar, bu seçkinin merkezinde. Martin Skalsky’nin Cody: Zor Günlere Veda Cody: The Dog Days Are Over ve Cem Hakverdi’nin Köpek Filmi Dog Movie, Eski Normal: Hayvan seçkisinde gösterilecek 2 film.

ESKİ NORMAL: SANAL BENLİK

Karantina önlemleri nedeniyle zamanımızın çoğunu evlerimizde geçirirken, çalışmak ya da keyif almak için vaktimizi ekranların önünde, sanal ortamlarda harcıyoruz. Teknoloji ile benliklerimiz arasındaki sınırın hiç olmadığı kadar belirsizleştiği salgın günlerinde, “Eski Normal: Sanal Benlik” seçkisi ile sanal benliklerimize bakış atıyoruz. Seçkide Sine Özbilge ve İmge Özbilge’nin #21xoxo, Erdem Arslan’ın Donut Paradise, Reinhold Bidner’in Göstergeler Devri Time o´ the Signs, Veronika Schubert’in Konturlama Contouring, Ayşenur Erdoğan Gökçe’nin Nasıl Bilirdiniz? How Did You Know The Deceased?, Efe Can Yıldız’ın Parti Party ve Nina Bisiarina’nın Şehirde Bir Vaşak Un Lynx Dans La Ville filmi yer alıyor.

DÜNYADAN

Dünya sinemasının son dönemde öne çıkan yapımlarının yer aldığı “Dünyadan” seçkisinde; yönetmenler Emma de Swaef ile Marc James Roels’in 2019 Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali Ulusal Yarışma Grand Prix ödüllü Bu Enfes Pasta! Ce Magnifique Gâteau ! filmi ve Jan Komasa’nın 92. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film ödülü adaylarından İsa’nın BedeniCorpus Christi filmi yer alıyor.

UZUN LAFIN KISASI

Kısa film severler için son dönem Türkiye sinemasının nitelikli filmlerinden derlenen “Uzun Lafın Kısası”seçkisinde; yönetmen Gürkan Gürler’in Açlık, Engin Erden’in Ahtapot, Dila Bulut’un Aries, Doğuş Minsin’in Ayrık Otu, Ceylan Özgün Özçelik’in Cadı Üçlemesi 13+, Hasan Serin’in Hello Afrika, Sezen Kayhan’ın İmparatorlukta Zor Bir Gün, Enis Manaz’ın Kelebek Adam, Nihan Belgin’in Kendini Yalnızca Kendinde Yok Et ve Ahmet Toğaç’ın Kulak Misafiri filmi olmak üzere 10 kısa film yer alıyor.

ÇOCUKLAR İÇİN

Birbirinden ilginç hikâyeleri ve renkli atmosferleriyle minik sinemaseverleri farklı dünyalarda yolculuğa çıkaracak animasyon filmlerin yer aldığı”Çocuklar İçin” seçkisinde ise; Antje Heyn’in; Kedi Gölü Şehri Cat Lake City, Jean-Claude Rozec’in Kurbağa Yavrusu Tétard, Carol Freeman’ın Kuş ve Balina The Bird & The Whale, Lena von Döhren’in Minik Kuş ve Arılar Der Kleine Vogel Und Die Bienen, Oana Lacroix’ın Renkli Kanatlar Coucouleurs ve Joanna Polak’ın Yün Dünyası Welniaki filmleri minik sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.

HER ‘EVDE CANLANDIRMA’ ATÖLYESİ

Festival’in en eğlenceli aktivitelerinden, geleceğin sinefillerini canlandırma sanatıyla buluşturacak Evde Canlandırma Atölyesi 14 Ekim tarihinde Festival’in instagram hesabından yayınlanacak video ile takip edilebilecek. Canlandırma sanatçısı Işık Dikmen tarafından hazırlanan atölyede katılımcılar hayal dünyalarını ortaya çıkararak, yarattıkları karakterler ve öykülerle canlandırma sanatı ile kendilerini ifade edecekler.

Evde Canlandırma Atölyesi ile ilgili ayrıntılı bilgi ve gerekli malzemelere Festival’in internet adresinden ulaşabilirsiniz.

2020 yılı yeniliklere son sürat devam ederken, siyaha yeni bir rakip olarak görülen kahverengi, moda severlerin dolabına yavaş yavaş yerleşmeye başladı. Kendine has ağırbaşlılığı ve doğallığı ile sevenlerinin sevineceği bir haberimiz var: Kahverengi bu kış herkesin gözdesi olmaya geliyor!

Her renk ile iyi anlaşamayan kahverenginin birlikte giyildiğinde göz alıcılığını arttırdığı bazı sıkı dostları var. İşte kahverengiyi sevdiren stil önerileri:

Kahverenginin her tonuyla sarıyı rahatlıkla kullanabilirsiniz. Sarı, kahverenginin adeta ruh ikizi olabilir!
Sütlü kahve tonları ile kahve-siyah rekabetini kırarak, muhteşem bir ikili yaratabilirsiniz!
Kahverenginin ister açık olsun, ister koyu her tonuyla krem rengini seçmekte özgürsünüz. Yakışmama ihtimalini unutun!
Siyah ve kahverengiyi birlikte kullanırken, kahverenginin daha açık tonlarını seçmek daha yumuşak bir tonlamayı sağlayacaktır.

Ağaç gövdelerinin, toprağın ve doğanın rengi kahverengi sonbahara bu denli yakışırken, dolaplarda da hak ettiği değeri göreceğe benziyor. Üstelik pek çok tonu ile de herkesin kalbini fethetmeye hazır! Sizin favori kahverengi tonunuz hangisi?

 

Martı Kitap Kulübü, 12 yıldır İstanbul Oyuncak Müzesinde gerçekleştirdiği edebiyat severlerin buluşma yeri olan “Kitap ile Sohbet” etkinliğini tüm Türkiye genelinde gerçekleştiriyor. Bu sezon pandemi nedeniyle online olarak gerçekleşecek çalışmalar Martı Kitap Kulübü kurucusu Yasemin Sungur liderliğinde 6 Ekim Salı gününden itibaren başlıyor.

Kitap okumayı, sevdiği yazarlar ve onların kitapları hakkında konuşmayı sevenlerin katıldığı bir etkinlik olan “Kitap ile Sohbet”, edebiyat tutkunlarına, iyi bir okur olmak isteyenlere ve yazmakla ilgili seçimleri olan herkese açık olan buluşmalardan oluşuyor.

Kitap ile Sohbet’e ek olarak ayda bir kez gerçekleşecek olan “Yazar ile Sohbet” buluşmalarında ise seçilen ve katılımcılar tarafından okunan kitabın yazarı araştırılıyor. Yazarın hayatı, eserleri, dünya görüşü, yazarken etkilendiği durumlar ve yaşadığı dönem hakkında genel bir bilgi sahibi olmaya yönelik çalışmalar gerçekleşiyor.

Herkesin katılımına açık olan ve her hafta 11.00 – 13.30 ve 20.00 – 22.30 saatlerinde online gerçekleşecek “Kitap ile Sohbet” buluşmalarında bibliyoterapi, yaratıcı okuma, yaratıcı drama ve iletişim becerileri tekniklerinden yararlanılıyor.

Bu sezon özellikle Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabıyla sohbet tüm sezon devam edecek.

Uzun süredir devam eden korona virüs ile mücadele dönemi; ebeveynlere ve çocuklara zor günler yaşatmaya devam ediyor. Sonbaharın gelişi ile salgının artması korkusu ve çocukların eğitim hayatına dönüşü günlük hayata yeni zorluklar getirdi. Kısıtlı sosyalleştiğimiz, dikkatli olmaya çalıştığımız bu günlerde çocuklarımızın duygusal olarak en az etkilenmesi için yapabileceklerimizin ipuçlarını Eğitimci Yazar Coşkun Bulut verdi.

Nadir yaşanan küresel salgın dönemlerinden biri; bizim yetişkinlik, çocuklarımızın da erken çağlarına denk geldi. Normal şartlarda çocuklar için çok farklı geçecek olan bu dönem kısıtlamalar, mesafeler ve çoğu için korkular ile geçiyor. Dikkatli davranmamız gereken bu günlerde çocuklarımızın psikolojisini korumak için Eğitimci Yazar Coşkun Bulut’un tavsiyeleri:

Zor Günlerde Çocuğunuzun Kalbine Dokunun

Ebeveynler olarak çocuklarımıza içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde hastalık ile ilgili bilgiler verirken bir yandan da çocukların kalbine dokunmak gerek. Çocuklar sevildiğini ve kendilerini güvende hissettiği ortamlarda daha çok öğrenirler. Çoğunlukla anlamlandıramadıkları bu dönemde onlara sevgimizi daha fazla göstermeliyiz.

Bu dönemde çocuklarımıza onları sevdiğimizi sıkça söylemeliyiz. Çocuklarımızı öperek, koklayarak, onlara sarılarak da yanlarında olduğumuzu ve sevildiklerini hissettirmeliyiz.

 

Sözler Kadar Davranışlarımız da Önemli

Özellikle 15 yaş altı çocuklar somut dönemde oldukları için direkt gördüklerini daha iyi algılar ve gördüklerine inanırlar. Çocuğumuza sevdiğimizi söylemekten daha önemlisi davranışlarımızla göstermek. Çocuklarımızla bu dönemde yaşına uygun bolca oyun oynamalı, etkinlikler yapmalıyız. Böylece hem ona değer verdiğimizi hissettirebiliriz hem de stresini atmasına yardımcı olabiliriz. Onlara vakit ayırmalı ve onları anlamaya çalışmalıyız.

Çocuğumuzu Nasıl Anlayabiliriz?

Çocuklarımızı anlayabilmemiz için en başta onları sabırla dinlememiz lazım; fakat “anlamak” gerçek bir iletişim gerektirir. En önemli iletişim unsurumuz; anlamak olmalıdır. Sabırla dinledikten sonra dikkat etmemiz gereken ise bizim anladığımızı onlara anlatmak. Yani çocukça düşünüp, yetişkince davranmalıyız. Bir kurala uymaları veya önlem almaları için ise konuyu diretmemeliyiz. Kuralları önce kendimiz uygulamalı, örnek bir yetişkin olmalı ve çocukça düşünerek sağlıklı iletişim kurmaya çalışmalıyız. Örneğin: yetişkinler olarak korona virüsün zararlarını, mücadelesinin zorluklarını biliriz. Fakat çocuklarımıza anlatırken bir yetişkinle konuşur gibi anlatmamalıyız. Çocuğumuz bu sırada bizi dinler şekilde görünür fakat asıl merak ettiği bu konunun onun dışarı çıkıp çıkmayacağını, oyunlarını, okula gidip gidemeyeceğini ne kadar etkileyeceğidir. Onlar daha çok, değişimi anlamak ister. İnsanların neden maske takmak zorunda olduğu, kendisinin ne kadar maske takması gerektiği, insanların birbirinden neden bu kadar uzak durduğunu anlamak isterler. Onların dünyasına girmeli, önce onu anlamaya çalışmalı ve olabildiğince onun gibi düşünebilmeliyiz. Onu anladıktan sonra yapmamız gereken onun bu soru işaretlerini korkutmadan gidermek olmalıdır.

Eskiye Olan Özlemini Gidermeye Çalışın

Çocuklar da en az bizler kadar eski düzenlerine, hayatlarına özlem duyuyor. Özlediği etkinlikleri, ortamları evin içinde yapay da olsa hazırlamaya çalışmalıyız. Normalde arkadaşlarıyla oynadığı oyunları evde bizimle oynamasını sağlayabilir, evimizin bir köşesini sınıf ortamına benzetmeye çalışabiliriz. Havalar çok soğumadan açık havada etkinlikler yapmasını, arkadaşları ile mesafeli ve temassız oyunlar oynamasını sağlamalıyız. Hastalık bulaşma riski nedeniyle yapamayacağımız uygulamaları da yaşına uygun bir dille çocuklara anlatmalıyız.

 

Moda dünyası ünlü Japon modacı Kenzo Takada’nın korona virüs sebebiyle ani ölümüyle sarsıldı. Modaya yön veren güçlü isimlerden olan Kenzo, korona virüs  sebebiyle Paris’te tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 81 yaşında hayatını kaybetti. Markanın ve tasarımcının hayranları Kenzo kimdir ve Kenzo neden öldü şeklinde detaylı araştırmalar yapmaya yöneldi.

Japon markalarına has doğunun mistik desenlerini ve tarzını ürünlerinde bolca sergileyen Kenzo, bir çok modacı gibi modanın kalbi Paris’te yaşıyordu. Moda eğitimini Tokyo’da alan Japon – Fransız asıllı Kenzo Takada lüks giyim markası kurmanın yanında aksesuar ve kozmetik sektörlerinde de başarılı bir markanın kurucusu olmuştu. 1970 yılında kurduğu Kenzo Modaevi’ni 1993 yılında Louis Vuitton’a sattı. 1999 yılında emekliye ayrılan Kenzo, Türkiye’ye de sıkça gelirdi ve Avon ile parfüm üzerine ortak bir çalışma yürüttü. Modacı olup parfüm işine giren ilk isimlerden olan tasarımcı yenilikleri denemeyi sevdiğini her fırsatta dile getirirdi.

Fotoğraflar: www.kenzo.com

 

 

 

Dünyada kadınlarda görülen kanserlerin üçte birini meme kanseri oluşturuyor ve meme kanseri her sekiz kadından birini etkiliyor. “Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı” dolayısıyla erken tanının hayat kurtardığına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Sağlığı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Metin Çakmakçı, meme kanseriyle ilgili halk arasında birçok yanlış bilginin paylaşıldığına dikkat çekerek, meme kanseriyle ilgili kulaktan kulağa dolaşan şehir efsaneleri ile ilgili doğru bilgileri paylaştı. İşte bilinmesi gereken 15 gerçek:

  • Memede her ele gelen kitle kanser değildir; ancak kontrol amacıyla mutlaka doktora başvurulmalı.
  • Kanser tanısı konulan her kadın memesini kaybetmez.
  • “Ağrıyan kitle meme kanseri olmaz” algısı doğru değildir, ağrıyan kitle de meme kanseri olabilir.
  • Deodorant kullanmak meme kanserine yol açmaz.
  • Sütyen veya metal destekli (balenli) sütyen kullanmak kanser yapmaz. Bugüne kadar yapılan hiçbir çalışma vücudumuzdaki dokulara uygulanan fiziksel basının kansere neden olduğunu göstermemiştir.
  • Meme kanseri gebelerde ve emziren kadınlarda da görülebilir.
  • Alüminyum tencere meme kanseri nedeni değildir.
  • Meme kanseri riski olanlar mutlaka kanser olacak diye bir şey söz konusu değil. Tersi de doğru; ailede meme kanseri yoksa da meme kanserine yakalanılabilir.
  • Meme kanseri sadece ileri yaştaki kadınlarda görülmez. Ağırlıklı olarak menopoz sonrasında görülen meme kanseri 40 yaş altı kadınlarda da görülür.
  • Doğum kontrol hapı kullanmak meme kanserini tetiklemez.
  • Memesinden cerrahi olarak kitle çıkarılan kadın anne olduğunda bebeğini emzirebilir.
  • Meme kanserine cerrahi müdahale (bıçak değmesi) kanserin yayılmasına neden olmaz.
  • Mamografi kanseri yaymaz veya radyasyon ileterek kansere yol açmaz. Mamografideki radyasyon miktarı çok yüksek değildir, bir uçak yolculuğuyla eşdeğerdir. Hem tarama hem de tanı amacıyla kullanılan mamografinin çok sayıda kadının yaşamını kurtardığı bilimsel bir gerçektir.
  • Tüp bebek tedavileri meme kanserine neden olmaz.
  • Meme kanseri sadece kadınlarda görülmez, nadir de olsa erkeklerde de görülebilir.