Yazar

womanlogy

Yazılar

Yeni evli çiftler için en heyecanlı ve anlamlı etkinliklerden biri de dış çekim düğün fotoğraf çekimleri. Hatta bu konu son yıllarda öyle önemli bir hal aldı ki, düğünden önce veya sonraya ayrı bir gün bile planlanır oldu. Heyecanlı anları ölümsüzleştirirken aynı zamanda eğlenmek ve romantizmi hissetmek için genellikle pas geçilmeyen dış çekim öncesi birbirinden ilginç ve romantik konsept önerilerimize göz atmaya ne dersiniz? İşte sizler için araştırdığımız romantizmi doruklarda yaşatan dış çekim konseptleri:

Deniz içerisindeki bu konsept, sonsuza dek sürecek aşklar için düşünülmüş adeta.

Tarihi yapıların dokunduğu her fotoğrafın hissiyatı daha bir artıyor sanki?
Yağmurun sesi, ıslanmış toprağın kokusu ve gelinliğinizle siz…
Atlar asil, hisli ve duygusal hayvanlar… Size eşlik etmesini ister miydiniz?
Aşkın sonsuz gücü şimdi denizlerde

“Kitap okumayı istiyorum ama okurken çok sıkılıyorum ve yarım bırakıyorum” cümlesi size de tanıdık geliyorsa doğru yerdesiniz! Kitap okuma alışkanlığınız yok ancak bu alışkanlığı artık hayatınıza dahil etme isteğiniz var ise sıkılmadan okuyacağınız ve bu keyifli alışkanlığı hayatınıza dahil edebilmenize yardımcı olacak kitaplar için aşağıdaki önerilerimizi dikkate alarak başlangıç yapabilirsiniz:

  • Tarz Seçimi: En zor seçimlerden biridir sevilen tatta bir kitap bulabilmek. Kişisel gelişim, polisiye, gerilim, aşk kitabı derken çok sayıda türle karşı karşıya kalabilirsiniz. Tavsiye üzerine es kaza size uygun olmayan bir kitap ile okumaya başlarsanız, bu seçim ne yazık ki hayal kırıklığı yaratabilir. Bu yüzden size uygun tarz seçimini doğru yapmanız önemlidir. Eğer siz de bu konuda kafa karışıklığı yaşıyorsanız sevdiğiniz film türünden kopya çekebilirsiniz. En çok hangi tarz filmleri severek izliyorsunuz?
  • Kitap Kalınlığı: Başlangıçta orta incelikte kitaplar seçmeye özen göstermelisiniz aksi takdirde kalın kitaplar gözünüzü korkutabilir ve kitabı her elinize aldığınızda nasıl bitireceğinize dair bir endişe yaratabilir. Bu da sizin kitap okuma isteğinizi törpüleyerek başka uğraşlara yönelmenize sebep olacaktır.
  • Ortama Uygunluk: Her kitap her ortamda okunamayabilir. Düşündürücü, ağdalı bir dile hakim ve konusu bakımından ağır işleyen kitaplar için daha sakin ortamlar seçerken, çıtır çerez dediğimiz eğlenceli ve hızlı gelişen okuyucuyla adeta sohbet havasında ilerleyen kitapları gürültülü ortamlarda dahi okuyabilirsiniz.
  • Sürprizi Kaçmasın: Hikayenin sonunu bildiğiniz veya filmini izlediğiniz bir kitabı heyecanlanarak okumanız takdir edersiniz ki pek mümkün olmayacak. Bu yüzden okuyacağınız kitapla ilgili konusu hakkında bilgi sahibi olsanız da çok fazla araştırma yapmamanız kitabın büyüsünü korumasına yardımcı olacaktır.

Sahilde, trende, otobüste, durakta, vapurda ve daha pek çok yerde… Yalnızlığınıza ortak olabilecek, çoğu zaman kimseye muhtaç olmadığınızı size hissettiren vefalı dostlar, kitaplar için kazanılabilecek alışkanlık küçük yaşlarda edinilirse çok daha kolay kazanılıyor. Sizler de etrafınızdaki çocuklara kitap okuma alışkanlığı konusunda ön ayak olabilir ve onlara hayatları boyunca en sadık arkadaşlarını tanımaları için destek olabilirsiniz.

Keyifli okumalar.

Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, 2013 yılından beri bisiklete herkesin binebildiğini, hatta çok güzel bindiğini, o da yetmezmiş gibi süslü püslü bindiğini göstermek için her yıl Dünya Otomobilsiz Kentler Gününde onlarca şehirde binlerce katılımcı ile gerçekleşmektedir. Bu yılki etkinlik tarihi 20 Eylül 2020 Pazar Günü olarak belirlenmiştir.

Kadının görünür olması, kamusal alanda hak talep edebilmesinin anahtarıdır. Bisiklete binmek, kadınların toplumda görünür hale gelmesi ve özellikle şehirle etkileşime girmesinin mükemmel bir yoludur.

Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, bisiklet sürmenin özgürleştirdiğini hatırlamak, şehirlerde daha fazla kadının bisikletli ulaşımı seçmesini özendirmek ve güvenli bisikletli ulaşım altyapısı istemek için bir fırsattır.

7 yıldır Avrupa Hareketlilik Haftası’na dikkat çeken ve toplu olarak düzenlenen etkinlik için bu yıl pandemi sebebiyle bireysel veya katılımcıların kendi istedikleri gruplarla yapılması kararlaştırıldı. Güzergah konusunda da tüm katılımcılar serbest olup, sosyal medya üzerinden ortak etiketlerle talepler dile getirilecek. Bu yıl belirlenen talep ise #otomobilsizpazar. Yılda bir pazar değil, her pazar şehrin bir bölümünün otomobilsiz olması talep ediliyor.

Bu yıl kendi turunuzu organize etmek için ihtiyacınız olanlar:

  • Bisikletinizi ve kendinizi süslemek 🙂
  • Kendi hazırladığınız rotada şarkı söyleyerek şaşkın bakışlar arasında bisikletinizi sürmek 🙂
  • Bir kaç arkadaşınızı daha etkinliğe katılmaları için ikna etmek,
  • Tur sonunda fotoğraflar çekilerek “Şehrimde otomobilsiz pazar olsa ne güzel olurdu” deyip,  ORTAK etkinlik sayfasında ve kendi sosyal medya hesaplarınızda #süslükadınlarbisikletturu #SKBT2020   #otomobilsizpazar  etiketlerini de ekleyerek paylaşmak.

Bisiklet turundan sonra ise taleplerin  duyulmasını ve daha fazla kişiye ulaşılması adına aşağıdaki metni paylaşabilirsiniz:

Ben bugün onlarca ülkede binlerce kadınla aynı anda #süslükadınlarbisikletturu yaptım ve onlar gibi ben de “Güvenli Bisikletli Ulaşım Altyapısı” istiyor, sokaklarda, toplumda görünür olmak ve karar süreçlerine dahil olmak istiyorum. Haftada bir gün sokaklarda güvenle hareket edebilmek için ise “Otomobilsiz Pazar” ilan edilmesini istiyorum.

Keyifli bir pazar etkinliği sizi bekliyor 🙂

Milli Eğitim Bakanlığı yeni eğitim öğretim yılının 31 Ağustos tarihi itibari ile uzaktan eğitim şeklinde başlayacağını, yüz yüze eğitime ise 21 Eylül’de geçileceğini duyurdu. Uzaktan eğitim ve yeni normal eğitim dönemlerinde öğrencilerin en verimli şekilde eğitim hayatlarına devam edebilmeleri için Eğitimci Yazar Coşkun Bulut özellikle ilkokul ve ortaokul velilerine önerilerde bulundu.

    Küresel salgınla hayatımıza giren uzaktan eğitim ve yeni normal eğitime geçiş süreci öğrencilerin, ailelerin, öğretmenlerin ve okul idarecilerinin günlük yaşam rutinlerinde değişiklikler yaptı. Bu süreci en verimli şekilde geçirebilmek için aynı zamanda eğitimci olan Yazar Coşkun Bulut velilere şu önerilerde bulundu. 

Fiziki Koşullar Uygun Hale Getirilmeli

Öğrencilerin bu süreçte verimli bir eğitim alabilmeleri için her aile evde kendi imkanları ölçüsünde çocuğuna uygun fiziksel koşulları sağlamalı. Bu koşulların sağlanması için odanın ders işlenebilecek sessizlikte ve aydınlık olmasına dikkat edilmeli ve odada çocuğun dikkatini dağıtabilecek başka bir hareket veya eşyanın olmamasına özen gösterilmeli. Öğrencilere küçük bir masa, sandalye, yanlarına gerekli olabilecek kırtasiye malzemeleri ders öncesinde hazırlanmalı. Evlerde onlar için adeta küçük bir sınıf ortamı oluşturulmaya çalışılmalı. Çocuğun yüz yüze eğitime devam edercesine ciddiyetle günlük ders kitapları ve gerekli malzemelerini önceden bir çanta içinde veya uygun bir yerde hazırlaması sağlanmalı. Böylece çocuk kendi eşyalarını hazırlama sorumluluğunu almış olur ve yüz yüze eğitime gerçek anlamda geçildiğinde de gerekli alışkanlığı öncesinde edinmiş olur.

Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar için varsa yaşça yakın kardeşi aralarında belli bir mesafe bırakarak oturtularak sosyal mesafenin nasıl bırakılacağını evde denemiş ve tecrübe etmiş olmaları sağlanabilir. Çocuklar bu şekilde EBA TV’deki dersleri takip edebilir ve ödevlerini yapabilir. Böylece hem sınıf ortamının sıcaklığı hissedilir hem de yüz yüze eğitime geçildiğinde koşullara aşina olmaları sağlanır.

Çocukların yaşına uygun olarak ortalama yarım saatlik ders planı yapılabilir. EBA TV dışında onar dakikalık teneffüsler yapılarak dört ders saati kadar çalışmaları önerilebilir.

Dersler arasında bağlantılar kurarak dersler keyifli hale getirilmeye çalışılmalı. Örneğin çocuğunuz Türkçe dersinde okuduğu bir metnin resmini yapabilir.

Öğretmen ile İyi İletişim Kurmak Önemli 

Bu süreci en verimli geçirmenin yollarından biri de öğretmen ile sağlıklı bir iletişim kurulmasıdır.  Öğrencinin devam ettiği okulun koşulları ve teknik imkanlar dahilinde öğretmeni ile telefonda veya EBA TV canlı dersler aracılığıyla konuşması, bilmediği soruları beraber çözmeleri, öğretmeninden destek alması önemli.

Hem bu dönemde hem de normal düzene geçildiğinde öğrenmenin en etkili yollarından biri; çocuğun öğrendiklerini, derste anladıklarını kendisi anlatmasıdır. Bu sebeple o gün öğrendiği konuyu anne, baba veya ilgilenebilecek bir kişiye anlatması sağlanmalı ve çocuk sabırla dinlenmeli.

Çocukların derslerden soğumamaları ve zor durumlarda dâhi sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için her aile bilinçlenmeli. Bu öneriler neticesinde çocuklar çözüm üretme, kendini yeterli hissetme, sorumluluk alma gibi yönlerini geliştirecektir.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19, sonrasında gelen pandemi ve içinde bulunduğumuz temkinli normalleşme sürecinde insanların günlük yaşam rutinleri ve para kullanım şekilleri oldukça değişti. Ekonomideki dalgalanmalar tüketiciler üzerinde ellerindeki parayı kullanma ve yatırım konularında kafa karışıklığı yaratıyor. Süreci dikkatli ve mantıklı yönetebilmek adına Profesyonel Para Koçu Pelin Narin Tekinsoy para harcama isteğimizin altında yatan duygusal sebepleri açıkladı ve önerilerde bulundu. 

Küresel salgın döneminde insanların duygu durumları ve para kullanma davranışları değişkenlik gösterebiliyor. Pelin Narin Tekinsoy bu dönemde ve hayatımızın her döneminde para harcarken bilmemiz gerekenleri şöyle açıkladı: “Koçluk çalışma alanı itibariyle tamamen bireysel hedeflere yöneliktir. Bu sebeple, kişinin parasal olarak doğru şekilde hareke etmesini önemsiyorum. Bu da bireylerin duygularını kontrol etmelerinden geçiyor. Buna halk dilinde mantıklı hareket etmek dense de her zaman söylendiği kadar basit şekilde akıllıca hareket edemiyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz salgın ortamında.

Mantıklı hareket edemiyor olmamıza ilk sebep; hayatta kalabilme kaygımız. Çünkü ölmekten içten içe korkuyoruz. Vakitsizce hayatımızı kaybetme düşüncesi bizi belirsizliğin içine sincice sürüklerken kaygı yaratmakta. “Daha yapılacak bir sürü şey var” düşüncesiyle farkında olmadan panikliyoruz. Bu halimiz bizi günlük de olsa yanlış para kullanma davranışlarına itiyor.

İkinci olarak, bir çoğumuz hala duygularımızı kontrol edemez yetişkinleriz. Bu ne demek? İçimizde hala çocuk olan bir yan var. “Bunun nesi kötü!” diyebilirsiniz. Ancak işte bu olgunlaşmayan yanımız, bizim yumuşak karnımız. Duygularınızı olgunlaştırmak çocuksu yanınızı elinizden alacakmış korkusu yaratır ve bizi hep güdük bırakır. Aksine çocuksu bir yanınız olsun. Fakat o çocuk hayata olgunca da bakabilme yetisi kazansın.

Üçüncü olarak büyük markaların aynı bizim gibi hayatta kalmaları ve varlıklarını sürdürmeleri önemlidir. Bu sebeple bizi sürekli geçmişteki güzel günleri düşleyeceğimiz zaman yolculuğundan çıkarmak istemezler. O çocuksu yanımızı kullanarak bizi geçmişte bırakırlar, iyi hissettiğimiz tanıdık geçmiş duygularda. Bu sebep de yine bizi panikletir. Eski duyularımızı hissettirecek yeni ürünler, bizi para harcamaya iter.

Sonuç olarak duygusal olgunlaşma önemli. Paramızı yönetmek istiyorsak hayatı dışardan seyretmeyi öğrenmeliyiz. Özellikle küresel salgın durumlarında sağlık, eğitim gibi konularda dikkatli adımlar atmaya çalıştığımız kadar bütçemizi doğru yönetmek ve korumak adına da araştırmalar yapmalı ve bizi hep daha fazla harcamaya iten duygusal sebepleri fark etmeliyiz. Temkin şimdi her zamankinden daha önemli.”

Para kullanım alışkanlıkları, altında yatan sebepler ve doğru bütçe yönetimi konusunda daha fazla açıklamalar ve önerilere Pelin Narin Tekinsoy “Para Koçluğu –Tamamen Duygusal” adlı kitabında yer verdi.

 

 

Son zamanlarda sıkça duyulan ve tercih edilen anne-bebek dostu sezaryeni tüm detayları ile Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Pınar Kadiroğulları, Womanlogy annelerine özel olarak anlattı. İşte anne-bebek dostu sezaryen nedir, hangi aşamalardan oluşur ve önceden hangi hazırlıklar yapılmalıdır sorularının cevabı Dr. Pınar Kadiroğulları’ndan:

“Normal doğum mümkün olmadığı durumlarda, sezaryen annenin ve bebeğin sağlığı için tek seçenektir. Süreç doğru bir şekilde takip edilmiş, vajinal doğum için uygun ortam oluşturulmuş ve anne her şekilde desteklenmiş olabilir ancak yine de elde olmayan bazı sebeplerden ötürü normal doğumun imkansız veya çok riskli olabileceği durumlarla karşılaşmak normaldir. Böyle bir durumda, normal doğumun bazı avantajlarından sezaryen doğumda da faydalanabilmeyi sağlayan “anne-bebek dostu sezaryen” seçeneği düşünülebilir.

Anne-bebek dostu sezaryen nedir?

Anne bebek dostu sezaryen, sezaryen ameliyatı gerektiren durumda bile annenin ve bebeğin fiziksel ve psikolojik sağlığını gözeterek, imkanlar el verdiğince anne-bebek bağlanmasına olanak sağlayan bir sezaryen doğum yaklaşımıdır. Anne-bebek dostu sezaryen yaklaşımının amacı, annenin ve bebeğin pozitif bir doğum deneyimi yaşamasını sağlamaktır. Bunun için de annenin acil müdahale gerektiren bir hastadan ziyade, doğum yapan bir kadın olduğu ve doğum deneyiminin merkezinde olması gerektiği anlayışı ile hareket edilir.

Anne-bebek dostu sezaryene nasıl hazırlanılır?

Doğuma hazırlık aşamasında sezaryen seçeneği hakkında da bilgilenmek önemlidir. Her ne kadar normal doğum için herhangi bir engel yok gibi gözükse de doğum sırasında yolunda gitmeyen bazı etmenlerden ötürü sezaryene yönelmek gerekebilir ya da hamileliğinizde gelişen ve tespit edilen bir durum yüzünden normal doğumu denemenizin doğru olmayacağına karar verilebilir. İki durumda da doğumun aşamaları ve sezaryen doğumun nasıl olacağı konusunda bilgilenmek gerekir. Bunun için bir doğuma hazırlık eğitimine katılabilir, doktorunuzdan sizi detaylı bilgilendirmesini talep edebilir ya da uzman bir ebe veya doula ile birebir çalışabilirsiniz. Sezaryen ameliyatının aşamalarını bilmek, süreçte kendinizi daha güvende ve daha az stres altında hissetmenize yardımcı olacaktır.

Anne ve Bebek Dostu Sezaryen için aşamalar:
  1. Mümkünse doğum kendiliğinden başlar. Böylece bebek hazır olduğunun mesajını verir. Aynı zamanda doğumun tüm hormonları aktif olarak salgılandığından hem bebek sağlığı olumlu etkilenir hem de anne-bebek bağlanması kolaylaşır.
  2. Ameliyathane önceden ısıtılır. Ameliyathaneler genelde 18 dereceye ayarlıdır ve bu bebek için soğuk bir ortamdır. Kısa bir süre için ısı 22-23 dereceye getirilir.
  3. Doktor tüm ekiple önceden konuşur ve uygun şartları hazırlar. Doktorun ekiple önceden konuşması büyük bir kolaylık sağlayacaktır.
  4. Tüm ekip davranış ve konuşmalarında doğuma saygılıdır. Anne en hassas anındadır. Bu buluşma anına saygıyı hak eder.
  5. Epidural anestezi tercih edilir. Annenin uyanık olmasının avantajı kullanılır.
  6. Baba istekliyse doğum sırasında ameliyathaneye alınır. Bebeğin doğum anına şahitlik etmek babalarda bebekle daha erken bağlanma sağlar.
  7. Ameliyat boyunca ve odaya çıkarken hep anne göğsünde yatar. Bebeğin güvende olma hissini ve Anne-Bebek bağlanmasını arttırır
  8. Doğumdan sonra bebek kontrol sonrası anne göğsüne çıplak bırakılır. “Ten Tene Temas” olarak bilinen bu uygulamanın bebek üzerinde çok önemli yararları vardır. Emzirmenin hemen başlaması üzerinde de etkilidir.
  9. Genel anestezi uygulanmak zorunda kalındığında bile bebek ile ten tene temasın sağlanmasına önem verilir.
  10. Bebeğin taşınması gereken özel durumlarda bebeğin babanın kucağında olması; Hastanede bir odada tek başına kalması ile kıyaslanınca baba göğsü çok daha güvenlidir.
Anne ve Bebek Dostu Sezaryen için önceden yapılması gerekenler;
  1. Doğum ve sezaryen konusunda yeterli bilgi sahibi olmak (Doğuma hazırlık kursları, birebir danışmanlık vs.)
  2. Uygun hastanenin seçimi ve anlaşma yapılması
  3. Doktorla tercihlerinizin hamileliğin başında konuşulması
  4. Doktorun tercihler yönünde hazırlıklar ve uygulamalar için organize olması
  5. Aile bireylerinin durumdan haberdar olması ve doğum sonrası mahremiyet için organizasyonların yapılması
  6. Sezaryen sırasında da profesyonel destek için ebe, psikolog, doula kullanılması
  7. Bebeğin ameliyathanede kalamayacağı özel durumlar için ek plan yapılması”

 

Nörojenik mesane probleminde önceliğin altta yatan hastalığın tedavisi olduğunu belirten Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Çoğunlukla sinirlerde oluşan hasar geri döndürülemez oluyor ama kısmi felç yaşayan hastalarda mesane işlevi zamanla düzelebiliyor.“ dedi ve ekledi: “Nörojenik mesanede ortaya çıkan problemleri değişik yöntemlerle düzeltmeye çalışıyoruz. Amacımız öncelikle böbrekleri korurken, mesanenin doğru şekilde idrar depolamasını ve doğru şekilde idrar boşaltımını sağlamak.”

Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, nörojenik mesane (nörojenik alt üriner sistem işlev bozukluğu) hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Nörojenik mesaneyi; hem çocuklarda hem de erişkinlerde herhangi bir nörolojik hastalık nedeniyle ortaya çıkan alt üriner sistem işlev bozukluğu şeklinde tanımlayan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Çocuklarda yaşanmasının en sık nedeni spina bifida, serebral palsi ve sinir sistemi tümörleri. Sinir sisteminin diğer hastalıkları da daha seyrek olarak görülebiliyor.” diye konuştu.

Erişkinlerde nörojenik mesane probleminin görülmesinin başında şeker hastalığının geldiğini ifade eden Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Şeker hastalığı mesaneyi kontrol eden sinirleri bozabiliyor. Biz buna diyabetik nöropati yani şeker hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan sinirsel bozukluk adını veriyoruz. Nörojenik mesane ayrıca omurilik yaralanmaları, MS, Parkinson, serebrovasküler olaylar ve bel fıtığı hastalarında da sık görülüyor. Nörolojik mesanede işlev bozukluklarının ortaya çıkış şekli çok değişken olabiliyor. Çünkü altta yatan nörolojik tablo da çok değişken.” dedi.

Şeker hastaları rutin olarak üroloji doktoruna görünmeli

Nörojenik mesanenin tanısı bazen çok kolay bazen de zor olabiliyor. Nörojenik mesanenin erişkinlerde yaşanma nedenlerinin başında spinal kord (omurilik) yaralanmasının geldiğini söyleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Trafik kazasında bel kırığına bağlı omurilikte kopmalar meydana geliyor. O zaman o kopan yerin altındaki sinirler ne yazık ki çalışmıyor. Diğer taraftan nörojenik mesane şeker hastalığı gibi durumlarda çok sinsi olabiliyor. Özellikle şeker hastalarının 10 yıldan sonra çok dikkat etmeleri lazım. Özellikle uzun süredir şeker hastası olan kişiler belli bir zamandan sonra rutin olarak üroloji doktoruna mutlaka görünmeli.” diye konuştu.

Nörojenik mesanede önceliğin altta yatan hastalığın tedavisi olduğunu belirten Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Çoğunlukla sinirlerde oluşan hasar geri döndürülemez oluyor ama kısmi bir felç yaşayan hastalarda mesane işlevi de zamanla düzelebiliyor. Biz nörojenik mesanede ortaya çıkan problemleri bir şekilde düzeltmeye çalışıyoruz. Amacımız fizyolojik koşullarda mesaneyi hem idrarı depolayabilir hem de boşalabilir hale getirmek. Eğer altta yatan nörolojik hastalık düzelemiyorsa ürolojik tedavilerimiz sebepten ziyade daha çok ortaya çıkan problemin tedavisine yönelik oluyor.” dedi.

Mesane boşaltımında en sık uygulanan yöntem temiz aralıklı kateterizasyon

Mesane boşaltım sorunlarında yani boşalamayan mesanelerde en sık uygulanan tedavinin temiz aralıklı kateterizasyon yöntemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Burada hasta günde 6 kez kendi kendine ince bir sondayı mesanesine idrar yolundan uygulayarak mesanesini bu şekilde boşaltabiliyor. Mesanede bu sefer idrar depolayamama sorunu eğer ek olarak varsa hastalarımızda mesaneyi büyütücü tedaviler veya mesaneyi büyüten ameliyatlar uygulayabiliyoruz. Tedaviye çoğunlukla ürodinamik çalışmalardan aldığımız bilgiler ışığında karar veriyoruz.” açıklamasında bulundu.

Nörojenik mesane probleminin bazı durumlarda örneğin spinal kord yaralanması yaşayan veya doğumsal spina bifidalı çocuklarda kalıcı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “MS ya da kısmi felçli hastalarda etkilenen bölge iyileştiğinde mesane işlevinde de iyileşme olabiliyor. Ancak bunlar kısıtlı sahalar. Çoğunlukla ne yazık ki nörojenik mesanedeki oluşmuş hasarı geri döndüremiyoruz.” dedi.

Nörojenik mesane problemine öncelikle üroloji uzmanları dikkat etmeli

Nörojenik mesane problemine yaklaşımda öncelikle üroloji uzmanlarının dikkat etmesi gereken noktalar olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tufan Tarcan, şöyle devam etti: “Üroloji uzmanı olarak nörojenik mesane karşımıza geldiğinde bizim ilk dikkat ettiğimiz nokta böbreklerin sağlığı. Çünkü nörojenik mesaneli hastaların bir grubunda mesane içinde mesanenin, idrarı gerektiği gibi depolayamaması nedeni ile çok yüksek basınçlar ortaya çıkabiliyor. Bu yüksek basınçlar böbreğe sirayet ederek böbrekte tekrarlayan ateşli idrar yolu enfeksiyonlarına, tekrarlayan bu enfeksiyonlar nedeni ile böbrek parankiminde kayba yol açabiliyor. İlk dikkat etmemiz gereken şey hastaların böbrek sağlığı. Çünkü böbrekte oluşan hasar ne yazık ki geri döndürülemiyor. Tedavi etmezseniz, kronik böbrek yetmezliğine kadar gidiyor. Vücudun ürettiği idrarı düşük basınçla depolayabilmesi ve düşük basınçla vücut dışına çıkarmasını sağlamak lazım. Böbrekleri koruduktan sonra ikinci amacımız ise, hastayı kuru tutmak. Bunun içinde değişik medikal minimal invaziv ve cerrahi tedavi yöntemlerimiz var. Kontrolü aksatan hasta birkaç yıl içinde böbreklerini tamamen kaybetmiş olarak gelebiliyor. Eğer takibi ve tedavisi yapılmazsa spinal kord yaralanması olan hastaların ve spina bifidalı çocuklarımızın hemen hemen tümü böbrek kaybı problemi ile karşı karşıya kalır.”

Nörojenik mesane problemi yaşayan hastalara hasta bezi ve mesane pedi de öneriyoruz

Nörojenik mesane problemi yaşayan hastalara yaşanabilecek idrar kaçırma probleminin hijyenik sorunlara yol açmaması için hasta bezi ve mesane pedini önerdiklerini söyleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Özellikle idrar kaçıran hastalara sondalama aralarında, tedavi geçişlerinde ve tedavi sürecinde hasta bezini öneriyoruz. Özellikle nörojenik mesaneli çocuklarda idrar kontrolü bazen hiç sağlanamıyor, bazen daha geç sağlanıyor. Bu tablolarda da hasta bezine başvurabiliyoruz. Hasta bezi bizim için yardımcı ve önemli bir silah.” dedi.

Çok satan kişisel gelişim kitaplarına imza atan Yazar Ebru Demirhan, “Hayatı Yeniden Başlat” adlı kitabında insanın doğum hikayesinde yatan sırları anlattı.

Hayatı Yeniden Başlat pek çok kişisel gelişim kitabının aksine size yaşam gurusu edasıyla davranmadan olaylara bilimsel bakış açısı katarak , doğumda ve doğum öncesi kordon bağı ile yaşamımızı yetişkinlik dönemimizde de etkileyen duygu, düşünce, inanç ve davranışların dönüşümünün mümkün olduğunu anlatıyor.

Pek çok çalışma ve meditasyon içeren kitap aynı zamanda bugüne kadar konuşulan ama hiç yazılmayan bir alanda derin bilgiler içeriyor.

Hayatı kendinden doğurmak herkesin hakkıdır, sloganıyla yazılan arka kapak yazısında Yazar;

Her birimizin bir annesi, bir babası ve bir de doğum hikayesi var. Bu hikâye anne rahmine düştüğümüz anda başlıyor, kordon bağı ile devam ediyor ve doğumla tamamlanıyor. Oysa bize çoğunlukla doğumumuzdan sonrası anlatılıyor.

Anne rahmine düştüğüm anın duygusu neydi? Annem varlığımı öğrendiğinde ilk ne hissetti? Babam haberi alınca sevindi mi?Geçim sıkıntısı çektiler mi?İlişkileri nasıldı?Varlığımı herkesten sakladılar mı yoksa davul zurnalarla mı duyurdular?Annem beni kaybetmekten mi korktu yoksa beni düşürmeye mi çalıştı?

Her doğum süreci kendi içinde böyle birçok hikâye barındırıyor. Bu hikâyelerdeki dinamikler bilinçaltımıza kaydoluyor ve ilerleyen yıllarda yaşamla aramızdaki bağı olumlu ya da olumsuz etkileyebiliyor.

Bu kitap, “Hayatım neden böyle?” dediğiniz konuların çözümünü doğum hikayenizde bulabileceğinizi hatırlatmak, negatif doğum kayıtlarından kendinizi ya da çocuklarınızı arındırmanızı desteklemek için yazıldı. Kendi derinlerinizde iyi yolculuklar…

“Bu kitabı yazma amacım, psikolojik ve nörolojik perspektiften bakarak beynimizin çalışma prensiplerini ortaya koymak ve bunlardan kişisel hedeflerimize ulaşmak için nasıl yararlanabileceğimizi açıklamaktır.” sözleriyle açıkladı.

 

Çocuk odası tasarımında ebeveynlerin öncelikli tercihi kullanışlı ve sürdürülebilir eşyalardan yana oluyor. Bunun yanı sıra eğlenceyi ve şıklığı da tasarıma dahil etmek isteyen aileler, dekorasyonlarında genellikle çocuklara eğlence vadeden, soft renklere sahip, güvenli ve kullanışlı özelliklerin ön planda olduğu çocuk odası eşyalarını tercih ediyor. Annedukkan.com, çocuk odası dekorasyonu konusunda ilham kaynağı olacak 6 öneriyi sıralıyor.

Günümüzde ev dekorasyonunda sıkça tercih edilen zamansız tasarıma sahip eşyalarla yaratılan stili, çocuk odası dekorasyonuna da taşımayı tercih eden ailelerin sayısı oldukça fazla. Siz de zamansız tasarıma sahip eşyaları, eğlenceli detaylarla harmanlayarak çocuğunuzun seveceği ve eğlenceli vakit geçirebileceği konforlu bir oda tasarlayabilirsiniz. Annedukkan.com, çocuk odası tasarımında ilham kaynağı olacak 6 trendi sıralıyor.

1. Çocuk odasında sürdürülebilirliği ön plana çıkarın. Çocuğunuz için hem eğlenceli hem de sürdürülebilir tasarıma sahip bir oda tasarlayabilirsiniz. İşe, hem uzun ömürlü hem de işlevsel mobilyalar seçerek başlayın. Done by Deer’ın bebek karyolası gibi çocuğunuzun ihtiyaçlarına ve gelişim süreçlerine göre şekillenebilen tasarımı ile sürdürülebilir, rahat ve güvenli bir çocuk odası hazırlayabilirsiniz.

2. Ev tipi top havuzuna yer açın. Evde daha fazla vakit geçirmeye başladığımız bu günlerde ihtiyacınız olan şey çocuğunuzun odasına hem renk katacak hem de onun ince ve kaba motor becerilerini geliştirecek aktivite alanı olan ev tipi top havuzu olabilir. Larisa and Pumpkin top havuzunu dekorasyonunuza dahil ederek çocuğunuzun oyun saatlerini daha kaliteli geçirmesini sağlayabilirsiniz. Ev tipi top havuzu dekoratif görünümü ve kolayca değiştirilip yıkanabilen kılıfı ile çocuk odanızda tercih edeceğiniz öncelikli parçalardan biri olacaktır.

3. Dekoratif bir oyun matı edinin. Her çocuk odasının vazgeçilmez parçalarından biri olan oyun matları miniklerin en çok vakit geçirdiği alanlarından biri. Oyun matlarını tercih ederken güvenli bir alan yaratmanın yanı sıra dekorasyonunuzu da tamamlayacak bir oyun matı tercih edebilirsiniz. Done by Deer sünger oyun matları güvenli özellikleri ve yapboz parçalı tasarımı ile hem sizin hem de çocuğunuzun tam da aradığı oyun matı olabilir.

4. İskandinav stilini çocuk odasına taşıyın. Son zamanlarda ev dekorasyonunda sıkça tercih edilen İskandinav stilini çocuğunuzun odasına da taşıyarak sade ama şık bir ortam yaratın. Done by Deer mobilyaları İskandinav stilinin zamansız tasarımını çocuk odalarına taşıyor. Siz de Done by Deer ürünlerini tercih ederek dekorasyonunuzda zamansız bir şıklık yakalayabilirsiniz.

5. Sevimli lambalar ile şık bir dokunuş yaratın. Dekorasyon için en önemli parçalardan biri kuşkusuz aydınlatmalardır. Çocuk odanız için tercih edeceğiniz sevimli ve şık tasarıma sahip dekoratif bir aydınlatma, odaya büyük ölçüde farklı bir hava katacaktır. A Little Lovely Company sevimli mini lamba renkli ve şık tasarımı ile çocuk odası için aradığınız aydınlatma olabilir.

6. Çocuk odasına canlılık katın. Çocuk odalarında sıkça kullanılan cibinlikler miniğinize özel bir oyun alanı yaratırken aynı zamanda odasına hareketlilik katıyor. İşlevsel bir özelliğe sahip olan Larisa and Pumpkin cibinlikler, beşik üzerinde ya da odanın farklı bir köşesinde aktivite alanı olarak değerlendirilme imkanı sunuyor. %100 organik pamuktan üretilen ve farklı renk seçeneklerine sahip olan Larisa and Pumpkin cibinlikleri arasından zevkinize ve odanıza en uygun rengi seçip dekorasyonunuza işlevsel bir hareketlilik katabilirsiniz.

Regl dönemlerinde kadınların tatlı ihtiyacını bilmeyen yoktur. Hiç aklımıza gelmeyen tatlılar bile bu dönemde acımasızca hayallerimizi süsleyebilir ki zaten gergin olunan bu dönemde bir de tatlı yemenin getirdiği vicdan azabı yapılan onca diyet ve spora haksızlık gibi gelir. Kadınların kendiyle adeta savaş verdiği bu tatlı krizlerine dur diyebilmek ise aslında  düşünüldüğü kadar zor değil. İşte size süreci kolay yönetebilmek için 4 süper öneri:

  1. Meşguliyet : Bu dönemde her zamankinden daha meşgul olmaya gayret edin, zihninizin dolu olması yeme fikrini genel olarak engelleme konusunda her zaman yardımcıdır. Yeni bir kitaba veya diziye başlayabilir veya uzun süredir aramayı düşündüğünüz dostlarınızı arayarak bir görüşme organize edebilirsiniz. Görüşmeye tok gitmeye özen gösterin böylece tatlı yeme isteğinizi bir nebze de olsa azaltabilirsiniz.
  2. Sağlıklı atıştırmalıklar: Tatlı isteğini bastırabileceğiniz sağlıklı atıştırmalıkları regl bahanesiyle belki de hayatınıza katmanın tam zamanıdır? Hurma, kuru incir, kuru kayısı, doğal ve şekersiz pekmez, bal, tarçın gibi alternatiflere alışınca kolay kolay hayatınızdan çıkaramayacaksınız.

       3. Magnezyum : Araştırmalar sonucunda magnezyum ihtiyacı da tatlı yeme isteğini arttıran nedenler arasında gösteriliyor. Muz, hindistan cevizi sütü, badem, ceviz, kaju gibi besinlerden bu ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

       4. Meyve: Elbette tatlıya en iyi alternatiflerden biri de meyve. Meyvenin içerisinde şeker bulunduğu da göz ardı edilmemesi gerektiğinden tüketim miktarına dikkat edip aşırıya kaçmamakta fayda var. Beslenme uzmanlarının önerdiği porsiyonları korumaya gayret edip, geç saatlerde meyve tüketimine dikkat edilmeli.

Tatlı ihtiyacının ana nedeni östrojen hormonunun vücutta dolaşımının azalmasıdır. Bu azalma kan şekerindeki düşme eğilimini arttırır dolayısıyla da iştah açıklığı yoğun bir şekilde görülür. Özellikle bu dönem az ve sık aralıklarla beslenmeye, su tüketimini arttırmaya ve uzun süre aç kalmamaya özen göstermelisiniz.