Yazar

womanlogy

Yazılar

En sevdiğimiz, en motive edici, bizleri en güçlü hissettiren İlham Veren Kadınlar serimizde bu defa başarıları ve çok yönlülüğü ile insanın adeta başını döndürebilen bir isimle beraberiz : Almila Dalkılıç. Dekoratörlükten  Bateristliğe, Solistlikten İletişim Direktörlüğüne, Sunuculuktan Eğitmenliğe varana kadar çok yönlülüğün en müthiş örneklerinden biri olan Almila Dalkılıç’ı sizlere tanıtmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhaba, elimden geldiğince kısaltmaya çalışacağım. Ben Almila Dalkılıç. Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Görüntü Ana Sanat Dalı Tiyatro Dekor Kostüm Bölümünden mezunum. Son sınıfta başladığım iş hayatıma Uki, Beymen, Home Store gibi çeşitli marka kuruluşlarda Dekoratörlük yaparak devam ettim. Üniversite yıllarında okulumu temsil ederek Türkiye Üniversiteliler arası Müzik Yarışmasında Baterist ve Solist olarak yarıştığım finallerde, hem bateri çalıp hem de solo bir şarkıyı aynı zamanda seslendirerek o zamana kadar hiç yapılmamış bir şeyi gerçekleştirdim ve En İyi Enstrümantalist ödülü aldım. Sonrasında Üniversite yıllarında başladığım müzik serüvenimi devam ettirerek reklam müzikleri seslendirdim, TRT’nin ses yarışmalarına katılarak dereceler aldım, ve Eurovision Türkiye Jürisini oluşturan kişiler içinde oldum. Çeşitli Kurumlarda Kurumsal İletişim Direktörlüğü yaptım. Eş zamanlı olarak dergilerde yazı yazmaya ve eğitim kurumlarında ders vermeye başladım. TGRT’de başladığım seslendirme ve prodüktörlük deneyimimin ardından İstanbul Fm, MTV, Radyo Marmara ‘da Radyo ve Televizyon Sunuculuğu yaptım. ATV’de 4 ay boyunca yayınlanan Gani Müjde’nin yapımcılığını yaptığı Ceyhun Yılmaz Show Canlı Yayın’da orkestra bateristi olarak yer aldım. MEB Spikerlik Sunuculuk Sertifikasını Dönem 1. Olarak aldıktan sonra, MEB Mesleki Oryantasyon kursunu yine dönem 1. Olarak tamamladım. London School of Publıc Relatıons’dan Halkla İlişkilere Entegre bir yaklaşım adlı sertifikamı, eğitimlerimi verdiğim yıllarda aldım. Bu dönemde bir kitap yazdım İletişimde İletişim adında bir kişisel gelişim kitabıydı ve Elma Yayınevi tarafından basıldı. Sevgili Ahmet Şerif İzgören hocamın bana olan güvenini boşa çıkarmadım ama ikinci kitabı hemen ardından yazmalısın dediği halde eğitimlerden fırsat bulup şu zamana kadar tamamlayamadım. 2023’de ümit ediyorum ki tamamlayacağım harika bir Güzel Konuşma konulu kitap gelecek. Akademi İstanbul, Deulcom International, LSPR, Newport Unıversıty’de eğitimler verdim. Timder Dergisi’nde 13 yıldır Kişisel Gelişim yazıları yazıyorum. 3 yıldır piyano çalıyorum , ilk 2 sene Konserde Chopin ve Tchaikowsky çalma mutluluğunu yaşadım.
26 yıldır Retorik Hitabet Koçu / Yönetim ve Kişisel Gelişim Eğitmeni olarak 42 ayrı konu başlığı altında Kurum içi ve genele açık eğitimler veriyor, Zirvelerde konuşmacı ve sunucu olarak yer alıyor, Özel Hitabet ve İkna edici Sunum Danışmanlıkları yapıyorum.

Sunuculuktan, eğitmenliğe, müzisyenlikten, yazarlığa varana kadar pek çok farklı konularda uzmanlığınız bulunuyor. Bu çok yönlülüğünüzü neye borçlusunuz?

Hayatım boyunca kimse benden “sıkıldım” kelimesini duymamıştır. Sıkılacak zamanım olmuyor çünkü daima yapacak bir şeyler bulurum ve kendimi her fırsatta geliştirmekten büyük keyif alırım. Çok yönlü olmayı seviyorum bu bana enerji katıyor. Daima B ve C planım vardır. Yapabileceğimi düşündüğüm işlere başlar ve vazgeçmeden en iyi performansımı göstermeye çalışırım. Doğru Zaman Yönetimi ile farklı alışılagelmiş şeylerin dışında yaratıcılık özelliğimi kullanmayı birleştirdiğimde ve üstüne yaptığım her işi aşkla yapmam eklendiğinde çok yönlülük ortaya çıkmış oluyor. Biraz yemek tarifi gibi oldu ama en iyi bu şekilde anlatabilirim. Eğitmen olmak tüm hayatınıza yayılan çok ağır bir sorumluluk bunu en iyi şekilde gerçekleştirebilmek için çok yönlü olmak gerekiyor.

Çok yönlülüğünüzden bahsetmişken, siz en çok hangi yönünüzden daha çok keyif alıyor ve en çok hangi alanda kendinizi buluyorsunuz?

Şimdiye kadar sevmediğim bir işi yapmak için hiçbir zaman girişimde bulunmadım. İşimi yapmak konusunda hem mükemmeliyetçi hem de ne yapsam inanarak benimseyerek ve severek yapmaya çalıştım. İlgilendiğim her alanda başarılar kazanmak beni çok mutlu ediyor ve elbette motivasyonumu arttırıyor. Ancak Sunuculuk ve Seslendirme benim için apayrı bir yerdedir daima. Stüdyoya sabah girsem akşama kadar kalabilirim. Reklam müzikleri seslendirmesi ve canlı yayın program sunuculuğu en çok kendimi bulduğum yer. Tabii ki sahnede olup bateri ya da piyano çalmak anlatılmaz bir mutluluk kaynağı. Eğitimlerde de sahnedeyim, sahnede olmayı inanılmaz derecede seviyorum, İnsanların kalplerine ve ruhlarına dokunabilmek müthiş bir duygu. Sadece bir tanesini seçmek zorunda bırakılsaydım nasıl karar verebilirdim bilemedim gerçekten ancak 2 kelime ile cevap vermem en doğrusu olacak sanırım : SAHNE ve SUNUCULUK

Sergilediğiniz başarılarınız bir kadın portalı olarak göğsümüzü kabartıyor. Türkiye’nin ilk ve tek ödüllü kadın bateristi olma unvanını almak, size daha farklı hangi konularda güç verdi?

Çok teşekkür ederim. Böyle düşünmenizden onur ve mutluluk duydum. Daima ne yapılmadıysa onu yapmalıyım diye bir düşüncem vardır. Yaratıcı düşünceler için beynimi yormaya ve okumaya bayılırım. Bunlar bana yaşama sevinci veren şeyler. Müzik benim için vazgeçilmez, mesela size enteresan bir şey söyleyeyim evimin her köşesinde radyo, kasetçalar, cd çalar ve pikap var. Hangi işi yaparsam yapayım sanat, müzik, sahne geçmişimden deneyimlerimi keyifle kullanıyorum. Bu şekilde son derece sıradan görülen işlere bile farklı yorumlar getirme şansım oluyor.

Başarılarınızın arkasında bir görünmez el var mıdır, yoksa yalnızca kendi emekleriniz ve inancınız mıdır sizi bu denli geliştiren? Özetle size ilham veren, rehber olan kişiler bulunur mu çevrenizde? 

Ailem beni güçlü biri olarak yetiştirdi. Tek çocuğum ama ailem tarafından hiçbir zaman şımartılmadım. Bu anlamda benim için en önemli şey şu: kendin için en iyisini yap zaten karşındakiler senin için en iyi olanı mutlulukla kabul edeceklerdir. Şunu söylemeliyim ki; Şimdiye dek kazandığım tüm başarılarımda ilk imza benim olmuştur. En büyük ilham kaynağım elbette her konuda ve her daim örnek aldığım Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Ayrıca daima söylerim; Başarıya ulaşmak için mutlaka kişilerin seçtikleri Rol Modeller olmalı. Benim için en önemli Rol Modellerden biri manevi babam Melih Kibar olmuştu. Müziğe onunla başladım ve manevi olarak bana daima destek olmuştur ama her şeyi kendim başarmamı istediğinden; bir şeyi başarırsam mutlu olacağı düşüncesi ile asla vazgeçmeden hep bir farklılık yaratmaya çalışırdım. Hayatımın hiçbir döneminde bana manevi anlamda destek olan kişilerin yüzünü kara çıkarmadım çok şükür. Rehber olan isimler ise yanımda ya da yakınımda değiller ama yine de söylemek isterim.

  • Karen Carpenter : bateri ve girişimcilik,
  • Michael Jackson : yenilikçilik,
  • Churchill : hazırcevaplık ,
  • Napolyon , Sezar, Pargalı İbrahim Paşa Özgüven ,
  • Tchaikowsky : duygu dehası,
  • Einstein : zeka,
  • Tesla : azim,
  • Phil Collins : bateri,
  • Tarkan : mütevazılık,
  • Mustafa Erdoğan : iş disiplini,
  • Federer : soğukkanlılık, tevazu…

 

Rehber olarak gördüğünüz kişiler takdir-e şayan. Peki  Z kuşağı ile ilişkiniz nasıldır? Onlarla iletişimde neye dikkat etmemizde fayda var?

Yapım gereği, x y z fark etmeden, her kuşakla iletişimimi içten ve sağlam temellere oturturum. Kuşak çatışması elbette var ama bunu minimize etme şansımız da var. Z kuşağını sorduğunuz için özellikle onlar için söyleyeyim, onlarla doğru bir frekansta olabilmek için hızlı olmanız gerek, hızlı adımlar hızlı kararlar gibi… En önemlisi anlayışlı olmak ve dinlemek, ama gerçek bir ilgi ve istek ile. Teknolojinin getirdiği yeniliklere tıpkı onlar gibi yakın olmak son derece önemli, başarılı ve tevazu sahibi olan insanlardan etkileniyorlar, özgün, çalışkan , sade, basit ve net olmak Z kuşağını etkileyen faktörler arasında.

 

Sizce kadınların kendini geliştirebilmesinin önündeki en büyük engel nedir?

Kendilerini çok iyi geliştiren ve girişimcilikleri ile pek çok kişiye ilham olan kadınlarımız var. Gurur duyulacak işler yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler. Gelişim, sizin de bildiğiniz gibi hayat boyu devam eden bir süreç, ara verilecek ya da bırakılacak bir şey değil. Kadınlarımız daha özgüvenli olmalı, öz sevgi ve öz saygılarına daha fazla güvenmeliler. Sabır önemli, mutlaka kendilerine destek olacak birilerini beklememeliler, en büyük destekçilerinin kendileri olduğunu kabul etmeli, çevrenin olumsuz yorumlarından etkilenmemeli, belli hedefler koyarak o hedeflere ulaşmak için çok çalışmalı ve çok okumalılar. Ben deli gibi okuyorum, öğrenecek şey bitmez. Bazen hedeflere ulaşamayınca vazgeçebiliyor kadınlarımız, bir şeyi yapacaklarsa önce kendileri için yapsınlar. Hangi yaşta olursanız olun mutlaka hayatınıza katacağınız muhteşem şeyler vardır. Bunun yanı sıra gerçekleşmesi zor olan hedefler üzerinde fazla ısrar etmemeli, kendi kapasitemize uygun işlere ağırlık vermeliyiz. İşte bu sebeple farklı işler yaparak herkesten bir adım öne çıkmak amacıyla değişimlere açık olmalı, öğrenmeyi bırakmamalıyız. Çok sayıda hedef belirlemek de doğru değil, gereğinden çok hedefimiz olmamalı. Engeller daima vardır, önemli olan o engeller ile karşılaşıldığında üzerinden atlamayı bilmek. ( 100 metre engelli koşudaymışçasına 🙂 Yapılamaz denileni yaptığınızda kendinizi harika hissedeceksiniz çünkü yapabilirsiniz!

Gelecek projeleriniz arasında kadınlarla ilgili bir çalışma yapma düşünceniz olsaydı neler yapmak isterdiniz?

Gelecekte yapmayı düşündüğüm ilk hedefim televizyonda bir bilgi yarışması sunmak. Bu hedefim hem kadınları hem erkekleri içeriyor. Bir yandan kazandırırken bir yandan da bilgi vermek, gelişimlerine yardımcı olmak.

İkinci hedefim ise bazı kadın programlarında bilirkişi olarak bulunup sorunlarına psikolojik açıdan yardımcı olmaya çalışmak. Ya da kadınların gelişimine ağırlık veren, esprili, enerjik, mutlu edecek, bilgi verecek, mutluluk aşılayacak, yepyeni pencereler açacak, farkındalık oluşturacak bir kadın programı hazırlayıp sunmak. Bu arada izninizle çalışmalarınız konusunda sizleri tebrik etmek isterim. Her kadının bir hazine olduğunu düşünüyorum. Ve siz de o hazinenin çok önemli bir parçasısınız. Sitenizi de büyük beğeni ile takip ediyorum. Eğitimlerden dolayı tam girecekken gerçekleştirme zamanı bulamadığım siyaset hayatında kadınlarımızı daha fazla görmek isterim. Bu güzel sohbet imkanını oluşturduğunuz için, ben teşekkür ediyorum.

İnsan istedikten sonra pek çok şeyi aynı hayata nasıl sığdırabilir, nedir bu işin sırrı, nasıl yetişiyor her şeye diye sizlerin de bu soruları röportajımızı okurken sıraladığınıza eminiz 🙂 Tüm kadınlarımıza ilham olması dileğimizle…

Bu harika cevaplar ve ilham veren düşünceler için asıl biz Almila Hanım’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

O en özel günlerden biri olan düğün günü, her gelin kendini harika ve kusursuz hissetmek ister. Ondandır aylar öncesinden gelin saç modeli, gelin tacı, makyaj trendleri gibi ince ince araştırmalar yapmak. Ancak önemli olan aslında üzerinizde taşınan aksesuar ve kıyafetten ziyade sizin kendinizi nasıl daha hoş ve özgüvenli hissettiğinizdir. Bunun için size 5 güzellik tüyosu sunacağız.  Kendinden daha emin ve ışıl ışıl parıldamak isteyen gelin adayları haydi buraya:

1. Cilt Bakım Kürleri: Şimdi gözleri kapatıp, o zarif gelinliğin içinde pırıl pırıl pırıldayan, canlı ve gergin bir cildiniz olduğunu hayal edin. Kat kat makyaj bile gerektirmeyen, naturel ve fresh bir cilt kastımız.  Anti-aging özellikli cilt yenileme, karbon peeling, vitamin enjeksiyonları gibi düzenli yaptırılan bakım kürlerine en az 1 ay önceden başlamanızda fayda var. Tek seferlik çok etkisi olmayacağını hepimiz artık biliyoruz. Bu sürecin uzun süreli ve daha etkili olması ise elbette beslenmenize de bağlı olarak değişecektir.2. Gözaltı Işık Dolgusu: Yorgun ve bitkin gözükmeye en çok sebep olan şeylerden biri de kuşkusuz çökük ve karanlık göz altları. Göz altı ışık dolgusu bir seçenek olmakla beraber her sabah göz altlarınıza buz koyarak da bu renk farklılığını bir nebze önleyebilirsiniz. Elbette düzenli uyku saatleri, kesintisiz uyku gibi faktörler de etkilidir. Göz altlarınızın aydınlık olması çok daha dinç gözükmenize yardımcı olur.

3. Parlak ve Canlı Saçlar: Saçların her zaman olmazsa olmaz olduğuna hem fikirizdir. Canlı, dolgun ve parıldayan saçlar için doğal bakım kürlerini önerdiğimiz gibi eğer boyalı saçlarınız var ise keratin bakım da önerilerimiz arasında. Saçın ihtiyacı olan keratin, boya ile temas eden saçlarda azalarak saçın cansız ve güçsüz durmasına sebep oluyor. Doğal çözüm önerilerine yönelmek istiyorsanız, hindistan cevizi yağı, saf doğal sıkma zeytinyağ ve argan yağı öneriler arasında başı çekiyor. Kök hücre tedavisi de saç dökülmesi yaşayan gelin adayları için yeniden saç çıkmasını sağlayan bir seçenek. Ancak kök hücre tedavisi düşünüyorsanız, yeni saçlara merhaba demek için  6 ay öncesinden harekete geçmelisiniz!

4. Selülit Tedavisi :  Kadınların genetik olarak erkeklerden daha yatkın olduğu, portakal görünümlü cilt sorunu selülit özellikle bacak ve kalçalarda daha çok görünüyor. Gelinlikle kapatabileceğiniz selülitler, özellikle balayı döneminde size kendinizi kötü hissettirmesin. Neyseki çözümü mümkün olan selülitlerin tedavisi için 8-10 seans gitmeniz gerekebileceğinden, tedaviye düğünden 6 ay öncesinde başlanmasında fayda var.  Doğal çözümler istiyorsanız, spor, bol su, beslenme çözümleri gibi çözümlere de başvurabilirsiniz.

5. Diş Tedavisi : Gülüşünüz düğün günü size kendinizi iyi hissettirmeli! Gülerken dişlerinizi düşünmemeniz, ağız kokusunu dert etmemeniz için düğün öncesi diş tedavisi şart. En az 1-2 ay önceden diş doktorunuza gitmeli ve varsa çürük dişlerden kurtulmalısınız. Harika dişler size kendinizi harika hissettirecek, bize güvenin 😉

Bugün kültür-sanat köşemizde fantastik bir serinin ilk kitabını yazmış olan ve 7 kitap ile seriyi sürdürmeyi planlayan genç ve başarılı bir yazar ile beraberiz. Kendisi ZeNi olarak biliniyor ve okuyucularını alıp zevkle bambaşka dünyalara sürüklüyor. Üstelik kitap kazançlarından elde ettiği gelirinin bir kısmı ile de  ihtiyaç sahibi çocuklara ve hayvanlara yardımcı olmayı planlıyor.

Başarıya ulaşmak  için “Tatmin olmayın ve bunalın. Kendinizi zorladığınızda karşılığını mutlaka alırsınız.” diyen, Visnella Zümrüt Kraliçe 1-  Rual Elfleri, Su Altı Bilgiçleri ve Cilee Perileri kitabı yazarı sevgili Zeynep Nihan Okur Kılıç ile yaptığımız sıcak sohbetimiz şimdi sizlerle:

  • Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Elbette, Bahçeşehir Üniversitesi İngiliz Dili Eğitimi Bölümü Yüksek lisans mezunuyum. 6 yılın üzerinde İngilizce öğretmenliği deneyimim var. Kızım bir yaşında ama hala yeni anne gibi hissediyorum. Çok yönlü olduğumu düşünüyorum. Ve sanıyorum ki bu yüzden kariyer hayatımda farklı işlere ilgi duydum ve yapabildim. Ama öğretmenlik güzel ve başka.

  • Kitabınız Visnella Zümrüt Kraliçe 1: Rual Elfleri, Su Altı Bilgiçleri ve Cilee Perileri’ni yazarken en büyük motivasyonunuz neydi?

Aslına bakarsanız bildiğim bir hikayeyi anlatıyor gibiyim. Visnella’nın hikayesi kendi kendini ilerleten canlı bir kitabın içinde gibi. Elbette ilham kaynaklarım var ve bunlar çeşitli şeyler. Yani mevcut eserlerden esinlenmenin haricinde şeylerden bahsediyorum. Bazen yaşadığım bir olay, bazen karşılaştığım bir kişi, bazen bir nesne bazen bir canlı veya mekan. İlham kaynağı pek çok şey olabilir ve özellikle Visnella’yı yazarken herhangi bir kurgudan etkilenmemek ve benzer cümleleri oluşturmamak için uzun bir süre bir eser okuyamadım. Çünkü benim için özgünlük ve kalite öncelikliydi. Ama bol bol izledim. Bildiğiniz gibi film dili ile kitap dili çok farklıdır. Ve yazarlık, planladığım bir şey değildi ama hayatınızın bir noktasında eğer cesaretiniz de varsa yeteneklerinizi keşfetmeye çalışıyorsunuz. Ve o yetenekler hayatınızda sizi özel kılıyor, kendinizi gerçekleştirmenizi sağlıyor. Her insan özeldir, bazıları keşfeder. Bu anlamda hepimizin keşfedilmeyi bekleyen yetenekleri var. Yazarlık, elbette iç motivasyon isteyen bir konu. Bir kez yola çıktığınızda kaleme kağıda karıştığınızda bu sanki uçsuz bucaksız denizde tek başına açılmak gibi bir duygu. Bunu yaşarken kimse sizi duyamıyor, ve nasıl göründüğünüzü dahi bilmiyorsunuz. Yazarlık başkalarının ne düşüneceğini kafasına takanlara göre bir iş değildir. Bir de biraz kırık bir kafa gerektirdiği doğrudur, yani olmayan şeyleri orijinal olarak kurgulamak ve onlara bir yön vermek. Dolayısıyla belirgin bir motivasyonum yoktu. Farklı bir şey yapmak istediğinizde motivasyonu kimseden beklemeyin, bulamazsınız, kimse yardım da etmez; kesinlikle yalnızsınız. Kendi iç motivasyonunuzu takip etmelisiniz.

  • Kitabı tasarlamanız ve bitirmeniz ne kadar sürdü? Sizi en çok hangi kısım daha çok düşündürdü?

Hikayeyi tamamlamam 3 yıl kadar sürdü. Kağıt ve kalem ile yazdığımdan, çok fazla özel isim ve kendi oluşturduğum isim olduğundan ve kurguyu döne döne kontrol ettiğimden, haliyle titiz bir pinpirik olduğumdan, düzeltmeler 1 yıl kadar sürdü. Aynı bunalımı İngilizce baskıda olabilecek en üst seviyede yaşıyorum şu an. Amerika ve Avrupa’da yayımlanacak olmasından dolayı heyecanlıyım. Çoktan piyasaya çıkmış olmalıydı, bir kaç ay gecikti. İncelemelerim bitmiyor; iyi işler kesinlikle detaylı bir çalışma gerektirir. Tatmin olmayın ve bunalın. Kendinizi zorladığınızda karşılığını mutlaka alırsınız. Mesleki hayatımda da hep kendimi zorladığım, kimsenin uğraşmadığına uğraştığım noktalarda başarıyı yakaladım ve kısa zamanda iyi bir konuma geldim. Nerelerden geçtiğim tahmin bile edilemez ve anlaşılamaz. Bu yüzden iş görüşmelerinde yaptıklarımın yarısını anlatırım. İnsanların çoğu matematiksel kalıplar ile düşünür. Çok yönlü hayatlar öyle olmayanlar tarafından anlaşılamaz. Halbuki hayat bir mücadele. Bu seçeneksiz felsefeyi birer filozof gibi yaşamadıkça, onun adı yaşam olmuyor aslında, rastgele bir nefes oluyor. Her insan kendi arayışına çıksa, dünya daha çok kişinin kendini gerçekleştirdiği bir yer olur. Elbette bu da bir noktadan sonra kader. En azından denemek gerekir.

İkinci sorunuz,  beni, nitelik kısmı daha çok düşündürdü. Fantastik-Bilim Kurgu türde, her ne kadar kurgu olup da eser mahiyetinde sanatsal bir çalışma olsa da, yani gerçek olmadığı herkes tarafından bilinse de, somut bir şey çıkartıyorsunuz ortaya. Bunu yaparken değerleri incitmemek lazım. Çok fazla kurgu var, incinen çok şey var. Ya da yozlaşan veya bize kendimizi yetersiz hissettiren… Yine de incittiklerim olmuştur belki, en azından minimuma indirdim. Akıl vardır bu fantastik hikayede, tükenen kaynaklar, ölümlü canlılar vardır, pek çok şeyin sebebi ve oluşumu bellidir veya sonraki serilerde açıklanacaktır. Mentalistler gerçek hayatta da içimizde yaşarlar. Onlar benim ilham kaynaklarımdan. Tabi hikayede fantastik ve abartılı boyutta nitelikleri bulunuyor. Ve İngilizce baskıda asa terimini wand yerine staff olarak çevirmeye karar verdik. Çünkü IDENTE Gezegenindeki asalarda akıl vardır. Bu ve benzeri dikkat edilmesi gereken inanılmaz detay var, Türkçe’ye çeviri çok sayıda var ama Türkçe’den çeviri o kadar az ki, bunu da sorgulamak lazım o başka bir konu. İngilizce baskının üzerinde çalışıyoruz belirttiğim gibi, bu yaza hazır inşallah.

  • Fantastik kitaplara çok alışkın değiliz. Sizce bu tür kitapların çoğalması için en büyük faktör nedir?

Bu tür yurt dışında hayli yaygın. Ve ülkemizde de takip edenlerin sayısı gittikçe artıyor. Kendine göre hatırı sayılır bir kitlesi var. Gençler özellikle ilgili. Fakat içerik önemli. Çoğu kurgudaki bilinçaltı mesajlarından rahatsızlık duyuyorum veya yozlaşmaya yönelik içeriklerden ya da vahşetten, insan psikolojisi için olumsuz öğeler oluşturabilecek diğer içeriklerden. Bana göre bir eserde bu tür unsurların olması kolaya da kaçmaktır. Dikkat çekmek bu şekilde kolay sağlanır. Ama zengin bir kurgu bunlar olmasa da olur. Aslında bunu bir tür mazoşistlik gibi görüyorum. Yani size kötü hissettiren, sizi üzen veya sizi korkutan şeyi izlemek veya okumak… Bu sağlıksız bir psikoloji! Bazı insanlar içlerindeki acıyı böyle bastırıyor, başkalarının acılarını okuyarak veya korkarak. Psikoloji ve felsefeye ilgi duyduğumdan bu davranışların böyle çözümlendiğini çeşitli kaynaklardan okumuştum. Beni en çok zorlayan konu ise, eserdeki Cilee Diyarı Bölümü’ndeki gerçekten acınası canlıların dramlarını bu keyifli fantastik bilim-kurgu türün bir kısmı ile birleştirmekti. O bölümün ilk kısmı, yani rötuşlanmamış hali çok ağır bir dil ile yazıldı. Yani açıkça oradaki canlıların çektiği drama sebep olanların sahiplerini ve kurulu sistemi yerin dibine soktum. Fakat sonra defalarca kez cümleleri yontarak eserin kurgusuna uygun hale; var olan gerçek acıların olabilecek en rötuşlu haline soktum. Bana da bu yakışırdı. Çünkü Cilee Diyarının oluşturulmasındaki maksat, okuyucuya hem de fantastik kafada olan ve eseri keyif beklentisiyle okuyan profile acı vermek değildir; durumdan bahsetmek, karanlığa bir ışık yakmaktır. Bunun başka bir örneği bulunmuyor! Eserimin sosyal sorumluluk kaygısını ustaca barındırmasından dolayı mutluyum ve mütevazi değilim.  Bu yüzden Visnella serisi, çok geniş karakter ve olay kurgusunun yanında konuşamayan saf canlıların haklarına değinip -çocuklar ve hayvanlar-, içlerinden acınası durumda olanlarının çektiklerini bin bir takla ile yontup okumaya elverişli hale getirdiğim çok renkli ve özgün bir fantastik- bilim kurgu türde eserdir. Dili basit değildir, orta okul ve üzeri için ve tabi yetişkinler için de uygun olduğunu düşünüyorum ve bu yaş gruplarından güzel geri dönüşler alıyorum. Kısa sürede 2.baskıya ulaştık, okullar da okuma listelerine eklemek suretiyle ilgi göstermeye başladılar.

  • Kitap baş kahramanınızı ele alırsak, güçlü kadınları işlemek size ne tür hisler uyandırdı?

Hangi gelir durumunda ve hangi profilde olursa olsun, hayat, kadınlar için fevkalade uğraştırıcı olsa da ve kendi hayatımda bu konuda pek çok kadının yaşadığı türlü zorluğu dibine kadar yaşamış ve halen yaşıyor olsam da, ben feminist kafada bir insan da hiç olmadım. Biliyorum ki hayatımın geri kalanı bir kadın olmanın yükü ve güzelliğiyle geçecek. Fakat bunun ötesi isyan. O halde mutlu olmaya bakacaksınız. Mutlu olmak da erkekleri hepten dışlamaktan geçmiyor elbette. Erkeklerin doğasını anlamak bence mümkün değil ama bana göre ideal davranışların bazılarını romanımdaki bazı satırlarda bulmak mümkünJ Fantastik türde yazan bir yazara göre aykırı biri değilim, hatta geleneksel değerleri önemserim. Fakat adil olanı severim. İçlerinden adil olanı seçerim. Denge güzeldir, her şeye rağmen… Bu anlamda kitapta eşitlikçi bir dil vardır. Kraliyet 4’lü yönetilir. Krallar ve Kraliçeler birlikte yönetir. Diğer diyarlarda da durum benzerdir. Visnella, evet güçlü bir kadın kahramandır. Elf Kraliçesi Oluevaera, Elf Prensesi Quaela, Kraliçe Niolgna kitaptaki başlıca kadın kahramanlardandır hepsinin fikirlerini gerçekleştirebilecekleri hareket serbestisi vardır veya bunun için çabalarlar. Kitapta çok sayıda erkek kahraman da vardır. Hikaye akışında, bazen kadınlar erkeklere bazen de erkekler kadınlara yardım ederler. Visnella, mentalist insanlardan oluşan çağ aşırı bir toplumda yaşıyor olsa da türlü ön yargılar ile mücadele eder. Ve ailesi onu korunası bir canlı olarak görürken, yaşıtı genç generallerin yeteneklerinden çok güzelliğine önem verdiğini düşünür. Visnella kendini gerçekleştirme yolculuğuna çıkar. Bu yolda çoğu şeyi yaşarken öğrenecektir. Hem kendini hem saf canlıları kurtarmak ve diyarları idare etmek gibi bir misyonu vardır. Visnella, dişiliğinden çok yapmak istediklerine kafa yoran bir kahraman. Diğerleri o açıdan bakmasa da her şeye ve herkese rağmen, onun sanki bir cinsiyeti yok, misyonu var gibi. İşte bu beni heyecanlandırıyor. Yaşınız ilerledikçe, hayatın çok uzun olmadığını görüyor, hayata daha felsefi açıdan bakıyor ve yapmak istediklerinize aşk duyuyorsunuz.

  • Serinin 2. Kitabı için çalışmalar yapıyorsunuz, meraklıları için ufak bir tüyo verebilir misiniz?

Elbette, memnuniyetle. 2.Kitabın yarısını yazdığım bir aşamadayım. Bildiğiniz gibi Instagram sayfamdan zaman zaman ipuçları veriyorum. Serinin 2.kitabında açığa çıkan yeni saklı diyarlar, keşfedilen yeni hayatlar, kurulan yeni dostluklar ve ortaya çıkan yeni düşmanlıklar var. Bol bol maceraya devam, Lirik dil artıyor; şiirsel betimlemelere italik olarak ayrıca yer veriyorum ve bundan çok hoşlanıyorum. Şiirsel anlatım kelimelerle yapılan tutkulu bir danstır. Ayrıca, 2. Kitap astrolojiye ilgi duyanlar için de biçilmiş kaftan diyebilirim. Yeni ırkların ve olayların haricinde, mentalist insanların farklı yönlerini Burçlar Patikası kısmında görmek mümkün. Bu inanılmaz bir deneyim. Serinin sonraki kitaplarında adım adım tüm burçların insanlarının çeşitli karakterler ile temsil edilmesini planlıyorum. Şimdiye kadar burcunu bilip de burcunun özelliğini taşımayan bir insana rastlamadım. Kitapta buna yönelik psikolojik çözümlemeler yer alacak. İlk kitapta akreplere göndermeler vardı biliyorsunuz. Astroloji geleceği tahmin aracı olamaz, ama insanları çeşitli niteliklere göre tasnifleme aracı olabilir bence. Bunda da aslında ilahi bir denge olduğunu düşünüyorum. Mesela bazılarımız sorumluluk sahibi bazılarımız değil ama başka bir özelliği var. Sanki bir matematik gibi herkes birbirinin kendinde olmayan yönünü dengeliyor. İşte 2. Kitapta, burçlara göre kimin hangi yönüne göre neyi geliştirmesi veya bir başkasını dengelemesi gerektiğini inanılmaz keyifli bir şekilde işliyorum. Tavus kuşları, mucit Kovadalılar, Devler, Hudular eklenen diğer öğeler. Bilim kurgu öğeleri de zaman zaman ön plana çıkıyor. Elbette Elfler, insanlar, periler, Unicornlar, Ankalar ve Su Altı Bilgiçleri de varlığını sürdürüyor.

Karakter ve nesne şemaları geliyor. Visnella orijinal bir kitaptır, sağlam kafa ile okumalısınız, kelimeler o zaman su gibi akar.

7-İş hayatı ve annelikle ilgili dengeyi nasıl koruyorsunuz?

Ben hiçbir denge kuramıyorum. Hiçbir yere yetişemiyorum. Kendime ait alanım çok az. İş hayatıma bebiko sebebiyle ara verdim. Biraz büyüyene kadar böyle devam etmeliyim. Bu süreçte kitabımı çıkartıp, yüksek lisansımı tamamladım. Nefes alamadığım çok zaman oldu ve halen de öyle. Sanıyorum ki hepimizin hayatında böyle bir dönem var.

8-Sizin en beğendiğiniz 2 yazar ve kitap adı alabilir miyiz?

Sevdiğim iki kitap,

Paulo Coelho : Işığın Savaşçısı’nın el kitabı

Pierre Franckh : Rezonans Kanunu

Terry Brooks, Leigh Bardugo, J.K Rowling, George R.R Martin orijinaldir, tüm eserlerin hoşlanmadığım kısımlarını atlayarak ilerlerim. Tolkien okunmalıdır elbette, tadı vardır.

9-Yazarlık kariyerinize fantastik türlerle mi devam etmeyi düşünüyorsunuz, farklı kitap türlerine yer verme düşünceniz var mı?

Ben, bana iyi hissettiren her şeyi okurum. Günlük hayata dair kurguları nadiren tercih ederim. Çünkü sıkılıyorum. Keyif almak veya yeni bir şey öğrenmek isterim. Farklı olandan ve beni eğlendirip şaşırtan şeylerden hoşlanırım. Visnella serisini 3 ila 7 kitap arasında planlıyorum. Bu sebeple ömrüm ancak buna yeter.  Çünkü dokunulacak çok konu var; İncitmeden ve özenle. Ve yazılacak çok şey var, keyifle. Bildiğiniz gibi Visnella romanı serisi ile aynı zamanda ihtiyaç sahibi çocuklar ve hayvanlar için yardım projeleri yapmak istiyorum. Umarım buna imkanım olabilir. Bu, benim kalemimle açıldığım engin denizlerdeki amaçlarımdan birisi.

10-Sizi takip etmek isteyenler için hangi iletişim ve sosyal medya hesaplarını sunmalıyız?

Beni takip etmek ve hikayeye dair detaylardan haberdar olmak için,

Instagram : @visnella_zeni

@visnella.official    hesaplarım bulunuyor,sevgilerimle.

Mutlu ve umut dolu başlayan ilişkilerin bir çoğu neden hayal kırıklıkları ile sonuçlanır? Hangi taraf neyi eksik yapmıştır da umulduğu gibi devam etmez bazı ilişkiler? Mutsuz biten ilişkilerde hata daha çok kimdedir?

Yukarıdaki soruların cevaplarını elbette bilmiyoruz ancak ilişkinizi yukarıya taşıyacak ve her daim canlı tutmanızı sağlayacak 3 harika püf noktamız var!

  1. Sosyal Alan Yaratın: Herkesin biraz tek başına nefes almaya ihtiyacı var. Bu sizin karşı tarafı veya karşı tarafın sizi daha az sevdiğini göstermez. Aksine, birbirinizi özlemeniz için fırsat doğar. Farklı ortamlar, farklı insanlar sizin sosyalleşmeniz ve eğlenebilmeniz için harika birer fırsattır ve tabi kendinize dönebilmeniz için de. Sosyal ortamında mutlu olan insanlar, bu güzel enerjisini ilişkisine de taşır ve daha keyifli bir ruh haline bürünür. Sosyalliği yabana atmayın!
  2. Eğlenmeyi Unutmayın: Beraberken eğlenebilmeye önem veren çiftlerin daha uzun soluklu ve kalıcı bir ilişkileri olduğu bir gerçek. Monotonluğu e-kart etmeyi de beraberinde getirecek olan birlikte eğlenmek, bir ilişkiyi yukarılara taşıma konusunda size çok yardımcı olacak. Partnerinizin hobileri sizin ilginizi çekmiyor olabilir ancak mutlaka ortak zevkleriniz vardır. Bu zevklerinize yönelik etkinlikler düzenleyebilir veya ortak arkadaş grupları ile de eğlenme ortamı yaratabilirsiniz. Kim eğlendiği birinden uzak kalmak ister ki?

           3.   Cinsel Hayatı Atlamayın: Sağlıklı ve güçlü bir ilişki için cinsellik faktörü es geçilemez. Neticede arkadaş değilsiniz ve cinsel hayat ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Eğer bu konuda sorun yaşıyorsanız, kendinize ve partnerinize zaman tanımaktan ve gerekirse bir uzmandan profesyonel destek  almaktan çekinmeyiniz. Partnerinizle bu konuyu konuşmaya çalışmalı ve neyi istiyorsanız onu açıkça belirtmeyi denemelisiniz.

 

Keyifle uygulayabilmeniz dileğimizle…

Woman TV’de yayınlanan İnci Bekarlı’nın sunuculuğunu yaptığı Yeniden Başla programına konuk olan Kurucu Ortağımız Selen Atasoy, 4857 sayılı iş kanununa göre iş hayatında kadın hakları, hamilelik ve doğum sürecinde kadınlar, kadınların önündeki kariyer engelleri, Türkiye’de kadın istihdamı gibi konulara değinerek bilgilerini Woman TV izleyicileri ile paylaştı.

Aynı zamanda kendi işini kurmak isteyen,  girişimci kadınlara sunulan devlet imkanlarını da es geçmeyen Selen Atasoy üniversite seçiminde kadın adaylara sevdikleri ve yeteneklerinin var olduğu alanlara yönelmelerini önerdi.

Pek çok konuda yeteneklerini ve kapasitelerini değerlendiremeyen çok sayıda kadın olduğunun altını çizen Selen Hanım, kadınların daha özgüvenli ve daha kararlı olurlarsa çok daha hızlı yükselebileceğini belirterek avantajlarımızın farkına varmamız gerektiğini düşünüyor.

Programı izlemek için youtube linkini sizlerle paylaşıyoruz.

Keyifli seyirler,

Açıklamaları ve verdiği bilgiler ile ezber bozan Kalp ve İç Hastalıkları Profesörü Canan Karatay bu sefer gençleşmek isteyenlere önemli tavsiyelerde bulundu.

Obeziteye açtığı savaş ve insanları sağlıklı kilolarda olmaya teşvik etmek için önerileri, kitapları ve kendi adını taşıyan diyeti ile tanıdığımız Canan Karatay bu sefer gençleşmek için çözüm arayışında olanlara seslendi ve Omega-3 yağının kullanılması durumunda gençlik için estetik operasyonlara gerek kalmayacağını duyurdu.  Omega-3 için “İyileştiren Yağ” diyen Karatay, bu yağın her gün vücuda girmesi gerektiğini söyledi ve düzenli kullanım sonrasında yaşlanmayı geciktirdiğini iddia etti. Ayrıca kilo vermek isteyen kişiler için de Omega-3’ün yardımcı olacağını vücudumuzun bir çok ihtiyacını gidermede etkili bir yağ olduğunu belirtti.

 

Omega-3 nedir? 

Omega-3 bir grup çoklu doymamış yağ asiti türüne verilen isimdir. Yağın vücut tarafından enerjiye çevrilmesinde görevli önemli bileşenlerdendir. İnsan fizyolojisinde 3 farklı Omega-3 yağ asidi tipi rol oynar. Bunlar bitki yağlarında bulunan a-linolenik asit (ALA) ve her ikisi de deniz ürünlerinde yaygın olarak bulunan eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA)’dır.

Omega-3 içeren besinler

Ceviz, yenilebilir tohumlar, uskumru, alabalık, kabuklu yemişler, yağlı balıklar, midye, tavuk yumurtası, somon, kırmızı et, soyada omega-3 yağ asitleri bulunur.  Balıktan elde edilmek istenen omega-3 için en etkili sağlıklı pişirme yöntemi ızgara, haşlama ve buğulama yöntemidir, kızartma şeklinde pişirilen balıklarda diğer yöntemde elde edilen omega-3 kadar etkili değildir. Doğal yolla alınan Omega-3 yanında takviye olarak da ayrıca alınan Omega-3 yağlarını kullanmadan önce mutlaka hekiminize danışınız.

 

 

Gerek kalıtsal faktörler, gerek yaş, gerekse tıbbi geçmiş gibi pek çok faktör gebeliği riskli hale getirebiliyorken riskli gebeliklerde perinatolog kontrolünün önemini ve bilinmesi gereken diğer detayları  Perinatolog Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Behram ile ele aldık. Bu bilgilendirici ve önemli röportajımız sizlerle:

  • Merhaba Mustafa Bey, kendinizden bahseder misiniz?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlığımı Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Evi’nde tamamladıktan sonra yandal sınavına girerek, Türkiye’de 7.si olarak  Kanuni Sultan Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Perinataloji Bölümü’nü kazandım. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Özel ilgi alanlarım arasında tenis oynamak, tarihi kitaplar okumak yer alıyor. Amatör olarak fotoğraf çekmeyi de çok severim.

  • Stresin riskli gebeliklere olan etkisi nedir?

Bilindiği üzere stres, hemen her hastalığın başlangıç faktörü olarak kendini gösteriyor. Bu yüzden, stresten uzak durmak rahat bir hamilelik geçirmenin ilk kriterleri arasında yerini alıyor. Çünkü stres, gebelik sürecinde kimi zaman istenmeyen komplikasyonlara sebebiyet verecektir. Örnek verecek olursam stres; erken doğum, düşükler, rahim enfeksiyonları ve hatta doğum anında bebeğin oksijensiz kalmasına bile neden olabiliyor.

  • Anneler gebe kalmadan önce nelere dikkat ederse gebeliğin riskli olma ihtimali düşer?

Hamile kalmadan önce dikkat edilmesi gereken birçok kriter olsa da kimi zaman bu kriterler riskli gebeliğin önüne geçemiyor. Genetik bazı hastalıklar ve anne adayında çocukluktan itibaren var olan rahatsızlıklar kimi zaman riskli gebeliği zorunlu kılabiliyor. Bu nokta da ise doktorun anne adayını yönlendirmesi sağlıklı bir gebelik için önem taşıyor. Hamilelik sürecinden önce sigara – alkol tüketiminin bırakılması, düzenli beslenme, kilo kontrolü, stres yönetimi, kafein tüketimi hamilelik sürecini etkiliyor. Ancak, gebe kalınan yaş, tıbbı geçmiş, çoklu hamilelikte kimi zaman engellenemeyen riskli gebelikler arasında yerini alıyor.

  • Riskli gebeliklerde vajinal doğum hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Doğum şekli, riskli gebeliğin nedenlerine göre değişkenlik gösterir. Örnek vermem gerekirse; rahim ağzının tamamen kapattığı plasenta previa vakalarında planlı bir şekilde sezaryen doğum yapılması gerekir. Ancak bebeğin kilosu, geliş pozisyonu anne adayının fiziki durumu vajinal doğuma uygun ise riskli gebelik olsa bile vajinal doğum gerçekleştirilebilir.

  • Riskli gebelik nedir?

Riskli gebelik, anne adayının ve bebeğin hayati risk taşıdığı hamilelik sürecini kapsar. Bu durum; anne adayında risk, plesentada risk ve bebekte risk olarak kendi içinde 3 gruba ayrılır. Anne adaylarında hamilelik sürecinde görülen hastalıklar ve hamilelik sürecinde ortaya çıkan bazı sorunlar riskli gebeliğin oluşmasına neden olur. Gebelik zehirlenmesi, rahim ağzı yetmezliği, bebekte gelişme geriliği, bebekte kan uyuşmazlığı, fetal anomali, erken doğum riski gibi birçok sebep riskli gebeliğe neden olan problemlerin başında geliyor.

  • Perinatoloji ve Perinatalog nedir?

Perinataloji, riskli gebelik takibinin yapıldığı bir tıbbı alandır. Hamilelik öncesi, sırası ve sonrasında bebekte ve anne adayında ortaya çıkabilecek tanı ve tedavi süreçleri ile ilgili takibinin yapılmasını sağlar. Perinatalog ise riskli gebelik tedavisinin takibini yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlarına verilen isimdir. Uzmanlık alındıktan sonra Riskli Gebelik Uzmanlığı eğitimleri alındıktan sonra Perinatalog olunur.

  • Riskli gebeliklerde anne karnından tedavi mümkün mü?

Gebelik sürecinde yapılan bazı testler ile birlikte ilerleyen teknoloji ve tedavi yöntemleri bebeğin, anne karnındayken tedavisini mümkün kılabiliyor. Bu süreçte, özel ultrason, laboratuvar testleri, amniyosentez, kordosentez, biyofiziksel profil, kronik villus örneği ve servikal uzunluk ölçümü gibi testler yapılıyor. Bebekteki gelişim bozukluklarının tespit edilebilmesi için amniyosentez dediğimiz sıvı alınır ve 15. haftadan sonra bebekte oluşan beyin ile ilgili sorunlar tespit edilir. Riskli gebelik sürecinde yapılan testlerden biri de servikal uzunluk ölçümüdür. Bu ölçüm ise doğumun riskli olup olmayacağı hakkında bilgi verir. Bu yüzden hamilelik sürecinde yapılan bazı testler, hem anne hem de bebek sağlığı için bilgiler verirken, tanı ve tedavi için de önem arz ediyor.

  • Yüksek riskli gebelik takibi nasıl yapılmalı?

Genellikle gebeliğin 4. Haftasından itibaren doktor kontrollerine başlanır. 28. haftaya kadar aylık periyotlarla kontroller yapılır. 28. haftadan doğuma kadar ise 2 haftada bir gebeliğin takip edilmesi gerekir. Kontroller, anne adayına ve bebeğin sağlığına göre değişiklik gösterebilir. İlk yapılan kontrollerde anne adayının tıbbı geçmişi incelenir. 12. haftadan itibaren ultrason muayenelerine başlanır. Bebeğin kontrolü yapılırken gerekli durumlarda kalbine ve ense kalınlığına da bakılmalıdır.

  • Anne karnından alınan kan testi ile Down Sendromu anlaşılabilir mi?                                                                                                                 

Onbirinci ile 14. haftada yapılan tarama testleri bebekte Down Sendromu olasılığını tespit etmemizi sağlar. Kimi zaman ultrason ile ölçülen ense kalınlığı 3 mm sınırını aşan her bebek için ‘’Down Sendromu’’ teşhisi konuluyor. Ancak ultrason ile bu teşhis konulamaz. Ultrason muayenesinde bebekteki ense kalınlığının yüksek çıkması Down sendromu riskini oluşturabilir, ancak kesin tanı koymak için detaylı analizlerin ve testlerin yapılması, çıkan sonuçlara teşhis konulması gerekir.

Mustafa Bey’e teşekkür eder, tüm gebelerimiz için sağlıklı doğumlar dileriz.

Vücudumuza yapısal destek sağlayarak hareket edebilmemizi sağlayan sistem kas iskelet sistemimizdir. İleride sağlıklı yetişkinler olabilmek ve sağlıklı birer çocukluk dönemi geçirebilmemiz için gelişim çağındaki yıllar özenli geçirilmeli, çocukların kas iskelet sistemlerine zamanında doğru yatırımlar yapılmalıdır.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ülkü Sarpkaya çocukların vücut şeklinin sağlıklı olması, kas iskelet sisteminin sağlıklı olması açısından çok önemli olduğunu belirterek ailelere şu tavsiyelerde bulundu:

Doğru duruş önemli

Çocukların kas iskelet sistemlerinin sağlıklı olması ve postür bozukluğu, skolyoz, kifoz gibi hastalıklara yakalanmamak için doğru duruş son derece önemlidir. Bilgisayar başında ve yanlış oturma pozisyonlarında geçirilen uzun süreler yani çocuğun kambur ve başın eğik pozisyonda olması durumu diyaframdan sağlıklı nefes alınamamasına sebep olur. Bu kötü duruş havanın yavaş solunmasına, düşük enerji düzeylerine, omurların hatalı dizilmesine, kas spazmlarına bağlı olarak postür bozukluklarına zemin hazırlar. Sağlıklı bir vücut şeklinin gelişebilmesi için çocukların ekran başında uzun süre geçirmemesi ve doğru duruşta kalmaları önemlidir.

Çocuklar hareket etmeye teşvik edilmeli

Kas iskelet sistemlerinin doğru gelişmesi, boy uzaması, denge koordinasyonlarının sağlanması açısından çocuklar açık havada park ve bahçelerde bolca hareket etmeye teşvik edilmeli. Yaşına uygun, kendisinin de ilgisini çeken spor dallarına yönlendirilmeli. Egzersiz kas gücünü, kasların esnekliğini, eklem hareketliliğini artırır. Duruşu ve dengeyi geliştirir, kemikleri, bağları ve tendonları güçlendirir.

Sağlıklı beslenme ve kaliteli uykuya dikkat

Çocukluk çağında sağlıklı beslenme, vitamin mineral takviyeleri (özellikle D3K2 vitamini, magnezyum ve Omega3 takviyesi) ve uyku çocuğun gelişmesinde ve boy uzamasında çok etkilidir. Herkes anne karnından itibaren 35 yaşına kadar bir kemik kitlesi geliştirir. 35 yaşına kadar elde edilen bu kemik kitlesine doruk kemik kitlesi denmektedir. Sonrasında 40 yaşına kadar kemik kitlesi aynı kalır ve sonraki yıllarda yavaş yavaş azalmaya başlar. Yani hepimiz kemik sağlığımızın yatırımını çocukluktan itibaren yapmaktayız. İleriki yaşlarda kemik erimesi (osteoporoz) riskini azaltmak çocukken kemik sağlığını korumaktan geçmektedir.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve Han Belediyesi işbirliğiyle başlatılan Lavanta Balı Üretim Projesi’nde girişimci kadınlar, arıların ilk mahsulü olan polenleri aldı.

Ekonomik olarak zor günlerden geçen üreticilere destek için Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan projeler tüm hızıyla sürerken, Han ilçesinde oluşturulan şehrin en büyük lavanta bahçesinde de üretim devam ediyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nca başlatılan Lavanta Balı Üretim Projesi’nde hasat aşamasına geçildi.

Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de katıldığı törenle 16 üretici kadına toplam 90 adet arı çıtalı kovan ve yedek kovan ile temel arıcılık malzemeleri verilmişti.

Proje kapsamında ilk ürün hasadını alan girişimci kadınlar, kovanlardan 3 günde 9 kilogram polen topladı. Üreticiler 3 hafta boyunca arı kovanlarından polen almaya devam edecek.

Yapılacak olan temizleme işlemlerinden sonra polenler kavanozlanarak satışa hazır hale getirilecek. Girişimci kadınların gerek polen gerekse bal üretiminde alım garantisi veren Büyükşehir Belediyesi, ürünleri Üretici Marketler aracılığıyla vatandaşlara ekonomik ve sağlıklı bir şekilde ulaştıracak. Girişimci kadınlar, Ağustos ayında ise ilk bal hasadını yaparak bal üretimine başlayacaklar.

 

 

Son yıllarda aydınlandığımız bir yeni konu da; ödül ile iş yaptırmanın önerilmediği.  “Karne hediyesi” , “birincilik hediyesi” gibi sonuna ödül konulan pek çok işin aslında ödül vaad edilmeden yapılsa çok daha faydalı bir hal alacağını artık öğrenmiş bulunuyoruz. Çoğumuzun gözünde işe yarar bir çözüm olan ödül vermek iyi bir etki yaratmadığı gibi tam tersine çocuklarda olumsuz etkilere dahi yol açabiliyor. Çocuk gelişiminde ödül vermenin neden önerilmediğini sizler de merak ediyorsanız,  konuyu tüm açılardan ele almış olan Dr. Özgür Bolat’ın “Beni Ödülle Cezalandırma” kitabı bizlere harika bir rehber oldu. İşte kitapta bahsi geçen sebepler:

  1. İç Motivasyonu Öldürüyor:  Kendilerini bilime adamış ve iç motivasyonları çok yüksek olan insanların dahi, Nobel ödülü aldıktan sonra çok az bilimsel araştırma yaptıkları görülmüş. Ödülün, iç motivasyon için zararı herhalde daha iyi anlatılamazdı. Çocuk bir işi ödül ile yapıyorsa, o işin değersiz, keyifsiz olduğu algısını yaşar. Zaten keyifli olan işler için( oyun, çizgi film, sinema gibi) ödüle gerek olmadığını düşünür.  Ödevini yaparsa çikolata yiyebileceği vaad edilen çocuk, ödev yapmanın bir ödül (çikolata) olmadan gerçekleştirilemediğini düşünebilir. Bu durumda ödev yapmak çocuğun gözünde değersiz bir iş olur ve çocuk ödeve karşı daha da soğur. İç motivasyonu düşer.
  2. Gelişimi Olumsuz Etkiliyor : Ödül almaya odaklı olan bir insan konunun derinine girmeye çalışmaz sadece ödüle odaklanır ve ödül alabilecek kadar sınırlarını zorlar. Halbuki konuyu derinlemesine anlamaya çalışsa ve odak noktası anlamak olsa, daha fazla verim alır ve gelişimi de daha çok ön planda olur.
  3. Sorumluluk Bilincini Azaltıyor: Çocuklar bir işi ödülle yapmaya alışırsa, kendi sorumluluğunda bulunan işler için dahi ödül beklentisine girerler. Sorumluluk bilinci bu sebepten azalır ve ödül olmadan o iş gerçekleştirilmez. Bu da çocuğun muhakeme becerisini köreltir.
  4. Arkadaşlık ve İşbirliği Hissine Zarar Veriyor: Rekabet hissini arttıran ödül vermek, çocuklar arasında arkadaşlık, birlik, beraberlik hislerini köreltir ve işbirliği içerisinde olmalarını engeller. Bu da ödülü alamayan yani başarısız olan çocuklarda, grup içinde dışlanmaya sebebiyet verir ve çocuğun hem o işe olan isteği tamamen yok olur, hem de çocukta özgüven sorunu oluşturur.
  5. Ahlak Duygusunu Köreltiyor: Çoğu yarışmada veya ödüllü işlerde kişilerin oyunbozanlık veya hile gibi yöntemlerle ödülü almaya çalıştığını görebiliriz. Bu durum çocuklar arasında da aynıdır. Ödülü alabilmek için çocuklarda da kıyasıya bir rekabet ortamı oluşmuşsa, çocuk arkadaşını kırmak, haksızlık yapmak gibi adil duygulardan uzaklaşıp hırsla etik olmayan davranışlara yönelebilir. Buna itme, düşürme, yalan söyleme gibi pek çok davranışı dahil edebiliriz.

Ödül vermenin hangi sebeplere yol açtığından yukarıda bahsettik. Ödül vermek yerine ne yapmalıyız diye düşünüyorsanız yapmanız gereken tam olarak iç motivasyonu oluşturmak. Yani çocuğuna o işin neden yapılması gerektiğini sıkılmadan anlatıp, kendisinin de bunu istemesini sağlamak. Aynı zamanda yapmaktan keyif almadığı ve sizin ödül ile yaptırmaya çalıştığınız aktivitenin neden istenmediğini bulmak ve derin bir çözüm üretebilmek. Yani olayın kökenine inmek ve oradan yola devam etmek…