Yazar

womanlogy

Yazılar

Doğal kaynakların hızla tükendiği günümüzde çevreye duyarlılık, sürdürülebilirlik, geri dönüşüm kavramları önemini her geçen gün artırıyor. Doğal kaynakların bilinçli kullanılması çocukluğumuzda edindiğimiz alışkanlıklarımızla doğrudan ilgili.

 Dünya kaynakları hızla tükenirken bir yandan topluca mücadele ettiğimiz salgın hastalık; insanları sahip olduğu kaynakları daha bilinçli kullanmaya ve doğal olanı tercih etmeye yöneltti. Evlerde kalınan pandemi sürecinde, kaynakların daha planlı ve etkili kullanmanın yolları arandı ve doğada vakit geçirmek her zamankinden çok özlendi.

Kaynakların etkili kullanılması, doğa sevgisi ve çevreci sanat yaklaşım büyük çoğunlukla çocuklukta kazanılan değerlerden. Başta ebeveynler ve eğitimcilerin önderliğinde çocuklarda doğa sevgisi oluşturmak ve yok etmeden de tasarım yapılabileceğini öğretmenin en etkili yolu onlara örnek olmak ve çocukları erken yaşta çevreci sanatla tanıştırmak.

Çocuklarda çevre duyarlılığı, geri dönüşüm bilinci ve eko sanata ilgi geliştirmek için işte öneriler:

  • Haftanın bir günü oyuncaklar kaldırılabilir ve oyuncaksız gün olarak belirlenebilir. Bugün çocuk evdeki veya çevresindeki malzemelere farklı bir gözle bakmayı ve dönüştürmeyi öğrenir.
  • Oyun hamuru oynamanın çocuklar için faydaları açıktır. Çok sevdikleri bu hamurlar evdeki malzemelerle birlikte yapılabilir. Hem bir aile aktivitesi olması hem de doğal malzemelerden bir oyuncak üretmek çocukları çok mutlu edecektir.
  • El becerilerini geliştirmek ve doğaya temas edebilmeleri için için hamur dışında toprak ve kil ile de oynayabilecekleri ortamlar hazırlanabilir.
  • Meyve çekirdekleri, yapraklar, dallar, kozalaklar ile resim ve tasarımlar yapmaları teşvik edilebilir.
  • Çocukların pancar, kahve gibi rengini baskın olarak veren doğal gıda maddeleri ile resimler yapmaları veya bunları yaptıkları kil, seramik gibi eserleri renklendirmek için kullanmaları sağlanabilir.
  • Evde bulunan kağıt rulolar, aldığımız ürünlerin kutuları gibi doğal evsel atık ürünleri ile özgürce kendi tasarımlarını yapmaları sağlanabilir.
  • Sebzeler ve yapraklarla baskı çalışması yapılarak doğal dokuları incelemeleri sağlanabilir.

Çocukların çevreye duyarlı bireyler olması için her şeyden önce doğada yeterli vakit geçirmesi ve öncelikle doğayı sevmesi gerekiyor. Bütünün bir parçası olduğunu hisseden çocuk hem çevreye karşı saygılı olacaktır hem de içindeki doğal sanatçı ortaya çıkacaktır.

Astroloji yalnızca kişiliğimiz hakkında bilgi vermiyor, hayatımızın birçok alanına etki ediyor. Bunlardan biri de beslenme alışkanlıklarımız. Burcunuza göre, bazı gıdalar sağlığınız için daha yararlı olabilirken, diğerleri ise tam bir zarara dönüşebilir. Aralarından seçim yapabileceğiniz çok geniş çeşitlilikte besinden, sizin için doğru yemeği bulmak biraz zor olabilir.

Yazlar ayları geldiğinde doğanın en hareketli en canlı zamanları ortaya çıkar. Bu süreçte hareket eden şeyleri yavaşlatacak, ağırlaştıracak her türlü etmenin doğadan uzaklaştığını söyleyen Astrolog Kenan Yasin Bölükbaşı, burcunuzdan ilham alarak yaz aylarında beslenmenizi şekillendirmenize yardımcı oluyor.

Şekere ne kadar bağımlı olduğunu biliyor musun? Önce kendini gözlemlemeli ve ne kadar şeker ihtiyacı duyduğunu belirlemelisin. Şeker denince aklınıza sadece tatlı, draje, çikolata, bonbon gelmesin. Pilav, makarna, pirinç, ekmek, meyve, kola, aromalı içecekler… Tüm bunlar şeker içeren gıdalardır. Meyve de mi? Evet, özellikle yaz aylarımızın vazgeçilmezi kavun ve karpuz en şekerli ve en tehlikeli meyvelerdir.

Hiç birini yemeyecek, uzak mı duracağız? Hayır! Her şey için “Azı karar, çoğu zarar” demeyi tercih edeceğiz. Eğer şeker tüketimini arttırırsak ne olur? Vücut yağlanmaya, ağırlaşmaya başlayacaktır. Vücut kapasitesini aşan şeker alımı nedeniyle bedenimiz onları yağa çevirmeye, depolamaya, soğuk kış aylarında vücudu koruyacak ekstra yakıt deposu haline getirmeye çalışacaktır.

Doğayla uyumlanmak için yağ depolamayı geride bırakmalıyız. Soğuk kış aylarında da bizi koruyacak sobamız, kalorifer sistemli evlerimiz var, çok şükür. Depolamamız gereken şeker olmamalı. Onun yerine yeni kitaplar, macera gezileri, keşifler, sanatla iç içe olma, müze gezileri, tarih araştırmaları gibi konularda kendi ilgi alanımıza göre Venüs’ümüzü sevindirmeyi başarmalıyız.

Venüs’ünüzü sevindirecek Yükselen burçlarınıza göre tavsiyeler,

Yükselen Koç

Ağırkanlı olmaktan haz etmeyen bir doğaya sahipsiniz. Yemeğin de aperatifi sizin için en idealidir. Fakat hızlı yemek yemenin zararını hepimiz biliyoruz pek tabii ki. Özellikle yaz aylarında fast food ürünler tüketmeye dikkat etmelisiniz.

Kızartmalar hızlıca gidecek yaz aylarının vazgeçilmez akşam yemeklerini süsler fakat azı karar, çoğu zarar ilkesini atlamayın. Kırmızı meyve ve sebzeler, demir, çinko gibi iyonların vücudunuzdaki dengesine dikkat etmelisiniz. Aşırı terliyor olabilirsiniz. Bu durumu kontrol altına almak için aşırı baharatlı ya da tuzlu gıdalardan uzak durmaya özen göstermelisiniz. Önceliğiniz fit olmak ve beden sağlığınızı önemsemekse, kötü alışkanlıklarınızın yerini iyileri ile değiştirmelisiniz. Tek başınıza ya da arkadaşınızla yürüyüş yapmayı tercih etmek, hem kesenizi hem de sağlığınızı tehdit altına almayacaktır. Ya da sağlığınız için gerekli olan tüm yiyecekleri özenle seçmelisiniz.

Yükselen Boğa

Bedeninizin sürekli su topladığından şikâyet ediyor olabilirsiniz. Bu durumda yediğiniz yemeklerin tuz oranına dikkat etmelisiniz. Hormonel dengeyi sağlayan ve metabolizmadaki şeker dengesini koruyabilecek besinler tüketmek önemli olacak. Tarçın kabuğunun çayınızda ya da içtiğiniz suda bulunması bedeninizdeki su oranını dengelemeye yardımcı olacaktır. Yemek yediğiniz yerin konforu sizin için birinci prensibiniz olabilir. Yemek alışkanlıklarınızda uyguladığınız katı kuralları bozmak yerine farklı alternatif planlar üretmek sizi daha iyi hissettirebilir. Katılacağınız sanatsal aktiviteler, doğayla iç içe olmak, kişisel bakımınıza vakit ayırmak beden ve zihin sağlığınızı koruyabilir.

Yükselen İkizler

Zihnin hızlı çalıştığı doğaya ait bir burcun mensubusunuz. Zihni sakinleştirmek yaz aylarının yoğun temposunda sizin için zor olabilir ve bu durum zihin- beden dengenizi bozabilir. Uyku kaçırıcı yiyecek ve içeceklerden uzak durmayı deneyimlemelisiniz. Zihni sakinleştirici çaylar gayet iyi gelebilir. Özellikle ıhlamurun sakinleştirici etkisini deneyimlemelisiniz. Melisa ve papatya çayları da etkili olabilir. Hazır gıdalardan uzak durmanızda fayda vardır. Her şeye yetişmek ve herkesi mutlu etme çabalarınız sayesinde gösterdiğiniz ekstra performanstan ötürü al ver dengenizi koruyamıyorsunuz. Bu dengeyi korumak ve yerini iyileri ile değiştirmek için bağışlarda bulunabilirsiniz.

Yükselen Yengeç

Hafıza ve geçmiş yengeç burcu ile ilintilidir. Kokular yengeç burcu için çok daha önemlidir. Yiyeceğiniz besinleri önce koklayıp, sonra ağza atma kararını vermek Yengeç burcunda otokontrol oluşturabilir. Bu sıcak yaz aylarında ağır gıdalardan uzak durmakta fayda vardır. Mide asidini etkileyecek ya da bozacak olan besinlerden uzak durmalısınız. Bağımlılıklarınız kolay bozulmasa da direncinizi kırmalı ve hayatınıza yeni bir şey eklemeyi (öncü burç) ihmal etmemelisiniz. Sizlerin motivasyonunu yükselten ve yanında huzur bulduğunuz arkadaşlarınızla yapacağınız aktivitelere öncülük edebilirsiniz. Ya da arkadaşlarınızla bir araya gelip onlara daha sağlıklı sofralar hazırlayabilirsiniz.

Yükselen Aslan

Sıcak yaz aylarında Güneş ışınlarından teninizi korumanız gereklidir. Onu parlatacak ve güzel gösterecek ürünleri güneş ya da bakım kremlerini denerken bu ürünlerin doğal olmasına dikkat etmelisiniz. Protein içerikli besinler, et ve et ürünleri Aslan burçları için idealdir. Yaş aldıkça beslenme şeklini hafifletmeli ve et sebze dengesini sağlayacak sağlıklı tabaklar tüketmelidir. İçinde bulunduğunuz ortamda tüketilen yemeklere, şekerli gıdalara daha çok dikkat etmelisiniz. Tatlı düşkünü bir arkadaşınızla geçireceğiniz vakitler şeker dengenizi bozabilir sizi asabileştirebilir. Dikkat!

Yükselen Başak

Bağırsaklarınızı çalıştırmak için lifli gıdalar tüketmeye önem vermelisiniz. Çok çalışmaktan yemek yemeyi unutabilir, öğün atlayabilirsiniz ve hızlı tüketilen ürünleri tercih edebilirsiniz. Bu konulara dikkat etmeniz özellikle yaz aylarında size daha fazla fayda sağlayacaktır. Ara sıra detoks yapmak da tam size göre bir şifa yöntemi olacaktır. Farklı kültürel alanlara karşı ilginiz yoğunlaşabilir. Yer değişikliği yemek düzeninizi değiştirebilir ve yöresel yemekleri biraz fazla kaçırabilirsiniz. Bu konularda tedbiri elden bırakmamayı deneyimleyin.

Yükselen Terazi

Düzenli öğünler tüketmek, baklagiller ve sulu gıdalar size fayda sağlayacaktır. Hamur işleri ve unlu mamullerden olabildiğince uzak durmalısınız. Vücut hormonel dengesini bozacak ve bol şeker ihtiva eden ürünlerden uzak durulduğu müddetçe arzu ettiğiniz denge uyum ve huzura beden sağlığı olarak da erişebilirsiniz. Düzenli öğün sistemini yakalamak için başkalarına düzenli bir şekilde yemek yapmayı kendinize görev edinebilirsiniz. Başkalarına yemek yapmak için harcayacağınız efor kendi yemek programlarınıza olan itimadınızı da güçlendirebilir, irade kontrolünü sağlamakta ustalaşabilirsiniz.

Yükselen Akrep

Vücut yağ dengesini koruyabilecek gıdalar tüketmelisiniz. Hormonel dengeyi düzenleyecek ürünler tüketmek de fayda sağlayacaktır. Lifli besinleri tercih etmelisiniz. Bitter çikolata, keskin tatlar ve kokular istekleriniz arasında olabilir. Kuru gıdalar tüketmeyi daha çok tercih edebilirsiniz. Lif dengesi açısından kuru kayısı, kuru dut, kuru ananas dilimi gibi suyu alınmış meyveler de iyi gelebilir. Fakat meyve suları özellikle yaz aylarında vücut sağlığınız için daha zararlı olabilir. Kendinize takım arkadaşları bulmayı deneyimleyin. Özellikle kilo problemleriniz için birlikte diyet programları uygulayabileceğiniz güvenilir arkadaşlarınız sizi beden ve zihin sağlığı konusunda destekleyecektir.

Yükselen Yay

Yaz aylarında baharatlı ve aşırı yağlı gıdalardan uzak durmaya daha fazla özen göstermelisiniz. Karaciğeri temizleyen ürünler tüketmek sizin için önemli olacaktır. Alerjik reaksiyonlar verebilecek gıdalardan uzak durmayı başarmalısınız. En başında ise düşmanınız en masum görünen bir meyve olabilir. Bu konuda alerjik reaksiyonları hızlıca tetikleyen meyvelerin başında çilek geliyor, unutmayın. Karaciğeri ne kadar mutlu ederseniz beden sağlığınız da o kadar yerinde olacak demektir. Enginar bu konuda en bilineni belki de. Kendinize has belirlediğiniz manavınız, bakliyatçınız, kasabınız vb. olmasına özen gösterin.

Yükselen Oğlak

Yaz aylarında üzerinizdeki sorumluluk yükünü hızlıca alacak, sizi rahatça uyku düzenine sokacak süt ve süt ürünleri, özellikle keçi sütü ve ürünleri tüketmeye önem gösterin. Kemik ve kas sistemi gelişimi açısından tuz tüketimini iyi dengelemelisiniz. Özellikle deniz, havuz aktivitelerinde yaşayacağınız krampları önlemek açısından tuz tüketimi hayati fayda sağlayacaktır. Yoğun sorumlulukları olan hayatınızı ek vitamin takviyeleriyle bir nebze kolaylaştırabilirsiniz. Öğün atlamamak ve düzenli beslenmek önemli olacaktır.

Yükselen Kova

Doğal ve organik olana yönelmelisiniz. İşlenmiş gıdalardan uzak durmalısınız. Hafif ya da aperatif de olsa gıda boyalarıyla işlenmiş farklı tatları denemekten kaçınmalısınız. Yaş aldıkça hareketleriniz kısıtlanacağı için beden sağlığınızı kaybetme riskiniz artabilir. Balık ürünlerini kırmızı ete oranla daha çok tercih etmeniz fayda sağlayacaktır. Vücut mineral dengesini kurabileceğiniz öğünler tüketmeniz beden sağlığınızı korumanızı sağlayacaktır. Kendinize ev yemeği yapan yeni yerler keşfetmelisiniz. Ya da kendi yemeğinizi kendinizin yapabileceği eğitimler alabilirsiniz. Anne eli değmiş yemekler de tercihleriniz arasında olabilir pek tabi.

Yükselen Balık

Vücudunuz suyu ve tuzu tutma eğilimi gösterebilir. Bu durum vücut bölgenizde ödem ve şişlikler olarak karşınıza çıkabilir. Bağımlı olduğunuz beslenme rutininizden uzaklaşmalısınız. Şekerli gıdalardan herkesten daha çok uzak durmayı tercih etmelisiniz. Aromaterapi tam sizin burcunuza göredir. Kokular, uçucu yağlar ve özel besinlerle hazırlanan detokslar, beslenme şekliniz haricinde vücudunuzu şaşırtacak ve rutininizi bozacak olumlu eylemler olacaktır.

Yakın çevreniz ve komşularınız vesilesiyle o vazgeçemediğiniz tatlılardan uzak durmanın yolu belki de yeni tatlı tarifleri araştırıp yazmaktan geçiyor olabilir. İyi bir anlaşma ile görsel hafızanızla doyuma ulaşabilirsiniz. “Siz tatlı yapmaktan keyif alıyorsunuz, ben size yeni bir tatlı tarifi bulayım” gibi bir çalışma içerisine girebilirsiniz.

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Özlem Usalan, “Böbrek hastaları koronavirüse yakalanma riski yüksek grupta yer alıyor.” dedi ve ekledi: “Periton diyaliz yöntemiyle böbrek hastaları hastaneye gitmeden kendi başlarına diyaliz yapabilme imkânı buluyor. Periton diyalizi, hastalara ciddi anlamda özgürlük sağlamanın yanı sıra mesafeye önem vermemiz gereken bu günlerde hastalarımızı virüsle mücadele konusunda daha avantajlı duruma getiriyor.”

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Özlem Usalan, periton diyalizin böbrek hastaları için önemini vurgulayan açıklamalarda bulundu.

Periton diyalizin karın boşluğuna küçük bir ameliyat ile yerleştirilen, ince, yumuşak ve silikondan yapılmış kalıcı bir tüp (kateter) aracılığı ile yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Özlem Usalan, “Böbrek hastasına periton diyalizi eğitimi hemşire tarafından verildikten sonra hasta tedavisini kendi başına yapabilir ve hastaneye olan bağımlılığı azalır.” diye konuştu.

Her gün yapılan bir işlem olduğundan gıda ve sıvı alımının daha serbest olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Usalan, “Periton diyalizde tansiyon kontrolü daha iyi sağlanıyor. Anemi ve buna bağlı hormon tedavisi de daha az yaşanıyor. Hemodiyalizde olduğu gibi kan kaybı görülmediğinden demir gereksinimleri daha azdır.” açıklamasında bulundu.

Hastalar 2 günde periton diyalizi kendi başlarına yapmayı öğreniyor
Periton diyalizi eğitiminin gayet basit ve süresinin de kısa olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Özlem Usalan, “Hastalar ortalama 2-3 gün içinde tedaviyi kendi başlarına yapmayı öğreniyor. Periton diyalizi, hastanın günlük yaşantısına (okul, iş, seyahat, tatil) da aktif şekilde devam etmesini sağlıyor. Dezavantajı ise tedavinin her gün yapılması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Periton diyalizin (PD) en önemli avantajının ekipmanın taşınabilir şekilde olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Usalan, “Bu size büyük bir özgürlük sağlıyor. Örneğin, periton diyalizi ekipmanınızı işyerinize götürebilirsiniz. Bir merkeze bağımlı olmamanız haftada 3 kez evinizden çıkıp diyaliz merkezine gitme gerekliliğinizin olmaması ve haftada 3 kez normalden büyük iğnelerle damar yolunuza girilmemesi diğer önemli avantajlarıdır. Tatile ya da küçük bir yerleşim yerine gittiğinizde bir diyaliz merkezi bulma ihtiyacınız periton diyalizle ortadan kalkıyor.” açıklamasında bulundu.

Evde periton diyaliz yapan hastaların çalışma hayatlarını devam ettirme oranının %90’ların üzerinde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özlem Usalan, “2 yaş ve altı çocuklar, hala sınırlı böbrek fonksiyonu olan insanlar, iltihabi bağırsak hastalığı veya ciddi karın içi yaralanmalara bağlı operasyon geçirenler dışında tüm yetişkin hastalar periton diyalizi tercih edebilir.” diye konuştu.

Periton diyalizde el temizliği çok önemli!

Prof. Dr. Özlem Usalan, koronavirüs sürecinde periton diyalizinde hijyen ve temizliğin önemini ise şu şekilde anlattı: “Periton diyalizi uygulayan hastalarda el temizliği oldukça önemlidir. Günlük yaşamda birçok iş için ellerimizi kullanmamızdan ötürü ellerin en çok kirlenen ve hastalık nedeni olan mikropları taşıyan organlarımız olduğunu belirtmeliyim. Ellerimizin kirli olduğunu gözlerimizle görebiliriz, fakat mikropları göremeyiz. Göremediğimiz bu mikroplar periton diyalizi yaparken karın içine ulaşarak peritonite neden olabilir. Ellerde oluşan kirleri su ve sabunla kolayca temizleyebilirsiniz. Pansuman sırasında mutlaka maske kullanılmasını istiyoruz. Katetere dokunmadan önce her zaman eller iyice yıkanmalıdır. Banyo duş şeklinde yapılmalı, banyo sonrası kateter çıkış yeri iyice kurulanıp pansuman yenilenmelidir. Denize, havuza girerken kateter çıkış yeri, merkezin önerdiği su geçirmeyen bir bantla kapatılmalı. Kişisel temizlik kurallarına uyulmalı, iç çamaşırlar her gün değiştirilmeli ve çok sıkı giysiler giyilmemeli. Tüm bu süreçler koronavirüsle başa çıkmak için uygulanması gereken tedbirlerdir. Yani PD yapan hastalarımızın belki de eskiden çok zorlandığı ancak koronavirüs sürecinde herkesin uygulaması gereken alışkanlıklarımız haline dönüşen eylemler olmaya başlamıştır.”

Koronavirüse yakalanma riski daha yüksek olan böbrek hastalarının kendilerini evde izole etmeleri konusunda duyarlı davranmaları hususunun önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özlem Usalan, “Bu bağlamda hastalar periton diyaliz yöntemiyle diğer tedavi modalitelerine göre (hemodiyalize kıyasla) hastaneye gitmeden kendi başına diyaliz yapabilme imkânı bulmaktalar. Periton diyalizi, hastalara ciddi anlamda özgürlük sağlamanın yanı sıra mesafeye önem vermemiz gereken bu günlerde hastalarımızın virüsle mücadele konusunda daha avantajlı duruma getiriyor.” diye konuştu.

Türkiye’de diyaliz tedavisi gören hasta sayısının son verilere göre 80 bin civarı olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Usalan, “Bu hastaların sadece %4’ünde periton diyalizi tedavisi uygulanmaktadır. Türkiye genelinde periton diyalizi birebir doktorların özverisiyle giden bir sistem olduğu için hasta yoğunluğu da düşünülecek olursa ekstra zaman ayrılması gerekmektedir. Koronavirüs sürecinde hastaların hastaneye gelme çekinceleri ve yeni normal olarak değerlendirilen ve alışkanlıklarımızı değiştiren bu süreçte el temizliğinin normal şartlarda da öne çıkması ve APD (aletli periton diyalizi) de hastanın gün boyu elle diyaliz yapmayıp makineye bağlanma seçeneklerinin bulunması diyaliz tercihlerinde periton diyalizi bir adım öne taşımıştır.” dedi.

Pandemi sürecinde periton diyalizi tercihinde dramatik bir artış yaşandı

Pandeminin Nefroloji uzmanlarına olağanüstü zorluklar yaşattığını vurgulayan Prof. Dr. Özlem Usalan, “Mart 2020’den bu yana yaşadığımız bu süreç hastalarımıza karşı sorumluluklarımızın artmasına neden oldu. Periton diyalizi seçen hastalarda, hatta hemodiyalize başlamak üzere olan fistülü olan hastalarda bile periton diyaliz tercihlerinde dramatik bir artış oldu. Merkezimizde de koronavirüs sürecinde periton diyaliz tercihinin eskiye oranla daha önde olduğunu görmekteyiz.” diye konuştu.

 

Kim demiş her gelinlik uzun, kuyruklu, dantelli veya duvaklı olacak diye? Günümüzde kendi kurallarını kendi koyan gelinlerin sayısı hızla artıyor. Yeni nesil gelinlerimizin bir kısmı farklılıkları üzerinde taşımayı çok sevdiği gibi aynı zamanda cesurca seçimleri ile de kendi çizgisini oluşturabiliyor.  İşte aykırı gelinlere sıradışı 5 gelinlik modeli:

Siz deyin balerin biz diyelim kuğu… Zarif, naif ve estetik sevenler için farklı bir alternatif! Belli belirsiz askıları ve eteğindeki ince tül detayı da bu gelinliği sevdiriyor.
Aykırı gelinler için  işte akıllarda sıradanlaşmış gelinlik kalıplarına aykırı bir seçenek. Önden uzun eteği ile belden oturmalı şık gelinliğinizi, beyaz pantolon ile kombinlemeye ne dersiniz?
Kendiliğinden salaş bu model, kır gelinleri için çok uygun. Kol ve bacaklardaki yer yer ince tül detayı kendine has bir dokunuş getiriyor.
Ön cepheden kimonoyu andıran, havalı ve bir o kadar da cool bu özel gelinlik sizin de içinizi şimdiden heyecanlandırmadı mı? Kol detayı ve öndeki inci düğmeleri ise ayrı bir zarafet katıyor.
Ve son olarak satenin adeta kraliyet ailesi havası yaratan duruşu pas geçilmez. Saten eldivenler de tamamsa gecenin prensesi olmaya hazır mısınız?

2020 yılı bir çok açıdan farklı ve zorlu olsa da hobilere, okumaya, kişisel zevklere ayrılan vakit bakımından bereketli bir yıl oluyor. Bu yaz bir çok yayınevinden yeni kitaplar çıktı. İşte bizim derlediğimiz ve öneri listemizde yer alan yeni çıkan kitaplar:

  1. İki Teker Bir Kariyer – Kenan Cavnar – Ceres Yayınları

Düşün, Karar Ver, Harekete Geç, Yola Tutun; eğer öyle yapmasaydım hayatın bana biçtiği kaderi kabul etmiş olacaktım. Kaderi değiştirdim demiyorum. Ama harekete geçerek geleceğimi iyileştirdiğimi, yolu değiştirdiğimi ve bu yola tutunarak bugün kendinden memnun biri olduğumu söylüyorum.

Bu kitapta benim dönüşüm hikayemi değil, kendi hayatlarınızın dönüşümünü, kariyer yolculuğunuzda yola nasıl tutunacağınızı bulacaksınız?
Bisiklet tarihinin en büyük gizemlerinden biri, pedallarla bisikleti kimin birleştirdiğinin tam olarak bilinmemesi ya da bu keyifli ve doğa dostu aracı kimsenin tanımadığı birinin bulmuş olması. Bu da işin başka bir garip yani aslında. Bisikleti özel yapan da bu, onun kimseye ait olmaması.
Kariyerimizin de en gizemli tarafı sanırım burası. Başarı ile mutluluğu birleştirmek. Sizin kariyerinizdeki gizem ne? Hangi unsurları birleştirerek dilediğiniz kariyere sahip olacaksınız?
Hayat bize seçenekler sunar, biz seçimlerimize kader deriz oysa kaderi yaptığımız seçimler belirler. Bunun için yola çıkarken amacınızı belirleyin, yolculuğu severseniz onun ne kadar süreceğinin de önemi kalmaz.
Bu kitap sizlerin de yolculuklarınıza tutku ve sevgiyle sarılmanızı sağlasın.

2. Kadın Beyni Erkek Beyni – Serkan Karaismailoğlu – Elma Yayınları

Bu kitabı okuduğunuzda beyninizin cinsiyeti hakkında birçok detayı öğreneceksiniz. Kadınlar ve erkekler arasındaki farkları, karşı cinsin sizi kızdıran, güldüren hatta şaşırtan birçok tepkisinin nedenini anlayacaksınız.

Serkan Karaismailoğlu’nun bilimsel bir o kadar da mizahi anlatımıyla Kadın Beyni Erkek Beyni…

-Erkekler neden dinlemez? Acaba beyinlerimizin işitmeden sorumlu bölgeleri birbirinden farklı mı?
-Kadınlar çok mu konuşur? Kadınlardaki “dır dır” kavramı gerçek midir ve altında yatan sinirbilimsel açıklama nedir?
-“Beni hiç anlamıyorsun” sözünü duymayan erkek var mıdır? Peki, kadınlar bu isyanlarında ne kadar haklılar?
-Erkekler mi yanılıyor, yoksa kadınları tatmin etmek gerçekten de imkânsız mıdır?
-Söz konusu erkeklerin mutluluğu olduğunda kavanoz kapakları neden önem kazanır?
-Hayatın renklerini aynı şekilde mi görüyoruz? Yani dore ve lamenin aslında birer renk olduğunu bilen kaç erkek var?
-Kadınlar özel günleri asla unutmazken erkekler nasıl bu kadar kolay unuturlar?
-Bir insanın sadece parmaklarına bakarak beyni hakkında nasıl bilgi sahibi olabilirsiniz?

3. Ferzan Özpetek – Bir Nefes Gibi – Can Yayınları

… hayat bir nefes gibi akıp gidiyor. Ve geride yalnızca, isteyip de yapamadıklarımızın özlemiyle, bizi biz yapan tüm yaşanmışlıkların farkındalığı kalıyor.

Sergio ile Giovanna, güneşli bir pazar günü evlerinde bir dostlar sofrası kurma hazırlığındayken ansızın karşılarında davetsiz bir misafir bulurlar: Kapılarını çalan yorgun görünümlü yaşlı kadın Elsa Corti’dir ve uzaklardan, İstanbul’dan gelmiştir. Yaklaşık yarım asrı bulan sürgün yıllarının ardından ülkesine dönen Elsa Corti’nin evinin yeni sahiplerine anlatacakları, ama daha önemlisi, yıllardır görmediği ablasına, hayatının aşkıyla ilgili söyleyecekleri vardır…

Ferzan Özpetek, okurlarını Roma ile İstanbul, şimdi ile geçmiş arasında, iç içe geçen yaşamların ve yazgıların hükmettiği gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Et ve tırnak gibiyken yıllar önce meydana gelen bir olayla yollarını ayıran iki kız kardeşin karanlık sırları etrafında örülen Bir Nefes Gibi, tutkularına esir düşenleri, kadere meydan okuyanları, sevgiyi, ihaneti ve her şeye rağmen yılların tüketemediği umudu anlatıyor.

4. Gerek Yok, Hoş Değil – Kürşat Başar – Everest Yayınları

Yaz tatilleri, telefonlar, internet, adabımuaşeret kuralları, hatıralar…
Kürşat Başar Gerek Yok, Hoş Değil’de, yaşamın ortasındaki rengârenk bir pencereden tarif ediyor manzarayı…
Olması gerektiği kadarını aktarıyor.
Yitip giden günlerin başucumuzda olduğunu, çocukluğumuza kazınan acı tatlı zaman dilimlerinin unutulmadığını anlatıyor.
Hüzünlendiren, inciten, soru sormayı ihmal etmeyip yeri geldiğinde güldüren yazılar bunlar.
Yeni bir yaz. Kimi zaman neşeli, ışıltılı sabahlar…
Kimi zaman bunaltıcı öğleden sonralar…
Kimi zaman dalgın akşamüstleri…
Edip Cansever’in bir şiiri vardır, “Neler Almalıyım Yanıma” adında. Orada sayar, yanına alınacakları:
“Mevsimler için: portakal, böğürtlen, ayçiçeği
Aşk için: unutkanlık ya da
Dikkatle kullanılan ve değiştirilebilen birkaç anı
Öfke için: Marx, Lenin, vb.
Okumak için: Dostoyevski, Marquez, Sait Faik”
Tatile giderken neler almalı yanımıza?

5. Senin İçin – Tevfik Fikret – İş Bankası Kültür Yayınları

Tanzimat’ın ardından Edebiyat-ı Cedide akımıyla bireyi ve sanatı ön planda tutan yepyeni bir dönem başlar. Şiirde olduğu kadar düzyazıda da büyük değişimler kendini gösterir, hikâye türü oldukça gelişir. Halit Ziya başta olmak üzere, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit gibi yazarlar hikâye türünün en güzel örneklerini ortaya koyarlar. İşte bu isimler arasında Tevfik Fikret de hemen hemen aynı yıllarda (1894-1899) bazı hikâyeler kaleme almış, ancak sonrasında bütünüyle şiire yönelmiştir.

Büyük şairimizin kimileri yayımlandığı dergilerde kalmış hikâyeleri, ilk kez bu kitapta, günümüz Türkçesi ve orijinal metin olarak bir araya getirildi.

 

 

 

6.Ödül – CyrıL Gely – Timaş Yayınları 

10 Aralık 1946’da Stockholm’deki Grand Hotel’de Otto Hahn, Kimya alanında layık görüldüğü Nobel Ödülü’nü almak üzere bekliyor. Törene sadece birkaç saat kalmış. Ve o sırada Lise Meitner beliriyor süitinde: Otuz yılı aşkın bir süredir birlikte çalıştığı eski dostu, meslektaşı, tecrübeli bir bilim insanı.

Fakat Lise, Otto’yu tebrik etmek için orada bulunmuyor. Onun meselesi geçmiş ve dolayısıyla gelecek. Lise sadece hesaplaşmak istiyor. Ömrünü adadığı işin hayattaki karşılığıyla yüzleşmek… Kapalı kapılar ardında, bir otel odasında olup bitiyor her şey. Karlı ve soğuk bir günde. Cyril Gély, tiyatrodan gelen ustalığını diyaloglar üzerinden akan bu hikâyede konuşturuyor: Tarihle, vicdanla, insanlıkla boğuşan iki bilim insanının gerçeğiyle yüzleşiyor.

 

 

 

Soda ve maden suyu dilimizde genelde aynı anlama gelecek şekilde kullanılır fakat gerçekte durum farklı.

Maden suyu doğal kaynaklardan çıkar ve kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum ve mineraller açısından zengindir.  Kan basıncının dengelenmesi, kas gelişimi, kemik sağlığı için oldukça faydalıdır. Hamilelikte anne adaylarının yaşadığı kramplara karşı da ayrıca yararlıdır. Mide yanmalarını, ekşimelerini azaltır.

Soda ise; içme suyuna karbondioksit ve bikarbonat eklenmesiyle elde edilir.  Her ikisi de sindirime yardımcıdır fakat sodanın başka bir özelliği yoktur.

Özellikle yaz aylarında ter ile kaybedilen tuz ve minerallerin yerine konabilmesi için gerçek maden suyu içmek önerilir.  Hamilelik ve emzirme gibi anne vücudundan değerleri azaltan büyük değişim dönemlerinden sonra da normal değerlere dönebilmek için dengeli beslenmenin yanında maden suyu da tüketilmelidir.

Akşam yemeklerini hafif tüketmemiz gerektiğini söyleyen Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Hareketli bir yaşam sürmeli ve yaşa uygun spor yapmalıyız. Aşırı kilodan da uzak durmalıyız. Çünkü yaşlanmayla birlikte hareketsizlik önemli bir sorun.” dedi ve ekledi: “Hareketsiz kaldığınız zaman idrarla ilgili birçok probleme davetiye çıkarıyorsunuz.”

İnsan ömrü uzadıkça farklı hastalıkların ön plana çıktığını ifade eden Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Bu farklı hastalıkların başında nörolojik hastalıklar (Demans, Alzheimer) geliyor. Yaş ilerledikçe damar sertliği ihtimali de artıyor. Damar sertliği nedeniyle tromboembolik olaylar yaşanabiliyor. Bunlarda beyne gittiğinde beynin idare ettiği organlarda işlev bozukluğu ortaya çıkıyor. Mesanede işlev bozukluğu da en sık gördüğümüz problemlerden bir tanesi.” diye konuştu.

İnsan ömrü uzadığı için sağlıklı yaşlanmayı kendimize hedef olarak almamız gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Sağlıklı yaşlanmanın en önemli kriterlerinden bir tanesi kardiyovasküler risk faktörlerinden (hipertansiyon, tütün kullanımı, hiperlipidemi, diyabet, obezite, hareketsiz yaşam, depresyon) uzak durmak. Yaşa uygun sporları yapmak da çok önemli. Çünkü yaşlandıkça kas ve bağ dokusunda zayıflık ortaya çıkıyor. Bu yapıyı da koruyabilmek özellikle idrar yolları için çok önemli.” dedi.

Kabızlık sorununu da risk faktörlerinin arasına ekleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Kabızlık dolayısıyla ıkınmak özellikle kadınlarda pelvik organ sarkmasıyla birlikte bazı ek idrar problemlerinin de ortaya çıkmasına neden oluyor. Bir diğer risk faktörü ise KOAH. Sık öksürükler ve bu öksürüklere bağlı olarak karın içi basıncın artmasıyla pelvik taban bozulabiliyor.” dedi.

50 yaşından itibaren erkekler senede bir kez üroloji uzmanına görünmeli

Yaşlanmayla beraber idrar sorunlarının arttığını ancak bunların hepsinin aynı sebebe bağlı olmadığına dikkat çeken Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Erkeklerde yaşla birlikte ortaya çıkan idrar problemlerinden bir tanesi prostat büyümesi. 50 yaşından itibaren erkekler yılda 1 kez üroloji uzmanına gidip muayene olmalı. Bazen prostat büyümesine bağlı problemler çok yavaş ilerliyor. Hasta bunları geç fark ettiği zaman ise prostata yönelik tedaviler işe yaramayabiliyor. Erken davranmak çok önemli. Ayrıca yaşlanan erkekte nörolojik hastalıklar işeme sorununa yol açabiliyor.” diye konuştu.

Kadınlarda pelvik taban ve bağ dokusu yapısında yaşlanmaya bağlı olarak problemlerin ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Vajinal doğumlar önemli risk faktörü oluşturuyor. Aşırı kilo, hamilelik, menopoz sonrası hormonal değişiklikler bunların hepsi idrar kaçırmayı etkileyen faktörler. Damarsal risk faktörü ve obezite de çok önemli. Aşırı kilodan uzak durulmalı. Hareketli bir yaşam sürmeliyiz. Yaşlanmayla birlikte hareketsizlik bizim en zor baş edebildiğimiz konu. Hareketsizlik olduğu zaman idrarla ilgili birçok problemi davet ettiğimizi bilmemiz lazım.” açıklamasında bulundu.

Kahve ve çay tüketiminin mesaneyi direk uyardığının altını çizen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Yaşlanmayla birlikte aşırı aktif mesanenin görülme sıklığı artıyor. Sık tuvalete giden, aşırı aktif mesane problemi yaşayan hastalar kahve ve çay tüketimine özellikle dikkat etmeli. Bitkisel çayların içerisinde de mesaneyi uyarıcı maddeler oluyor.” dedi.

Akşam yemeklerinin hafif yenmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tufan Tarcan şöyle devam etti: “Yatana kadar sıvı, tatlı ve meyve tüketiminde dikkatli olunmalı. Yaşlılarda gece idrara kalkma sayısı artıyor hem erkeklerde hem de kadınlarda. Bunun en önemli sebebi gece idrar miktarının artmış olması. Bu dengesiz beslenmeyle ortaya çıkabildiği gibi aynı zamanda kalp ve damar yetmezliğiyle de yaşanabiliyor. Bu hastalarımıza zorunlu kalmadıkça akşam saatlerinde bir şey yiyip içmemelerini öneriyoruz. Gece idrar kaçırma da çok önemsenmeli. Ailece akşam yemeğinden sonra yenilen meyveler-tatlılar ve içilen çaylar çok önemli. Bunların hepsi idrar kaçırma miktarını artıyor, bunlardan kesinlikle uzaklaşmak lazım.”

Hasta bezlerini ve mesane pedlerini hastalarımıza öneriyoruz

Gece idrara kalkmaların uyku ve hayat kalitesini bozduğunu hatırlatan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Gece idrara kalkmalar kişiyi yorgun ve halsiz bırakarak günlük performansını düşürüyor. Özellikle yaşlı hastalarda gece idrara kalkma sayısı arttıkça, tuvalete giderken düşmeler ve buna bağlı olarak kalça kırıkları artıyor. Bu yaşlılıkta ortaya çıkan kırıkları azaltmanın en önemli yolu idrara kalkma sayılarını azaltmak. Zihinsel hastalığı bulunan ya da yatağa bağlı ve yürüme zorluğu çeken hastalarımız hijyenik pedlerin yardımıyla idrar kaçırmalarının yan etkilerinden korunmuş oluyorlar. Biz de özellikle bu hasta grubuna hasta bezlerini ve mesane pedlerini öneriyoruz.” diye konuştu.

Kullandığınız ilaçları listeleyin ve doktorunuza her zaman belirtin

Aşırı alkol-sigara tüketimini kesinlikle önermediklerini ve gece idrar için kalkmalarda akşam alınan alkolün zararı olduğunu bildiklerini ifade eden Prof. Dr. Tufan Tarcan sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşlılıkta kullanılan ilaçların mesane üzerinde etkisi olabiliyor. Kullanılan birçok ilacın mesaneyi uyarıcı etkileri oluyor. Mesanede kasılma güçlükleri, sık idrar ve ani sıkışma yaşanabiliyor. İleri yaşta hastalar bize başvurduğunda ilk yaptığımız şey kullandığı ilaçları kontrol etmek oluyor. Doktora giderken ilaçlarınızı her zaman bir liste halinde yazın. Siz kullandığınız ilaçları eksik bir şekilde söyleyince hekim size kullandığınız ilaçla birlikte verilmemesi gereken bir ilaç yazabiliyor. Çok fazla yan etkiyle bu sefer karşı karşıya kalabilirsiniz. Üroloji uzmanının ilaç etkileşimi dolayısıyla kullandığınız ilaçları bilmesi çok önemli.”

Aşırı kilosu olan hastaların normal kiloya indiklerinde 3’te 1’inin idrar kaçırma probleminin kendiliğinden kaybolduğuna şahit olduklarını söyleyen Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Aşırı kilolu idrar kaçırma problemi olan hastalarımıza ilk söylediğimiz şey kilo vermeleri oluyor. Kilo verirseniz idrar kaçırma sorununuz tamamen kaybolabilir ya da şiddeti azalabilir. Aynı zamanda cerrahi tedavi planlanan hastalar aşırı kilolu olduğu zaman cerrahinin başarısı düşüyor.” dedi.

İdrar kaçırmak kaçınılmaz kaderiniz değil!

Yaşlılıkta idrar kaçırma probleminin tedavisinin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tufan Tarcan sözlerini şöyle tamamladı: “İdrar kaçırma kaçınılmaz kaderimiz diye bir şey yok. Birçok hasta idrar kaçırmasına rağmen hekime başvurmuyor. Çünkü bunu yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak görüyor. Zihinsel olarak sağlıklı ve fiziksel olarak yatağa bağımlı olmayan hastalar için idrar kaçırmanın çözümü var. İdrar kaçırma sosyal ve iş yaşamını olumsuz yönde etkilediği gibi yaşlanmayı da hızlandırıyor. İdrar kaçırma tedavi edilmezse hastayı daha çabuk yaşlandıran bir faktör. İdrar kaçıran bir kişi mutlaka bir üroloji uzmanına görünmeli. Altta yatan nedenler çok farklı olabilir. Bunu fark etmek ise üroloji uzmanına ait. Bunların altında çok önemli hayati hastalıklar da yatabilir. Örneğin beyinde su toplanması ya da Parkinson bazen ilk tanısını idrar kaçırmayla gösteriyor. İdrar kaçırmayı kesinlikle küçümsememek lazım.” dedi.

Stil Sahibi Kadınlar’ın ilk konuğu kendine has duruşu ve cool görünümü ile Burçin Sezer Karakuş. Özenle hazırlanan sorularımıza verdiği samimi cevaplar için çok teşekkür ediyoruz. İşte 20 soruda Burçin ve gardırobu:

“Burçin Sezer” kimdir ? Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Mars’ın annesi… Onur’un eşi… Hayatı yaşamayı, gezmeyi ve giyinmeyi seven, ailesi için mutfakta küçük sürprizler oluşturmaktan zevk alan, deniz ve güneş aşığı, tam bir yaz kadınıyım.

Tarzını birkaç kelime ile özetlemeni istesek?

Şık ama rahat, rahat ama gösterişli, gösterişli ama abartı değil.

Gardırobunda en sevdiğin şeyler nelerdir?

Rengarenk kot şortlarım ve üzerine kombinlediğim sweatshirtlerim gardırobumun vazgeçilmezleri.

Peki ya olmazsa olmazın?

Sweatshirtlerim..İster kotun üzerine, ister şortun, ister mini eteğin. İnanılmaz bir tamamlayıcı benim için.

Yazlıklar mı kışlıklar mı favorin?

Yazın kendimi bulurum, tam bir yaz kadınıyım ben; hal böyle olunca yazlık parçalar vazgeçilmezim. Denizin yanında güneşin
altında parlayan, rahatlıktan ödün verdirmeyen ama eş zamanlı “ben buradayım” dedirten her türlü kıyafet beni tamamlar.

Ya ayakkabılar? En sevdiklerin hangileri?

Spor ayakkabılar favorim ama bir o kadar topuklularımdan da vazgeçemem.  Çok uyum aramam aslında; bazen çok şık bir elbisenin altında sneaker, bazen gayet spor bir şortun altında stiletto. Ruh halime göre ayakkabı seçiyorum genelde,
topuklular içimdeki zarif tarafımı, sneakerlar ise asi kızı çıkarıyor gibi hissediyorum.

Sence sana en çok yakışan renk?

Oldukça sarışın sayılırım ama yine de bronz tenimle giydiğim beyaz ve sarı parçalar beni anlatıyor. Her ne kadar siyahın çok
yakıştığı görüşü hakim olsa da tercihim beyaz renk.

“Her zaman yanımda olsun” diye istediğin bir kıyafetin var mıdır tatil dönemlerinde?

Mavi kot şortum ve beyaz askılı badyim.. Denizden çık giy, yemeğe yetişmek için koştururken al giy. Her tatil muhakkak
yanımda olan ikili. Aaa tabi altına da cross terlikler. Düşünmeden giyinmek için ideal üçlüm.

En son hangi parçaları aldın?

Zara’dan siyah zebra desenli elbise (ki bu parçayı bu yaz hiç çıkarmadım desem yeridir ), yine Zara’dan beyaz denim elbise,
yeşil geniş paça pantolon ve Milla marka birkaç adet mayo aldım. Zara’dan indirimde yakaladığım ve giymek için kış
gelsin diye sabırsızlıkla beklediğim leopar desenli çizme.

En sevdiğin markalar?

Zara, İpekyol, Twist. Özellikle Zara’yı çok fazla takip ediyorum, kalitesi ve bedenime uyumunu seviyorum.

“Kafama koydum şunu almalıyım” dediğin bir şey var mı?

Bu ara Zara’nın indirimde olan botlarını kafama koydum. Numaralarını takip ediyorum, 38 numarası ekrana düştüğü anda benim
olacaklar umarım.

Ne tarz çantalar seversin ve favori çantan hangisi?

Son iki yıldır özellikle bel çantalarını çok seviyorum. İşimden dolayı kol çantaları kullanmak durumunda olsam da
günlük hayatta tercihim boynumdan belime doğru taktığım bel çantaları. Favori çantam Roma’dan aldığım Hard Rock Cafe bel
çantam.

Aksesuarlarla aran nasıl? Şunu takmadan çıkmam dediğin bir takı var mı?

Küpeler. Her iki kulağım da kulak memesinden kepçesine kadar sıralı delik. Özellikle en alt 3 delikte muhakkak
ki küpe takıyorum. Orta sallantılı ve taşlı küpeler favorim. Bir de kolyelerim var, sıra sıra takmayı çok seviyorum; özellikle
tişörtler ile yaptığım kombinlerde boynumun dolu olması kıyafetimin havasını değiştiriyor, daha iyi hissettiriyor.

Bu yıl moda olan şeylerden en çok hangisini sevdin?

  • Bra ; gerçekten gömleklerin altında çok şık duruyor.
  • Geniş pantolonlar; hem rahat hem de uzun boyu gösteriyor.
  • Çiçekli elbiseler ; ferah ve enerjik hissiyat veriyor.
  • Crop ; yüksek bel ile kullanmayı seviyorum.

Aslında çok modayı takip ettiğimden değil de görüp beğendiğimden aldığım parçalar fark ettirmeden beni modaya sürüklüyor sanırım ☺

Peki ya elbiseler? En sevdiklerin hangileri?

Zara’dan aldığım hafif etnik desenli, çiçekli beyaz elbisem. Bu yıl zara elbiseler benim elbiselere bakışımı
değiştirdi. Mini kırmızı çiçekli, siyah zebralı, beyaz denim ve gömlek elbiseler. Al , giy ve hem şık hem rahat ol; tam benlik.

Saç rengini sık değiştirir misin?

Neredeyse kendimi bildim bileli sarı saçlıyım. Eskiden oldukça sarı kullanırken artık daha kendi rengine yakın orta
tonlu, uçları parlak ışıltılı sarı kullanıyorum özellikle diplerinin kendi saç rengim olması hem kullanım rahatlığı hem de
doğallık veriyor.

Sürmeden çıkmam dediğin makyaj malzemelerin?

BB krem: Açık tenli olmam nedeni ile çabuk lekelenen ve ton farkı oluşan bir cildim var. Bu sebeple BB krem ile ten rengimi
muhakkak dengeliyorum. Onu dışında mutlaka sürerim dediğim bir malzeme yok. Makyaj çok şart değil benim için.
Yapınca da zaten oldukça doğal görünen, varla yok arası yapmayı seviyorum.

En sevdiğin kozmetik markaları nelerdir?

Garnier BB Krem, Balm Eyeliner, Loreal Rimel, Ruj Victoria Secret-Loreal-Sephora, Far Note-Sephora. Takıntılı olduğum bir marka yok aslında. Deneyip beğeniyorsam ve sağlıklı olduğunu, güven verdiğini düşünüyorsam alırım.

 

Etiketi üstünde bir şey kaldı mı dolabında?

Dolapta etiketi üzerinde pek kıyafetim olmaz, genelde aldığım gün hemen koparıp giymeyi severim, bekletmem pek.
Şimdi indirimden aldığım çizmem etiketli; malum deniz kenarında giyemiyorum ☺

Dolap gibi uygulamaları kullanıyor musun? Hesabın nedir?

Pek haberdar değilim. Ama çok fazla artık giymediğim ve yeni duran kıyafetlerim mevcut. Onlar için araştırıp dahil olmayı planlıyorum.

Sağlıklı bir beden, düzgün bir duruş, kaliteli bir yaşam felsefesini benimseyen kadınların şaşmaz tercihlerinden biri olan Pilates’i, Pilates Eğitmeni Faden Dereli’nin kalemiyle sizlerle buluşturuyoruz. İşte Faden Dereli’den pilates üzerine okunası bilgiler:

“Nedir Bu Her Yerde Konuşulan Pilates!

Kimilerinin yalnızca “pilates topu” ile yapıldığını sandığı, kimilerinin “Pilates sadece kadın sporudur” dediği, kimlerinin ise pilates salonlarına giderek havalı pozlar çekip sosyal medyada paylaştığı bu bilinmezliklerle dolu egzersiz dalı hakkında detayları sizinle paylaşmak istedim.

Pilates; kaslarınız ile bağlantı kurmanızı sağlayıp beden farkındalığınızı arttır. Böylelikle fit bir görünüm ve güçlü kaslar ile size daha kaliteli bir yaşam sunar.

Pilatesin Faydaları

  • Daha Dik ve Düzgün Bir Omurga!

Toplumda çok sayıda insanın farkında bile olmadan sahip olduğu omurgasından kaynaklanan duruş bozukluklarını pilates sayesinde öğrenebildiği bir gerçek vardır. Bu egzersizler ile sizler daha önce hiç bilmediğiniz ancak tıpta yeri olan bir takım duruş bozukluklarınızı rahatlıkla öğrenebilirsiniz.

Bu duruş bozuklukları kendilerini genel olarak sırt, boyun ya da bel ağrısı olarak hissettirebilir, bazen de ağrı hissettirmezler ama olmadıkları anlamına gelmez. Omurganızın daha sağlıklı olması için düzeltilmesi gerekmektedir. Bu duruş bozuklukları düzeldikçe kendinizi daha zinde ve sağlıklı hissedersiniz. Dik ve düzgün bir omurga sizlere her zaman daha iyi hissettirecektir.

  • Kemik Yoğunluğunda Artış!

İlerleyen yaş ile birlikte oluşan kemik erimesi bir çok insanın hayat kalitesini düşürmektedir. Bunun sonucunda kırık riskleri ve hareket kabiliyetlerinde kısıtlanma görülür. Bu rahatsızlık temelinde ağrıları da barındırdığı için kişi her gün bu sorunlarla uğraşmak zorunda kalır.

Aslında bunun sebebi kemiklerdeki yıllar içinde oluşan deformasyon ve hasarlardır. Kaslarda azalma ve zayıflama da buna eklenince kişi için yaşlanma hissiyatı daha da artış gösterecektir. Pilates tüm bu olumsuz koşullara alınabilecek en iyi önlemlerden biridir. Kemik yoğunluğunda azalma görülen ve bu sıkıntıları çeken kişiler için pilates artık bir çok doktorun da ilaçlar ile birlikte önerdiği bir egzersiz şeklidir. Güçlenen kemikler ve kaslarla daha kaliteli bir yaşam sürmek mümkün olabilmektedir.

  • Daha Güçlü Kaslar!

Tüm vücudu saran kas kütlesine çok büyük fayda sağlamaktadır. Özellikle omurga çevresindeki kaslar ve vücudun daha güçlü olmasını sağlayan karın bölgesindeki kas gruplarını hedef alır. Pilates kemiğe yapışan derin kas gruplarını çalıştırmaktadır. Bu nedenle kas kütleniz artarken duruşunuz değişir. Ancak bu değişim dışarıdan bir vücut geliştirme sporcusu gibi görünmez. Pilates yaptığınızda daha ince ve uzun kaslara sahip olur bu bağlamda daha fit ve sıkı bir görüntüye kavuşursunuz. Pilatese ara verdiğiniz dönemlerde de vücudunuzda büyük değişimler olmaz.

Birçok insan pilatesin kilo vermek için yapıldığını sanıyor. Uygun bir diyet ile desteklendiği takdirde bu mümkün olabilir. Ancak pilatesin ana hedefi zayıflamak değil daha güçlü ve düzgün bir vücuda sahip olmaktır. Estetik görünüm arzusu içinde olan herkesin zaten belirli bir diyet programını uygulaması gereklidir.

  • Daha Esnek Bir Vücut!

Sağlıklı ve formda olmanın temel şartı esnek kas gruplarına sahip olmaktır. Gün içinde hep aynı hareketleri yapan insanların her gün aynı kasları çalışmaktadır. Bu da zamanla o kasların boylarının kısalmasına ve gergin bir duruma gelmelerine sebep olur. Bunun sonucunda ise duruş bozuklukları ilerler ve kas ağrıları ortaya çıkar. Doğal olarak yaşam kalitesi düşer.

Gergin kasları pilates ile çalıştırarak esnetebilir ve rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Özellikle fibromiyelji rahatsızlığı olan kişilerin kaslarını esnetip oralardaki hareketliliği arttırması çok önemlidir. Bunu pilates ile doğru formda ve açıda yapabilirsiniz.

Özellikle erkeklerin kasları bayanlara göre daha gergin olup yaşadıkları kas ağrıları daha fazladır.
Bu nedenle antreman programlarına pilatesi de eklemeleri gerekir. Birçok insanın bildiği yanlış bir bilgi olarak paylaşalım ki sadece yürüyüş yapmak ya da hareketli bir işte çalışıyor olmak bahsettiğimiz bu esnekliği sizlere kazandırmaz. Pilatesin yerini hiç bir sıradan yaşam tarzı alamaz.

  • Uyumlu Bir Nefes – Beden İlişkisi!

Pilatesin prensiplerinden olan nefes size hareketle birlikte doğru nefes almayı öğretmeyi amaçlar. Böylece egzersiz esnasında kaslarınıza oksijeni doğru biçimde gönderip serotonin (mutluluk hormonu) seviyesini arttırır. Ayrıca kaslarınızı çalıştırırken nefes alıp vermeye odaklandığınız için sizi diğer düşüncelerden arındırır. Bu da stres hormonunun azalmasını sağlar. Bir pilates egzersizinden çıktıktan sonra kaslarınız çalışmış, düşünceleriniz sakinleşmiş ve bedeninizi yenilenmiş hissedersiniz.

Pilatesi Kimler Yapabilir?

Pilates her yaş gurubunda herkesin uygulayabileceği kişiye özel programlarla hazırlanan bir egzersizdir. Hamileler de pilates yaparak bu süreci ve doğumu daha rahat atlatabilirler böylece doğumdan sonra kasları da daha hızlı şekle girer. Ancak mutlaka gebeliklerinin durumuna göre doktorlarından onay almaları gerekmektedir.

Herhangi bir rahatsızlığı olan kişiler ise doktorlarının tavsiye ettikleri şekilde pilates yapabilirler.”

Faden Dereli’ye verdiği bilgiler için teşekkür ederken, sizler de kendisinin bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak isterseniz:

instagram hesabı olan faden_dereli_pilates ‘ten videolarını ve içeriklerini takip edebilirsiniz.

Geçtiğimiz sene toplumda Hepatit B bilincini oluşturmak ve hastalıktan korunma yollarını daha çok kişiye anlatmak için başlatılan “Hayata Sarı Not Bırak” projesinin yüzü olan ünlü sanatçı Hayrettin, bu sene 28 Temmuz Dünya Hepatit B Günü’nde büyük bir sürprize hazırlanıyor. Hayrettin sosyal medya hesabından ‘Ne taşıyor olabilirsin?’ sorusu ile Instagram’a özel filtresiyle viral hastalığa viral farkındalık yaratarak hastalığı daha geniş çevrelere duyurmayı amaçlıyor.

Türkiye’de Hepatit B hastalığı günden güne artıyor. Viral Hepatitle Savaşım Derneği ve Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği’nin Sağlık Bakanlığı ile birlikte hazırladığı “2018-2023 Viral Hepatit Önleme ve Kontrol Programı”nın verilerine göre, kamuoyunda bilinirlik oranı düşük olan Hepatit B hastalığı tedavi ile kontrol altına alınabilmesine rağmen maalesef 18 yaş üzeri erişkin yaş grubundaki 1.8 milyon kişi hastalığından haberdar değil.

“Hayata Sarı Not Bırak” sloganıyla farkındalık projesi 4,5 milyon kişiye ulaştı

Viral Hepatitle Savaşım Derneği, Hepatit B bilincini arttırmak için geçtiğimiz yıl ünlü sanatçı Hayrettin ve Sarı Mikrofon ile birlikte “Hayata Sarı Not Bırak” sloganıyla Hepatit B farkındalık projesini hayata geçirmişti. Kampanya başlangıcından itibaren günümüze kadar olan süreçte web sitesi, sosyal medya paylaşımları ve röportaj çalışmaları ile toplamda 4,5 milyon kişiye ulaşıldı.

Toplumda Hepatit B bilincini oluşturmak ve hastalıktan korunma yollarını daha çok kişiye anlatabilmek adına sizler de hayatasarınotbırak.com sitesine girerek #Netaşıyorolabilirsin? sorusunu cevaplayabilir, cevabınızla birlikte sosyal medya hesaplarınızdan kampanyanın sitesini paylaşarak bu sayede daha çok kişiyi bilgilendirebilirsiniz.

Hayrettin büyük bir sürprize hazırlanıyor

Viral Hepatitle Savaşım Derneği bu sene de insanları Hepatit B hastalığı konusunda daha çok bilinçlendirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Geçtiğimiz sene toplumda Hepatit B bilincini oluşturmak için başlatılan sosyal sorumluluk projesinin yüzü olan Hayrettin, bu sene 28 Temmuz Dünya Hepatit B Günü’nde büyük bir sürprize hazırlanıyor. Hayrettin sosyal medya hesabından ‘Ne taşıyor olabilirsin?’ özel Instagram filtresiyle viral hastalığa viral farkındalık yaratarak hastalığı daha geniş çevrelere duyurmayı amaçlıyor. Hayrettin ayrıca Instagram özel filtresini kullanan ve kampanya hesabını etiketleyerek paylaşan 10 story videosunu yeni çıkacak kampanya klibinde de yayınlayacak. Sosyal medyada toplanan görüntüler eşliğinde Hepatit B temalı bir şarkı ve klip hazırlanacak. Ekim ayında da bu video klibin farkındalık için yayınlanması planlanıyor.

Prof. Dr. Fehmi Tabak: “Amacımız toplumu doğru bilgilendirmek”

Viral Hepatitle Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak bu sene gerçekleştirecekleri projeyle Hepatit B hastalığı hakkında farkındalık yaratmak için daha geniş kitlelere ulaşmayı hedeflediklerini ifade etti. Herkesin hepatit virüsleri ile karşılaşma ihtimali olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fehmi Tabak, çok sayıda kişinin de virüs taşıdığını tesadüfen öğrendiğini belirterek şöyle devam etti: “Tamamen sağlıklı bir şahsın bir kan bağışından sonra B tipi hepatit taşıyıcısı olduğunu öğrenmesi veya rutin kan kontrolleri sırasında kronik hepatit olduğunu duyması mümkündür. Kişinin, hepatitler ile ilgili abartılı ve kulaktan dolma bilgileri öğrenmesi ile psikolojisinin gereksiz yere ne kadar değişebileceğini tahmin etmek hiç de güç değil. Bu nedenle amacımız toplumu doğru bilgilendirmek, hastalıkla savaşımda başarılı olmaktır. Hepatitle savaşım ise sağlık çalışanları, kanun yapıcılar, sağlık politikası üretenler ve toplumla hep birlikte olur.”

Hepatit B nasıl bulaşır?

Hepatit B; kan gibi vücut sıvısıyla, jilet, enjektör, diş fırçası gibi eşyaların ortak kullanılmasıyla kolayca bulaşabilir. Virüs bulaşan erişkin hastaların yaklaşık yüzde 10’unun vücudunda hastalığa karşı bağışıklık gelişmez ve bu kişiler kronik Hepatit B hastası olur. Kronik Hepatit B hastalığı 20-30 yıl kadar hiçbir belirti vermeyebilir. Ancak bu sessiz süre içerisinde virüs, karaciğeri olumsuz etkilemeye devam eder.

Belirli bir süre sonra tedavi almayan Kronik Hepatit B hastalarının yaklaşık yüzde 20-30’unda siroz veya karaciğer kanseri gibi ciddi karaciğer hastalıkları gelişebilir. Hepatit B hastalığı karaciğer hastalıklarının ve karaciğer kanserinin en sık karşılaşılan nedenlerinden biridir.

Hepatit B virüsü vücuttan tamamen yok edilemez ancak etkili bir tedavi ile kontrol altına alınabilir ve kötü sonuçlara neden olması engellenebilir.