Yazar

womanlogy

Yazılar

Ömür tek kullanımlık bir tecrübeden ibaretken, doğru seçimleri yapmak bir hayli zor olur bazen. Tarih profesörü, yazar ve akademisyen İlber Ortaylı’nın engin tecrübe ve eşsiz tavsiyeleri barındıran bu kitap, Yenal Bilgici ile yapılan bir söyleşi olarak okurlarına sunuluyor.

İnsan hayatında hangi yaş aralıklarında neleri mutlaka yapmalı, nasıl gezmeli, nereleri görmeli, çocuklarının eğitimi ve hayata hazırlanması için nasıl davranmalı ve daha önemlisi bir ömrü nasıl yaşamalı sorularına cevap bulabileceğiniz bu kitabın bazı önemli noktalarını sizlerle paylaşmak isteriz :

  • 12-25 yaşları arası temel atma dönemidir. Hayatınızı esasen bu dönemde kurarsınız. 25-40 arasında hayata karışı, söz söylemeye başlarsınız. 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir.55 ve sonrası ise bir dinlenme, demlenme zamanıdır.
  • 40’lı yaşlar insana bir olgunluk, sakinlik, derinlik getirir.Birini 40’ından sonra daha iyi sevebilirsiniz, hatta daha iyi bir aşık olursunuz. Bunca yıldan,bunca tavsiyeden çıkardığım kanaat şudur : Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz! Anneniz, babanız dahil.
  • İyi bir yaşam için, sigara içiyorsanız bırakın, içki içiyorsanız çok azaltın. Yağlı yemeklerden tümüyle vazgeçin. Bir de muhakkak okuyun, hikaye ve romanın dinlendiren ve hafızayı açan gücünü ihmal etmeyin. En önemli şey hafızadır.
  • Becerilerinize gerçekten uyan mesleği seçiniz. Kendi kapasitenizin altında çalışmayın; kendinize bol ya da dar gelen gömleği giymekten kaçının.
  • Hareket etmekten korkmayın. Kendinizi geliştirmek istiyorsanız farklı yerlere bakacaksınız, farklı gruplara girip çıkacaksınız. Kendinizi farklı sınavlara tabi tutacaksınız.Bizde kimse yerinden kıpırdamaz. Halbuki değişmeyi, değiştirmeyi bileceksin. Konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır.
  • Yabancı dil meselesini 25’inize gelmeden çözmeniz gerekir. Bu temel bir konudur, gecikirseniz geçmiş olsun.
  • Şimdiki gençlere söylüyorum, zahmetten kaçmayın. Tren mi var, atlayın. yol mu var, gidin.  Sokaklarını yürümeden, çarşısına karışmadan bir şehri anlamak mümkün değildir. Öyle “taksiden indim, otele gittim yok” yürüyeceksiniz.Bir şehri en iyi not tutarak hatırlarsınız. Benim metodum her seyahat için bir defter tutmaktır.

  • Türkiye’den çıkınca ilk görülmesi gereken yer İran’dır. İran’ı anlamadan Türkiye’yi anlayamazsınız. Sırf çarşıları ve mescitleri görmek için bile İsfahan’a gidilir. Sokakları için Yezd’e gidilir.
  •  Çocuğunuzu ne fazla övün ne de fazla yerin. Bir çocuğu sürekli övmek iyi bir şey değildir. İnsanın çocuğundan dahi diye bahsetmesi, devamlı yermek, küçümsemek kadar tehlikelidir. Onun yanında olmasını bilin, yeter.
  • Çocukların yokluğu,zorluğu, mahrumiyeti bilmesi lazım. Bunu ona siz göstereceksiniz. Eğitimin tümünü okul vereme; eğitim satın alınacak, herkese aynı şekilde hitap eden bir ürün değildir.  Türkiye’de dayanıksız, hayata hazırlıksız, en küçük güçlükte tökezlemeye meyilli çocuklar yetiştiriliyor.
  • Özellikle gençlere tavsiyemdir : Lütfen tertipli, düzenli olmaya gayret edin ve temiz giyinin. Anne-babalara da tavsiyemdi. Lütfen çocuklarınıza en azından kısmen ortopedik ayakkabılar giydirin.
  • Çok umutluyum. Çünkü genel eğilimin tersine, Farsça, Rusça gibi dillere merak salan, bu yönde eğitim alan gençler görüyorum. Bu tür gençler öne çıkınca, her yer ve herkes birbirine benzemekten çıkacak. Daha dolu dolu bir ülke olacağız.

Keyifli okumalar 🙂

Hayatınız boyunca hayallerinizde canlandırdığınız o güzel evliliği nihayet yaptınız ya da yapmak üzeresiniz. Dışarıdan bulutların üzerinde bir yaşam gibi görünen bu yeni hayat size hem olumlu hem de olumsuz yani gerçek yüzünü göstermeden önce yazımıza bir göz atın deriz.

Evlilik belli başlı konulara dikkat edildiğinde dünyanın en güzel ve güvenli limanı. Bu çok romantik, sevgi dolu yuva, bilerek ya da bilmeyerek hatalar yapıldığında hayat boyu yaşanan bir kabusa dönüşebiliyor.

Her mesleğin, yemeğin, ilişkinin püf noktaları olduğu gibi evliliği yürütmenin de belli başlı püf noktaları var. Üstelik bu evlilik bir süre sonra iki kişinin dünyası olmaktan çıkıyor ve aileye yeni gelen üyelere ve eşlerin ailelerine de temas eden bir ilişkiler yumağına dönüşüyor. İşte bu ilişkileri sağlıklı yürütmenin yollarını iletişimci ve eğitimci yazar Canten Kaya, “Evlilikte Mutluluğun Sırları” adlı kitabında şu şekilde paylaşıyor:

* Öncelikle henüz evli değilseniz doğru eşi bulmak için çaba harcayın. Sonrasında bu kişiyi ve ailesini çok iyi tanımaya çalışın. Her zaman sevgi ortamı olmayacağını bilin ve fırtınalı havalara da hazırlıklı olun.

*Birbirinizi değiştirmeye çalışmayın, olduğunuz gibi sevin ve kabul edin. Rahatsız olduğunuz konuların partnerinizin hatalarından mı yoksa karakterinden mi kaynaklandığını fark edin.

*İyi bir eş olmaya çalışın. Siz karşı tarafın yerinde olsaydınız kendiniz gibi bir eşiniz olsun ister miydiniz? Bu sorunun cevabını düşünün ve önce kendi üzerinize düşenleri yapmaya çalışın.

*Birlikte zaman geçirin. Bu keyif aldığınız ortak hobileri yapmak veya birinizin ilgi duyduğu bir aktiviteye eşlik etmek olabilir. Birlikte bolca yeni tecrübe edinin ve anı biriktirin.

*Sağlıklı ailenin oluşumuna katkıda bulunan tutum ve davranışların farkında olun. Buna örnek olarak aranızdaki güç farklılıklarını gündeme getirmeyin ve bireysel tercihlere saygı gösterin.

*İlişkiniz monotonlaştıysa canlandırmak için çabalayın. Bunun için beklenmedik küçük sürprizler yapabilir, kısa süreli fiziksel uzaklaşma molaları verebilirsiniz.

*Maddi konularda birbirinizi destekleyin.

*Cinselliğin önemini görün. Cinsel ilişkinizi zenginleştirmenin yollarını arayın.

*Birbirinizin olumlu yönlerini takdir edin.

*Erkek ve kadının doğuştan getirdiği farklılıklar yüzünden yaşanan çatışmaların farkında olun. Örneğin yapılan araştırmalara göre 1 günde kadınlar erkeklerin iki katı kadar kelime kullanıyor. Bu, erkek olan eşin kadını sevmediği, onu konuşmaya değer görmediği anlamına gelmiyor. Aynı şekilde kadın olan eşin de dırdırcı, geveze, gereksiz konuşan biri olduğu anlamına gelmiyor. Farklılıklardan kişisel eleştirel çıkarılmamalı.

*Dinleme becerisi kazanın.

*Empatinin gücüne inanın.

*İlişkinize düzenli olarak bakım yapın. Örneğin rutinleriniz olsun. Eve geldiğinizde birbirinize sarılın. Baş başa vakit geçirin. Yürüyüşlere çıkın ve sohbet edin. Birlikte yeni şeyler öğreneceğiniz kurslara katılın. Birlikte gönüllük yapın.

 

*Çatışmalar sırasında öfkenizle baş edin. O sırada eşinizi çok kıracak, geri dönüşü olmayan zehirli kelimeler söylemekten kaçının. Kendinizi sakinleştirmeye çalışın ve sakinleştikten sonra ilgili konuyu açıp çözüm bulmaya çalışın.

*Gün boyunca yaşadığınız olumsuzlukların acısını birbirinizden çıkarmayın.

*Suçlu aramak yerine sorunun nedenlerini bulmaya çalışın.

*Sorunları içinizde biriktirmeyin, konuşmayı geciktirmeyin.

*Beşe bir oranını koruyun. Yani verdiğiniz her 1 olumsuz tepki için 5 tane pozitif söz söyleyin veya davranış gösterin.

* Tek yanlı kararlar vermeyin.

*Anne-babanızı kırmadan aranızdan çıkarmayı bilin.

*Çocuklar üzerinden sorunlar yaşayabilirsiniz. Bunların doğal olduğunu bilin ve çözüme odaklanın.

Evliliğin mutlu,eğlenceli ve sevgi dolu hali ancak eşlerden ikisi de mutluysa devam edebilir. Bunun için yazımızı eşinizle de paylaşmayı unutmayın.

Korona virüs sözcüğü ilk duyulduğunda çoğu insan kendi dünyasına konduramadı bu yeni hastalığı.  Uzaklarda, Türkiye’den çok alakasız bir coğrafyada yaşayan yeni bir tür hastalık olarak düşünüldü ve ciddiye alınmadı önemi.  Böyle bir virüsün yalnızca Çin’i veya Türkiye’yi değil tüm dünyayı alt üst edeceği kimin aklına gelirdi? Nereden bilinirdi ki en yakınlarımızla bile kapı duvar olunacağı veya eğitim sisteminin dahi online sisteme dönüşeceği?  Peki biz nelerin değerini öğrendik bu endişeli süreçten?

  • Sağlığın değerini : Her zaman dillerde dolanan”her şeyin başı sağlık” cümlesi, bu defa gerçekten her şeyin başı olduğunu kanıtladı. Ne paranın, ne eğitimin ne de işin gücün bir önemi kaldı, korona virüs aramıza sızınca. Ciddi anlamda her şeyin başıydı sağlık. Hatta sağlık sektörü hariç neredeyse her şey askıya alındı.
  • Birikimin önemi : İşsizlik ve geçim sıkıntısı korkusu herkesi sarıverdi karantina sürecinde. Ekonomik anlamda zor dönemler yaşandı, pek çok iş yeri kapandı,pek çok esnaf iflas etti, pek çok kişi de işsiz kaldı. Kenara para ayırmanın şart olduğunu anlaşıldı bu kez.
  • Ailenin ve evin huzurunu : Dışarıda hayatın bittiği, evlerin tam anlamıyla yaşam alanı olduğu nadir dönemlerden biri korona virüs dönemi. Huzurlu evlerinde, huzurlu aileleri ile yaşayanlar keyifle geçirebildi bu süreci. Diğerleri için katlanması daha da zordu.

  • Kişisel bakımı kendin de yapabilmen gerektiğini : Kuaförler, berberler, manikür salonları kapandı derken iş başa düştü. Kendi kişisel bakımını yapabilenler zorlanmadı da, eli bu işlere yatkın olmayanlar için zor zamanlardı. Bakımsızlık da eklendi iç sıkılmalarına.
  • Ev işlerini kendin de yapabilmen gerektiğini : Zaman zaman ev işleri için gelen yardımcı ablalar gelemez, her zaman yemek siparişi verilen restaurantlar çalışamaz, her zaman gidilen kafeteryalar açılamaz oldu. Her iş ev ahalisinin eline baktı, bitmeden çoğalan haliyle.
  • Bahçeli evlerin kıymetini : Beton yığınlarına gömülüp yaşanırken doğanın değeri anlaşıldı bir kez daha. Özgürlüğü elinden alınan bir kuş misali kapandı insanoğlu rezidanslarına, apartman dairelerine, o kutu gibi daracık evlerine. Bahçeli evlerin kıymeti anlaşıldı bu kez. Belki artık bu beton yığınlarına bir dur deme vakti de geldi.

Dileriz ki bu süreç verimli, sağlıklı ve huzurlu atlatılsın.

Evde Sağlıklı Kalmanın Yolları adlı yazımızdan ev içinde sağlığınız için neler yapabileceğinizi inceleyebilirsiniz.

Sağlık dolu günler dileriz.

İlham Veren Kadınlar serimizde bu defa çok heyecanlı bir örnek ile karşınızdayız. Dik duruşu ve kendine özgün çizgileri ile hiç bir meslektaşına benzemeyen, dünyanın ilk tesettürlü mankeni Somali kökenli Halima Aden’in hikayesini okuyunca, insan içindeki gücü keşfediyor adeta. Halima kendi dünyasında bir ilki başardı, peki biz neden kendi hayallerimizi gerçekleştiremeyelim?

Fotoğraf : Sports Illustrated

1997 yılında Kenya’daki mülteci kampında dünyaya gelen Somali asıllı Halima,  ABD’ye annesi ile beraber 7 yaşındayken göç etti. Mülteci kampından ABD’ye göç ettiklerinde yeni kültüre alışma konusunda annesinin payının büyük olduğunu dile getiren Halima, gücünü annesinden aldığını belirtiyor.  Eşi ölmüş bir annenin başka bir ülkeye çocukları ile göç etmek başta olmak üzere nelerin üstesinden gelebildiği ise kadınların isteyince başaramayacağı bir şey olmadığını bize bir kez daha kanıtlıyor.

Halima Aden bir ilke imza atarak kimin ne düşüneceğini umursamadan, 2016 yılında ABD’de düzenlenen güzellik yarışmasına kuralları yıkarak bikini yerine haşema ile katıldı. Bu yarışmaya katılırken aklındaki düşünce yarışmayı kazanmaktan öte diğer kadınlara cesaret verebilmekti. Tam da aradığımız şey!

Elbise : Sherrihill, NYFW

Eğitimin kadınlar için olmazsa olmaz olduğunu savunan Halima, “kızlar okumaz” düşüncesinin erkeklerin işlerine gelen bir uydurma olduğunu düşünüyor. Vogue dergisindeki yazısında karantina günlerinde çocukların aksayan eğitim hayatına dikkat çekerek, evde bildiği konularda videolar çekip çocuklar ile paylaşılması için UNICEF ile birlikte çalıştığını ve videolarını #UCanLearn hashtagi ile paylaştığını belirtti. Moda dünyasındaki diğer meslektaşlarını da bu akıma davet eden Halima Aden’in sosyal sorumluluk duygusunun bu denli gelişmiş olması gerçekten takdire şayan.

Essence, Vogue gibi dergilerin kapağında baş örtüsüyle yer alan ilk kadın olma özelliği ile Halima cesareti, azmi, kararlılığı ve kendinden ödün vermemesi ile de tüm dünyanın aklında çoktan yer etti.  O, genç yaşı ve tutkularına rağmen hayalleri ve hedefleri uğruna değişmedi, kendini farklı lanse etmedi ve başkalarına özenmedi. Kendi halinden ödün vermemesi ve hayattan istediğini koparması ile tam anlamıyla bir ilham perisi değil mi sizce de?

Teşekkürler Halima’ya. Bizlere verdiğin güç ve cesaret için!

Çocuk dostu ev bir bebeğin güvenle ve huzurla yaşayabilmesi için belli başlı imkanların sağlanmış olduğu evdir. 

Bir bebeğin en büyük ihtiyaçlarından biri de kendini güvende hissetmektir. Bu sebeple doğduğu andan itibaren yaşadığı ortamın aşırı ışıklı, gürültülü olmayan sakin ortamlar olması gerekir.

Bebekler hareketlenmeye başladıktan sonra onları durdurmak adeta imkansız. Zaten gerekli ortamı sağlayıp durdurmamalıyız da. Hayatı keşfetme istekleri bu dönemde asla bastırılmamalı. Bilinçli anne babaya düşen görev bebeğin güvenliği için her türlü önlemi önceden düşünüp almak ve sonra da bebeği özgür bırakmak. 

Çocuk dostu bir ev ortamı sağlayabilmek için çocukluk sürecinin geçici olduğunun farkına varılmalı ve evde radikal değişiklikler yapmaya gönüllü olunmalıdır. En sevdiğiniz vazo, biblo gibi kırılacak eşyaları bir süre göz önünden kaldırmalı, televizyonu daha az izlemeli, sıkışıklık yaratan her türlü eşyanın yerini değiştirmelisiniz. 

Hedef çocuğun rahatça hareket etmesi, gönlünce karıştırıp dökmesi ve dünyayı deneme yanılma yolu ile tanımasına izin vermek olmalıdır. Bu mantığı içerledikten sonra ev kazalarına karşı evde alınabilecek fiziksel önlemleri sıralıyoruz: 

  • Prizlere çocuk kilitlerinin takılması,
  • Köşeli olan sehpa, komodin gibi eşyaların köşelerine yumuşak aparatların takılması
  • Tutup çekince üzerine düşebilecek hafiflikte olan kitaplık, raf, dolapların duvara sabitlenmesi
  • Emekleyerek veya yürüyerek gidebileceği mutfak, banyo gibi yerlerde açıkta ilaçların, deterjan gibi kimyasal maddelerin veya yerse içerse zararı dokunacak maddelerin kaldırılması
  • Bebeğiniz/çocuğunuz bu dönemde her şeyi ağzına atma eğilimindedir. Yutma ve boğulma riski oluşturabilecek her türlü gıda, oyuncak veya eşyanın uzanamayacağı yerlere kaldırılması
  • Pencere ve camlara açamayacağı şekilde bebek kilitlerinin takılması
  • Üzerine düşerse kırılabilecek her türlü cam eşya, cam şişe, süs eşyasının kaldırılması
  • Evin düzenli olarak steril edilmesi ve bunu yaparken de doğal maddeler kullanılması 
  • Merak edip girmesine karşın tehlikeli olabilecek çamaşır makinesi kapağı, çöp kovası kapakları gibi eşyaların kapaklarının her zaman kapalı tutulması
  • Çocuğu kanepe, koltuk gibi yerlere bırakacaksak (henüz dönemiyor olsa bile) yere aynı hizaya minderler yastıklar konulması

  • Evi havalandırmak için balkon kapıları, camların bebeğin odada olmadığı zamanlarda açılması veya mümkünse yalnızca yukarıdan açılması
  • Uzanabileceği yerlerde makas, bıçak, tırnak makası, törpü gibi kesici, delici aletlerin bulundurulmaması
  • Boynuna dolanabilecek elektrik süpürgesi kablosu gibi uzun kabloların, iplerin toplanması, ortalıkta bırakılmaması (hatta bu gruba atkı dahi giriyor)
  • Poşet, ambalaj gibi kafasına geçirip nefes almasına engel olabilecek çantaların ortada bırakılmaması
  • Televizyonun sabitlenmesi
  • Halılar eğer çok toz çıkarıyorsa bebeğin emeklediği veya yattığı yerde halı örtüsü veya temiz bir nevresim serilmesi
  • Böcek ilacı gibi maddelerin yerde bırakılmaması
  • Sokak kapısının kilitli tutulması

Çocuğunuz hareketlenmeye başladıktan sonra evin her yerine gitmek isteyecek, bütün dolapları açmak isteyecek ve tüm çekmeceleri boşaltmak isteyecek. Bunlara kesin bir dille korkutarak hayır demek hayatı boyunca duyacağı keşif duygusunu öldürmek demek. Bu sebeple yukarıda büyük çoğunluğunu verdiğimiz örnekler göze çok gibi gelse de bir çoğu bir kez yapıldıktan sonra uzun süre rahat etmenizi sağlayacak. 

Biz ebeveynlere düşen görev onların önce can güvenliğini sonra da psikolojik açıdan sağlıklı büyümüş bireyler olmasını sağlamak. Bu sebeple bu önlemler arttırılabilir, kendi koşullarınıza göre uygulamak sizin elinizde. Çocuğu en güzel koruyan şey hiç kuşkusuz kontrollü ebeveyn gözetimi ve şefkati. 

Hepimiz pandemi günlerinde iş çevremizle bağlantı kurmak veya sevdiklerimizle görüşmek için online görüşme araçlarını kullanıyoruz. Bu dönemde en popüler olanları Zoom, Instagram Canlı Yayın, Skype, Google Hangouts gibi uygulamaları kullanırken tıpkı iş yerindeymiş gibi profesyonel ve bakımlı görünmeyi hepimiz isteriz.

İtibar yönetiminin büyük bir kısmının dijital platformlar aracılığı ile yapılmak zorunda oluşu hepimiz için bir dezavantaj. Yapılan görüşmelerde evde olmak, profesyonel bir izlenim vermeyi güçleştiriyor.  Herkes bunun bilincinde olduğu için bu süreci doğal kabul edip yapmacık bir duruma bürünmeden mevcut izlenimimizi korumanın ip uçlarını veriyoruz. Doğal, samimi ve karizmatik bir duruş ve görüşmelerin sağlıklı yürütülmesi için işte yapılması gerekenler:

Bir köşeniz olsun: Kendinizi yaşam alanınızda ifade ederken vermek istediğiniz izlenime paralel bir görüşme köşeniz olsun.  Bu mesleğiniz veya tarzınıza uygun olarak bir kitaplığın önü, rahat bir tekli koltuk; daha ciddi görünmek veya dikkat dağıtmamak istiyorsanız arkası düz renk olan bir masa başı olabilir. Görüşmenin ilk dakikalarında genellikle herkes birbirinin ortamını merak edip inceliyor, bu da konuşulması gereken konuya sıranın gelmesini zorlaştırabiliyor. Kamera açısına denk gelen sürekli hareket eden bir şeyler olmamasına veya parlak ışıklı, dikkat çeken bir eşya, obje olmamasına dikkat edilmeli.

Zaman planlaması: Toplantı, görüşme süresi planlarken kullandığınız online aracı iyi tanımanız önemli. Zoom uygulaması ile en fazla 45 dakika görüşme yapabilirken; Skype, Google Hangouts, Miro, Jitsi, Discort gibi uygulamalarla sınırsız görüşebilirsiniz.  Birden fazla katılımcı ile bir görüşme planlıyorsanız internette yaşanabilecek bağlanma sorunlarına karşılık 10 dakika daha geç başlamak göze alınmalı. Herkesin aynı anda ve sürede bağlı kalması yine internetin düzgün çalışıp çalışmamasına bağlı olduğu için vermek istenilen ana bilgi, mesaj herkesin sorunsuz bağlı olduğu bir ana denk getirilmeye çalışılmalı.

Mikrofonun iyi yönetilmesi: Görüşmelerde mikrofonun ne zaman açılıp ne zaman kapatılması gerektiği iyi yönetilmeli. 4’ten fazla katılımcının olduğu bir görüşmede bir süre sonra sesler birbirine girer, arka plandan gelen sesler de bir araya gelince adeta bir gürültü oluşur. Bu durumlarda herkes kendi mikrofonunu konuşma zamanına göre yönetmeli. Evde olunduğu için çoğu zaman diğer aile fertlerinin konuşmaları, çocuk sesleri toplantının akışını bozabilir, bazen de duyulması hiç istenmeyen şeyler herkesçe işitilebilir. Konuşma sırası kendimize geldiğinde mikrofon açılmalı, bunun dışında her zaman kapalı tutulmalıdır.

Kıyafet seçimi: Yalnızca haber spikerlerine özgü olan üstü resmi alt kısmı gayri resmi giyinme özgürlüğü artık herkese geldi.  Görüşmenin resmiyetine göre bir kıyafet seçilmeli fakat yine de herkesin evde olduğu unutulmamalı. Kravat takılması, takım elbise giyilmesi bu ortamda aşırı resmi kalacak ve uygun olmayacaktır. En resmi görüşmelerde bile temiz bir beyaz gömlek giymek gibi casual şıklık sağlayan kıyafetler seçilmeli. Dekolte bir görünüm vermek şık olmayacaktır. Görüşme süresince dikkatleri çekecek ve kişileri konudan uzaklaştıracak her türlü kıyafet, aksesuar gibi detaylardan kaçınılmalı.

Temiz bir görünüm, doğal makyaj: Düzgün bir izlenim vermek için erkek kullanıcıların tarzlarına uygun olarak traşlı, düzgünce şekil verilmiş saç görünümü ve temiz diş görünümü ile görüşmelere katılmaları önemli.  Kadın kullanıcılar için ise nude tonlarda yapılmış doğal görünümlü hafif bir makyaj öneriyoruz. Bunun için göz kapaklarına kahverengi tonlarında bir far uygulanabilir, bol rimel sürülebilir, hafif bir allık ve dudak tonlarına çok yakın bir ruj tercih edilebilir. Görüşmelere kimi kullanıcılar telefonlarından katılırken kimileri masaüstü bilgisayarlarından katılır. Büyük ekranda her türlü detayın görüldüğünün bilinciyle bazı sivilce veya izleri kapatmak daha iyi bir görünüm sağlayacaktır.

Stresin hayatın çoğunlukla her alanını etkilediği bu günlerde, canlı görüşme yaparken de stresten kaçınılmalı. Görüşmelerde herkesin bizimle aynı şartlarda olduğu unutulmadan yapaylıktan uzak, sade, amacına uygun bir giyim tarzı ve davranışlar seçilerek görüşmeler tamamlanmalıdır.

 

 

 

Yeşil çay, sağlığını korumak ve özellikle de kilo vermek isteyenlerin en çok tercih ettiği şeylerdendir.  Faydaları, sayısız bilimsel makaleye konu olmuş yeşil çay çoğu zaman yanlış demlenir ve yanlış tüketilir. Yeşil çaydan tam olarak fayda alabilmek için alttaki önerilerimize göz atabilirsiniz.

  • Yeşil çay asla kaynatılmamalı ve haşlanmamalıdır.
  • Önceden kaynamış suyun içine kaç bardak içilecekse o kadar tutam yeşil çay atılır. Yani üç kişilik bir çay servisi hazırlanıyorsa 3 tatlı kaşığı kadar veya el ile 3 tutam kadar çay suya atılır.  Fazlası çayın acı olmasına sebep olur.
  • Yeşil çay kaynar suyun içerisinde en fazla 5 dakika tutulmalıdır.
  • Çay ilk 20 dakika  içerisinde tüketilmelidir.  Beklemiş yeşil çay durdukça acılaşacak ve etkisini yitirecektir.

Çocukluğumuzun sevilen lezzeti elmalı turtayı evde denemek isteyenler için;

Malzemeler:

  • İç Harç İçin:

4 adet rendelenmiş kırmızı elma

2 yemek kaşığı şeker

1 yemek kaşığı tarçın

1 su bardağı dövülmüş ceviz içi

  • Hamuru İçin:

125 gr Tereyağı

1 çay bardağı sıvı yağ

1 çay bardağı yoğurt

1 yumurta

1 su bardağı pudra şekeri

1 adet vanilya

Alabildiği kadar un

  • Üzeri İçin

Pudra Şekeri

Yapılışı:                                                                                                                                                                                                                                                                         

İç harcın hepsini bir tavaya koyup ocakta kısık ateşte pişiriniz. Harç piştikten sonra hamuru için olan tüm malzemeyi derin bir kaba koyup yoğurunuz. Ele yapışmayacak kıvama gelene kadar un koyunuz. Yumuşak bir hamur elde edeceksiniz. Sonra hamurdan parçalar kopartıp yuvarlayınız ve elinizin içinde bastırıp avucunuzun içini kaplayacak kadar açınız. Orta kısmına iç harçtan koyunuz ve hamurun iki tarafını birbirine birleştiriniz. Sonra yağlanmış tepsinize dizip 170 derece fırında üzeri kızarana kadar pişiriniz. Servis yaparken çay süzgecine pudra şekeri koyunuz ve üzerine serpiştiriniz.

Afiyet olsun 🙂

 

Sağlıklı ve minimalist yaşamın popülaritesi son dönemlerde hızla artıyor. Temizlik için sağlığa çok fazla zararı dokunan kimyasal malzemelerin modası hızla geçiyor ve bilinçli tüketiciler artık evin pek çok alanında doğal malzemelere yöneliyor.  Siz de önerilerimize göz atarak temizlik ürünlerinizi evde kendiniz yapabilirsiniz :

  • Yüzey Temizliği : Yüzey temizleyicilerin zararlı kalıntılarını soluyarak yaşamak yerine  sirkeli su kullanılabilir. Sirke kullanımı doğal dezenfektan arayanlar için birebirdir. Yapmanız gereken lekelere meydan vermemek için beyaz sirke  tercih etmek ve elbette sirke kokusunun evinizi sarmaması için sirke miktarına dikkat etmek. Bunun için 1 litre suya 2 bardak sirke katmak ideal ölçü olacaktır. Sirkenin ütü tabanının temizliği ve mermer mutfak tezgahında kullanılması önerilmemektedir.
  • Leke Çıkarıcı : Kıyafetlerin koltuk altı ve yaka kısımlarında oluşan lekelenmeler için leke çıkarıcı deterjan kullanmak yerine asitli yapısı ile işe yarayacak olan limon etkili bir çözümdür. Limon içerisinde bulundurduğu antimikrobiyal özellik sayesinde zaten pek çok deterjan içerisinde de diğer kimyasallara ek olarak kullanılmaktadır. Kullanımı için leke üzerine damlatıp 15 dakika bekleterek ılık suda ovabilirsiniz. Bu işlemden sonra çamaşırınızı normal ayarda çamaşır makinasında yıkayabilirsiniz.
  • Banyo ve Mutfak Temizliği : Doğal cif yapımı aslında oldukça kolay. 1 su bardağı karbonat, 10 damla lavanta yağı ve 2 yemek kaşığı arap sabununu karıştırarak cam şişe içerisinde kullanabilirsiniz. Sonuç memnun edici.
  • Duşa Kabin Temizliği : Duşa kabin temizliği için vazelin harika bir seçim. Nemli bir bezin üzerine bir miktar vazelin alarak duşa kabinleri temizleyebilirsiniz. Durulama işlemi için de ıslak bir bez kullanmanız gerekecektir
  • Bulaşık Parlatıcı : Bu iş için organik bir çözüm arıyorsanız, her evde bulunan ulaşılabilir bir seçenek var: Limon. Bulaşık makinesi içinde parlatıcı kullanmak yerine yarım limonu bulaşık makinesi tellerine geçirmeyi deneyebilirsiniz.
  • Kireç Çözücü : 1 litre su içerisine 3 yemek kaşığı limon tuzu koyarak ayarlayabileceğiniz organik kireç çözücü hazır. 2 yemek kaşığı limon tuzunu çaydanlığın içine koyduktan sonra çaydanlığın tamamını su ile doldurup en az 10 dakika kaynatalım. Kaynayan suyu boşaltarak çaydanlığı iyice durulayalım.
  • Gider Temizliği : Mutfak ve banyo giderlerinizin temizliği için yarım bardak karbonat ve 1 bardak sirke kullanımı oldukça etkili bir yöntemdir. Gidere sırasıyla karbonat, sirke, 1 litre kaynamış su ve  5 dakika sonra da 1 litre soğuk su  dökülmelidir.
  • Çamaşır Yumuşatıcı : Karbonat ve sirkenin uyumu burada da karşımızda! Üstelik bu kez lavanta yağı da bizlerle. 1 bardak su içerisine, 2 tatlı kaşığı karbonat, yarım çay bardağı elma sirkesi, 2 damla lavanta yağı karıştırılıp yumuşatıcı gözüne eklendiğinde harika bir koku çamaşırları bekliyor.

Sağlıklı bir hayat seçimi aslında çok da zor değil.  Denemeye değer, üstelik oldukça tasarruflu ve hijyenik çözümlerle.

Gazeteci, yazar ve tv programcısı Kürşat Başar’ın “Başucumda Müzik” kitabı:

“Birini öptüğünde salıncakla sallanıyor gibi hissediyorsan, aşıksın”  Başucumda Müzik romanındaki bu cümle, belki de aşkın en güzel tanımlarından birisi.

Kocası Turgut’a aşık değildi ancak onu seviyordu. Bu evliliği kendisi seçmiş ve kendi arzusu ile evlenerek yurt dışına yerleşmişti. Yurt dışında yaşadıkları sırada, Türkiye’ye geçici bir süreliğine görevli olarak döndüklerinde Fuat ile karşılaştı. Adnan Menderes’in danışmanı olan Fuat çapkın ve kibar bir adamdı. Fuat’ın ilgisine cevapsız kalan kahramanımız yurt dışına geri dönmesine rağmen, işler planladığı gibi gitmedi ve kocasında bulamadığı aşkı, Fuat’da buldu.  Durumu eşine anlatıp ayrılma kararı aldı. Ancak aynı cesareti hem kendisi gibi evli hem de bakan olan Fuat gösteremedi.

Yurt dışında arkadaşı Ayla’nın yanında kalırken, bir dergide çevirmenlik yaptığı esnada, Türkiye’den gelen bir mektupla tüm akışı değiştirecek olan o sarsıcı haberi öğrendi ve böylece romandaki hazin son, acımasızca karşımıza çıktı.

1950’lere ait bir aşk romanı olan Başucumda Müzik, gerçek bir hikayeye dayanıyor. Bahsi geçen karakterlerin Fatih Rüştü Zorlu ve Vesamet Kutlu’ya ait olduğuna dair söylentiler de olsa bu konuda bir kesinlik bulunmamakta. Yasak bir aşkı anlatan romanda adeta aşkın yasak halini unutup, güzelliğinde kaybolacaksınız.