Yazar

womanlogy

Yazılar

Çoğunluğun sevmediği yeşil mercimek bu tarif ile denenmeye değer:

Malzemeler :

  • 1 su bardağı yeşil mercimek,
  • 1 kuru soğan,
  • Zeytinyağ,
  • 3 diş sarımsak,
  • 1 kapya biber,
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası,
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası,
  • İsteğe göre nane, karabiber ve tuz.

Yapılışı :

  • Zeytinyağ ile küp küp doğranmış soğanlar kavrulduktan sonra, ince ince doğranmış sarımsaklar da üzerine eklenip iyice kavrulur.
  • Hem domates hem biber salçası  kavrulan soğanların üzerine katılır ve baharatlar bu karışıma ilave edilir.
  • Kapya biber ince ince kesilir ve tencerede o da diğerleriyle kavrulur.
  • Yıkanıp süzülen yeşil mercimekler de tencereye katıldıktan sonra mercimeklerin üzerini geçecek kadar kaynamış su ile kısık ateşte pişmeye bırakılır.
  • 45 dakika kadar kısık ateşte pişen yemeğin altı kapatıldıktan sonra dinlenmeye bırakılır.

Afiyet olsun.

Yemek kimileri için sadece bir ihtiyaçtan ibaretken kimileri içinse bir hobi, bir tutku ve bir yaşam stili.  Dünya mutfağını merak eden okurlarımıza önce sınır komşumuz İran’ın mutfak sırlarını anlatalım dedik.  Genellikle etli yemeklerin, kebap ve etin popüler olduğu İran’da yemek kültürü lezzeti ve tarzıyla Türkiye’nin doğu bölgelerine benziyor diyebiliriz.  İran mutfağını incelemek için İran Mutfağından Lezzetler yazımızı keyifle okuyabilirsiniz :

Popüler Yemekler : 

  • Meşhur İran Pilavı : İran pilavının şanını muhtemelen sizler de duymuşsunuzdur.  Kendine has mükemmel kokusu ile o ince ince pirinçten pilav haşlama ve demleme usulü ile yapılıyor. İçerisine safran çok yakışıyor. Safran haricinde badem, fıstık, zeriş (kırmızı minik taneler görünümünde bir iran baharatı) pilavda en sevilenlerden. Pilavın dibinin hafifçe yanması makbul olan, böylece pilav yenirken çıtır tabanı ile size kendini daha da sevdiriyor.
Bademli fıstıklı ve safranlı iran pilavı ve safranlı tavuk
  • Abgoosht : Et, nohut, patates, sarımsak ve domates ile yapılan bu yemek  güveçte pişiriliyor.
  • Köfte : Türkiye’deki köfteden çok farklı bir köfteleri var. Büyüklük olarak yumruk büyüklüğünde olan köfte haşlanarak pişiriliyor. İçerisinde et, pirinç, tere, kimyon, kırmızı mercimek, safran, pişmiş yumurta, ceviz, badem, zeriş bulunuyor.
  • Gorme Sebzi : Maydanoz, tere, kuru fasülye, et, kuru limon ile yapılan bir çeşit yemek.
  • Keşki patlıcan : Ülkemizde Batı Karadeniz Bölgesinde keş adıyla bilinen keşk, İran’da çok yaygın kullanılıyor. Yoğurdun kurutulmuşu denilebilir kısaca.
  • Fesencun : Cevizin yağı ile pişen bol cevizli tavuk.  Ceviz yağını da tavuğun üzerine sos olarak döküyorlar. Nar ekşisi de bu yemekte kullanılmakta ve ekşi bir tadı bulunmakta. Genelde Tahran bölgesinde sık yapılıyor.
Fesencun
  • : Türkiye’deki çorba gibi düşünülebilir. Ancak meyve aşı, sebze aşı, rişteli gibi çok çeşidi bulunuyor.

Popüler Baharatlar :

  • Safran : Elbette en bilineni safran. Pilavlarda, et yemeklerinde ve diğer çeşitli yemeklerde bolca kullanılıyor.
  • Hel : Türk mutfağındaki ismiyle kakule olan hel, tatlılara, çaya çok yakışıyor.
  • Zeriş : Türk mutfağında bulunmayan zeriş, kırmızı minik taneler şeklinde. Çorbalara, pilava ve ete çok yakışıyor.
  • Zerdeçal , tarçın, çörek otu, siyah susam : Türk mutfağında da sıklıkla kullanılan bu baharatlar İran’da olmazsa olmazlardan. Çörek otu ile pişirilen çok sayıda yemek bulunuyor, bizler gibi sadece hamur işinde kullanılmıyor. Kanseri önlemeye yardımcı olmakla ünlenmiş zerdeçal yine yemeklerde çok sık kullanılıyor. Tarçın köftede de kullanılıyor.

İran mutfağının kendine özgü bir diğer özelliği ise bergamota benzeyen kokulu çayı ve kıtlama şekeri. Çay içmek yemeklerden önce ve sonra olmazsa olmazlardan. Nabat adı verilen safranlı şeker ise çaya karıştırılarak tüketilir, oldukça meşhur ve karın ağrısı için birebirdir.

 

 

Tuvalet alışkanlığı edinme konusu birçok aile tarafından tedirginlikle beklenen bir süreçtir. Bu süreçte bebeğinizin, çocuğunuzun gelişiminin her aşamasında olduğu gibi kabul edilmesi ve benimsenmesi gereken 2 önemli konu var. 

Birincisi her çocuk farklı ve özeldir. Fiziksel olarak hazır olup olmamasıyla beraber her çocuğun kendine has gelişim hızı, eğilimleri, seçimleri ve bir tarzı vardır. 

İkincisi her şeyi kendine göre normal. Tuvaletini söyleme zamanı, konuşması, dişini çıkarma zamanı, yürümeye başlaması gibi her şey kendi rutininde ve düzeninde aslında normal ilerliyor. Yalnızca 4 yaş sonrası verilen tuvalet eğitimi geç kabul edilir. 

Bizler çocukları hep kendi hızımıza yetiştirmek ve istediğimiz zaman her şey olsun beklentisindeyiz. Halbuki doğada hiçbir bitki vaktinden önce çiçek açmaya çalışmıyor, hiç bir kuş vaktinden önce yavrularına uçmayı öğretmiyor. Bunun için de çocuk gelişiminin her aşamasında olduğu gibi çocuğunuz hazır değilse tuvalet alışkanlığı konusunda da lütfen zorlamayın. 

Çocukların idrar ve kaka tutma kasları 2 yaşından önce gelişmiyor. İdrar kesesi 2 yaştan önce çok sık boşalır ve çocuğun bunu yönetmesi zordur. Çocuklar için ortalama 2,5 ve 3 yaş arasında tuvalet eğitimi için uygun kabul edilir.  Çocuğunuzun hazır olup olmadığını gösteren işaretler: 

  • Sabahları kalktığında bezinin çoğunlukla kuru olması
  • Gün içinde bezinin 2 saat kadar kuru kalabilmesi
  • Çişim geldi, kakam geldi şeklinde arada da olsa söylemeye başlaması
  • Tuvaleti geldiğinde koltuk arkaları gibi yerlere saklanması
  • Bezi artık çıkarmak istediğini belirtmesi
  • Çişini, kakasını söyleyebilecek kadar konuşabilmesi veya kendini ifade edebilmesi
  • Tuvalet konusuna ilgisinin artması, size sorması veya siz tuvalete giderken incelemesi,
  • Tuvalet, sifon gibi konuları merak edip sorular sorması
  • Bezi ıslak ya da kakalı olduğu için rahatsızlık duyup sizden değiştirilmesini talep etmesi
  • Psikolojik olarak hazır olduğunu hissetmeniz

Çocuğunuz bu belirtilerden çoğunu gösteriyor ise, onunla konuşup eğitime yavaş yavaş başlayabilirsiniz. Bu belirtilerden en önemlisi, bezinin sabah kalktığında genellikle kuru olması ve psikolojik açıdan uygun olduğunu hissetmenizdir. 

 

Japon kadınları minyon, zayıf, genç  ve zarif görünümleri ile dünyaya nam salmışlardır. Güzel ve genç görünmeye çok önem veren bu uzak doğulu kadınlar sebebiyle dünyanın önde gelen sayılı kozmetik markaları Japonya’dan çıkmıştır. 

Tokyo ziyaretimiz sırasında da gözlemledik ki; bu kadınlar gerçekten incecik, narin ve her biri inanılmaz genç, sıkı bir yüze ve vücuda sahip. Hem gözlemlerimiz hem de araştırmalarımızdan yola çıkarak Japon kadınların her zaman genç ve zayıf olmasının sırlarını paylaşıyoruz: 

Yeşil Çay Mucizesi: Bizim için günlük siyah çay tüketimi ne ise; çok daha fazlasını onlar yeşil çay olarak tüketiyor. Japonya’da çoğu restoranda yeşil çay ikram ediliyor. Eğer bir yerde sıra bekliyorsanız yeşil çay ikram ediliyor. Yeşil çay o kadar çok seviliyor ki menülerde yeşil çaylı moka, yeşil çaylı kek gibi bir çok şeyde her fırsatta kullanılıyorlar. Yeşil çay bir çok biyoaktif bileşen içerir. Bunlar vücutta inflamasyonun azaltılmasına, ödem atımına, yağ yakımının hızlanmasına ve içerdiği kafein sayesinde vücuda gündelik yaşamda gereken enerjinin verilmesine sebep olur. 

Bol bol yürüyüş: Japon kadınlar günün her saati gerek spor ayakkabıları gerek topuklu ayakkabıları (onlar bizim gibi çok yüksek topuk giymiyorlar genelde 3- 5 cm. topukluları kullanıyorlar) ile yürüyorlar. Her yere metro ile gitme imkanı var ve bu metrodan metroya ulaşım için uzun yollar yürüyorlar. Akşamları iş çıkışında mümkün olduğunca evlerine yürüyerek gidiyorlar. Her şehirde ve şehrin her yerinde bulunan doğal parklarda hafta içi öğlen saatlerinde bile iş arkadaşları ile yürüyüşe çıkıyorlar. Hafta sonları da aileleri ile birlikte bu parklarda, ormanlarda saatlerce yürüyerek doğal güzelliklerin tadını çıkarıyorlar. 

Ekmeksiz yaşam: Fransız kültürüne hayranlık Japonları çevrelemiş durumda. Neyse ki Fransız kadınları da zayıf 🙂 Japonların tüketim alışkanlıklarında ekmek hiç yok. Fransızlardan bir tek ekmeği henüz almamışlar. Ekmeksiz yeşilliklerle, bol balıkla, her türlü deniz mahsulü ile, yumurtayı neredeyse her öğünde kullanarak doymaya alışkınlar. Kültürlerinde diğer pasta türleri bizdeki kadar yok fakat Avrupa hayranlığı ile birlikte cupkekler, renkli kat kat kekler hayatlarına girmiş. Tatlı ağırlıklı damak tadına sahip olmalarına rağmen kontrollüler ve kilo alırlarsa bir gün Fransız makaronları ve kruvasanları sayesinde alırlar görüşündeyiz. Börek gibi hamur işleri ise tabii ki hayatlarında yok.

Küçük porsiyonlar: Japonların küçük porsiyonlar ile doymaya alıştıkları her hallerinden belli. Pirinci bir çok öğünde ve yemeklerinin içinde kullansalar da az porsiyonlar halinde yedikleri için vücutları tolere edebiliyor. Daha çok sebze, et ve balık ürünleri tüketiyorlar. 

Masum kahvaltılar: Kahvaltılarının da olmazsa olmazı yeşil çay. Omlet, ızgara balık ürünleri, ıspanak salatası gibi yeşillikler, beyaz pilav ve turşu çeşitleri kahvaltılarını oluşturuyor. Güne çok düşük kalorili kahvaltılar ile başlıyorlar ve vücutları gün boyunca kahvaltıda aldıkları kalorileri yakmakla uğraşmıyor.

Güneşe karşı tedbirliler: Japon kadınlar ciltlerinin güzelliğine, sağlığına çok önem veriyorlar. Güneşin cildi ne kadar olumsuz etkileyebileceğinin farkındalar. Bunun için yüz koruyucu şemsiyeler, şapkalar, büyük gözlükler kullanıyorlar. Güneş kremleri ve cilt bakımı rutini ürünlerine bütçelerinden ciddi bir pay ayırıyorlar. Böylece güneşin yaşlandırıcı etkilerinden kendilerini olabildiğince koruyorlar. 

Meditasyon ve Yüz Yogası: Sadece Japonların değil neredeyse tüm uzak doğulu kadınların hayatında meditasyon bir şekilde var. Yoğun çalışma saatlerinin ve kalabalık şehirlerin vermiş olduğu stresi meditasyon ve yoga yaparak atıyorlar. Yüz yogası da yine bir çoğunun genç kalma sırlarından. Yüz ve vücut kaslarının sarkmaması için zaman ayırıyor ve uygun egzersizleri yapıyorlar. 

Japon kadınları bol bol da kahkaha atıyor. Mutlu olmak için sahip olmak istedikleri vücudu biliyor ve buna uygun beslenip, stressiz bir hayat sürüyorlar. Aile değerleri onlar için önemli, ev işleri ve çocuk büyütme gibi konularda aileden destek alıyorlar. Dünyanın en kalabalık şehirlerinde yaşasalar da güzel, mutlu ve sağlıklı  olmanın yolunu bulmuş görünüyorlar. 

Çay saatlerinin leziz dostu, el emeği ev poğaçası gönüllere taht kurmakta usta.

Malzemeler:

  • Yarım su bardağı ılık su
  • 1,5 su bardağı ılık süt
  • Yarım paket yaş maya
  • 1,5 yemek kaşığı toz şeker
  • Yarım su bardağı ayçiçek yağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 tepeleme çay kaşığı tuz
  • 2  veya 3,5  su bardağı un

Poğaçanın Üzeri İçin:

  • 1 adet yumurta sarısı
  • 1 yemek kaşığı ayçiçek yağı
  • Dereotu veya bir tutam susam

Yapılışı :

  • Ilık su ve sütü geniş bir karıştırma kabına alın.
  • Yaş maya ve toz şekeri ekleyip karıştırdıktan sonra mayanın aktive olması için 5 dakika kadar bekletin.
  • Maya tamamen eridikten sonra ayçiçek yağı, yumurta ve tuzu katın.
  • Tüm malzemeyi elinizle karıştırın.
  • Elenmiş unu, azar azar ekleyip hamuru toparlanana kadar yoğurmaya başlayın.
  • Yumuşak ve yapışmayacak bir kıvamda bir hamur elde ettiğiniz zaman üzerini nemli bir bezle kapatıp 40-45 dakika kadar oda ısısında dinlendirin.
  • Mayalanan hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar kopartıp avuç içinizde yuvarlayarak şekil verin.
  • Tepsiye aralıklı olarak dizdiğiniz mayalı hamurların üzerine sıvı yağla çırpılmış yumurta sarısı sürün.
  • Tepsi mayası olarak da bilinen son mayalandırma işlemi için 10-15 dakika kadar bekletin.
  • Arzuya göre üzerlerine ince kıyılmış dereotu serpiştirebilir veya fotoğraftaki gibi susam ile süsleyebilirsiniz.
  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 25-30 dakika pişirin.
  • İsteğe göre içine peynir, zeytin gibi istediğiniz harcı da ekleyebilirsiniz.

    Afiyet olsun.

Dış mekan planlarının arttığı, insana adeta yaşam enerjisi depolayan ve uzayan gündüzlerle pek çok etkinliğin aynı güne sığdırıldığı sevgili bahar, kış boyunca yolları gözlenerek beklendi. Ancak bu bahar, hayallerden çok daha farklı ve kapalı kapılar ardından dünyayı izleyerek geçiyor. Baharı yaşam alanınıza taşımak ve biraz olsun bozulan moralleri toparlamak adına; sunacağımız dekorasyon önerileri ile evinizde baharı hissetmeye ne dersiniz?

  • Çiçeklere yaşam alanı :Evde olduğunuz bugünlerde bakımını kolaylıkla öğrenip alışacağınız çiçekler evinize sıcak ve taze bir hava katacak.  Kendi bahçenizi yaratmanız an meselesi. Sizin favori çiçeğiniz hangisi?

  • Pastel renkler : Baharı ev içerisinde anımsatan en önemli detaylardan biri şüphesiz pastel renkler. Yumuşak tonlardaki minderler, koltuk örtüleri veya aksesuarlar sizi evinize bir kez daha aşık edecek.

  • İç açıcı fotoğraflar : Size güzel bahar zamanlarını hatırlatan fotoğrafları göz önüne çıkarma vakti. İster bilgisayarınızın veya telefonunuzun ekranına, ister buzdolabı üzerine, isterseniz de çerçeve içlerine yerleştireceğiniz fotoğraflarınız baktıkça size güzel duygular yaşattıracak.
  • Ev içinde ferahlık : Az eşya, çok huzur. Ferahlığı evlerde hissetmek için yapılacak ilk iş , evdeki kalabalıktan kurtulmak elbette. Sevilmeyen, kullanılmayan her şeyi kenara ayırma vakti. İster ihtiyacı olanlara verilebilir, ister satıp paraya dönüştürülebilinir. Tercih sizin.
  • Doğal çiçek kokuları : Bahar aylarında en güzeli de sokaklara yayılan mis gibi çiçek kokuları değil midir? Evinize alacağınız çiçeklerle bu kokuları yakalayabilirsiniz.  Çiçek almak istemeyenler için de tütsü veya buhurdanlık gibi farklı seçenekler kullanılabilinir.

Bu bahar, kendi baharınızı kendiniz oluşturma vakti 🙂

Cilt kapatıcıları makyaj çantamızın en gerekli malzemelerindendir. Fondötenin ağır olması, zamanla çizgilere dolması ve hava şartlarına göre sıcak havada terleme yapması makyaj malzemesi üreticilerini yeni ürünler çıkarmaya yöneltti. 

Fondöten güçlü kapatma özelliği, porselen bir görünüm vermesi ve aslında en iyi makyaj bazı olması sebebiyle hala en çok tercih edilen. Özel gün ve gecelerde hiç düşünülmeden kullanılabilir. Fakat gözenekleri çok fazla tıkadığı için yatmadan önce mutlaka temizlenmeli. Uzun süreli kullanımlarda cildi yaşlandırır ve cilt sağlığını olumsuz etkiler. Bu sebeple her gün kullanımı önerilmez. 

BB Krem birçok özelliği içerisinde barındırır. Renkli nemlendirici diyebileceğimiz BB kremde amaç özellikle yaz aylarında cilde nem vermek ve doğal bir görünüm ile cilt kusurlarını kapatmaktır. Kapatıcılığı az olsa da daha genç, doğal bir görünüm vermesi sebebiyle sevilir. İçerisinde ayrıca nemlendirme, güneş koruma özelliği, hafif kapatıcı olma, makyaj bazı yerine geçme gibi özellikleri de vardır. Eğer günlük bir makyaj yapacaksanız kullanabilirsiniz. 

CC Krem ise daha çok kapatıcı özelliği ile öne çıkar. Cildinizde varsa kızarıklıklar, lekeler, çiller bunları kapatmak için kullanabilirsiniz. Ciltteki renk farklılıklarını ortadan kaldırır, leke görünümünü azaltır. CC kremler de BB kremler gibi hafif bir yoğunluğa sahiptir. Cilt tipinize göre özellikle yaz aylarında bu iki kremden birini tercih edebilirsiniz. 

Cildiniz kuru ise nemlendirme ve daha aydınlık bir görünüm için BB kremi tercih edebilirsiniz. Eğer yağlı ise ve mat bir görünüm elde edip, cilt rengi eşitliği sağlamak istiyorsanız CC kremi öneririz. Fondöteni ise yalnızca özel zamanlarda ve bir kaç saat kalacak şekilde kullanmanızı öneririz. Hangisini seçmiş olursanız olun, cilt renginiz ile tamamen aynı renk tonunda olanı seçip kullanmalısınız.

Network – İş Çevrenizi Genişletmenin Yolları 

Her ne kadar pandemi günlerinden geçiyor olsak da, her şeyin normale döneceğini biliyor ve bekliyoruz. 

İş hayatında çevre, insan ilişkileri en az mesleki bilgi kadar önemlidir. Hatta çoğu meslek grubunda çevre, network ağının genişliği diğer birçok konunun önüne geçer. Duygusal zeka ile özdeşleştirilen insan ilişkilerindeki başarınız; kariyerinizi ve ulaşmak istediğiniz mesleki başarıyı da doğrudan etkileyecektir. Network olarak günlük dilimize de yerleşmiş olan bu ilişkiler bütününün geniş olmasının önemli olduğu kadar niteliği, kalitesi de önemlidir. 

İş hayatınızda çevrenizi genişletmeniz ve bu ilişkileri nitelikli, her iki tarafa da keyif ve fayda sunan bir tonda yürütmeniz için işte tavsiyelerimiz: 

İş yeri etkinlikleri: Tüm iş yeri insan kaynakları ve organizasyon departmanları( yoksa etkinlikleri düzenleyen kişi ve firma sahipleri) özel günler, yılbaşı yemekleri, yaza merhaba piknikleri gibi organizasyonlara katılımın tam olmasını ister. Bunu prosedürel bir görev olarak görmek yerine, ilgili etkinlikte her zaman tanışmak istediğiniz yönetici, kişi ile tanışma ve güzel bir ilişkiyi başlatma fırsatı olarak görebilirsiniz. Bu tarz etkinlikler şirket içinde önyargıların kırıldığı, ekip olmanın sağlandığı, yeni dostlukların başladığı, geliştiği ve eşitliğin sağlandığı organizasyonlardır. Bunlara katılmak, size ayrılan davet edildiğiniz sandalyeyi doldurmak ve rahatça kendinizi ifade etmek hem kariyerinizde ilerlemeniz hem de keyifli vakitler geçirmeniz için olumlu etkiler oluşturacaktır. 

Mezun olduğunuz okulların etkinlikleri: Her üniversite hatta bazı köklü liseler mezunlarını buluşturmak ve güzel iş ağları oluşturmak için dernekler kurar, pilav günü, yardım kermesleri gibi özel buluşmalar organize eder. Eğer okulunuz bunu organize etmiyor ise eski arkadaşlarınız ile görüşerek buna siz de öncü olabilirsiniz. Bu buluşmalar ortak geçmişi olan kişileri bir araya getirir ve yeni network ağlarının oluşmasını sağlar. 

Kutlamalar: İş yerinizden veya dışarıdan bir arkadaşınızın doğum günü, evlilik töreni, hafta sonu buluşmalarına katılmak çevrenizi genişletmenin en eğlenceli yollarından biridir. Burada tanışacağınız yeni insanlarla hem iş ilişkisi kurabilir hem de yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. Buralarda önemli olan buluşmalarda çekingen davranmamak ve sohbeti başlatmaya her zaman hazır olmaktır. 

Sivil toplum kuruluşları: İlgi duyduğunuz veya toplumun hizmete ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz bir alan seçip belli sivil toplum kuruluşlarına üye olabilirsiniz. Buralarda gönüllü olmak en başta sizi mutlu edecek, sizin dışınızdaki farklı konulara destek olmanızı sağlayacak ve eğer isterseniz elbette networkünüze de fayda sağlayacaktır. 

Sosyal medya: Xing, Linkedin gibi sosyal medya platformları ile artık herkesin herkesle tanışması ve iletişim kurması mümkün hale geldi. İlgi duyduğunuz gruplara üye olmak, buluşmalarına katılmak ortak durumda olduğunuz veya gelmek istediğiniz noktadaki insanlarla iletişime geçerek tecrübelerini sormak, bir konuda danışmak yeni iş ilişkileri oluşturmanızın mükemmel yollarından biridir. 

Eğitim, seminerler: İlerlemek ve kendinizi geliştirmek istediğiniz konularda eğitim alabilir, workshoplara katılabilir ve özellikle birkaç gün süren programlarda birçok insan ile bir araya gelebilirsiniz. Herkesin kendi tecrübe ve fikirlerini paylaştığı bu eğitimlerde hem katılımcılar hem de eğitim veren tecrübeli kişi ile ilişkiler geliştirebilirsiniz. Kendilerinden yol göstermesi için destek isteyebilir yeni iş ağları oluşturabilirsiniz. 

Düzenli iletişim: İnsan ilişkilerinin her çeşidinde başlamak kolaydır. Önemli olan ilişkiyi sürdürmek ve yeni dalgalar oluşmasını sağlamaktır. Tanışma sonrası buluşma organizasyonu, toplantı talep etmekten çekinmemek gerekir. Belli özel günlerde aramak, mail atmak, en etkili yol olan soru sormak ve destek istemek ile ilişkinizi derinleştirebilirsiniz.

Arkadaş desteği: İş çevreniz için tanışmanızın gerekli olduğu bir kişi varsa ve arkadaşınız bu kişiyi tanıyorsa kendisinden destek isteyebilirsiniz. Fayda faydayı getirir diyerek daha büyük networkler oluşturmak için siz de gerektiğinde çevrenizi açmalı ve insanları bir araya getiren taraf olmalısınız. 

Dünyanın en mutlu insanları olarak bilinen Danimarkalılar bu mutluluğu neye borçlu? Zenginlik, sağlık, sadelik, başarı hangisi onları dünyanın en mutlu insanı yapabildi? Cevabı hiç birisi. Dünyanın geri kalanından farklı olarak yaptıkları tek şey kendi Hygge alanlarını yaratmak! Danimarkalılar ile ünlü olup aslında tüm İskandinav ülkelerinde yaşam felsefesi olan Hygge’yı tanımaya başlayalım:

Danimarkalıların mutluluk sanatı olarak tanınan Hygge son 3 senedir dünyaya damgasını vurdu. Bu büyülü sözcük kendisini öyle sevdirdi ki şimdilerde bazı ülkelerde ders olarak bile okutulurken, bazı ülkelerde ise ev dekorasyonundan modaya pek çok alanda yaşamaya başladı. Kısacası tüm dünyanın sevip kucakladığı Hygge aslında hepimizin ihtiyacı olan basit bir felsefe.

Hügga, Higa, Huga , Hooga gibi farklı telaffuzlar ile bilinen Hygge mutluluk, huzur, keyif, rahatlık gibi güzel hisleri içinde barındıran ancak herkese göre farklı şekillenen ve tek bir tanımının yapılması mümkün olmayan bir yaşam felsefesi. Aslında bir nevi anın tadını çıkarma, sevdiklerinle evinde huzurlu zaman, rahat edilen bir ev atmosferi ve sizin için evinizi keyifli hale getirecek her şey Hygge ‘yı temsil ediyor. Kuzine üstünde pişen sıcak kestane kokusu, muhabbetinize eşlik edecek tarçınlı  bir sahlep, dostlarla muhabbet ve keyif dolu bir yemek masası veya sevdiğiniz battaniyeye sokulup camdan o huzur veren yağmuru izlemek… Her biri sizin için birer Hygge olabilir.

Hygge felsefesini daha detaylı incelemek isteyenler için Uluslararası Mutluluk Enstitüsü Başkanı Meik Wiking’in yazmış olduğu “Hygge : Danimarkalıların Mutluluk Sırrı” adlı bir kitap  da mevcut. Bu kitapta Danimarkalıların bu akımı nasıl yaşadıkları detaylı anlatılmakta.

Ülkemiz insanının tam da şu aralar ihtiyaç duyduğu şey olan Hygge temelde basit şeylerle mutlu olmayı işaret ediyor. Tıpkı eski zamanlarda bizlerin de sıklıkla başardığı gibi. Belki de kendimizi yeniden keşfedip bizi mutsuzluğa iten gereksiz hırslarımızı, doğadan kopup dört duvar arasına sıkışmalarımızı ve teknolojiye olan düşkünlüğümüzü en aza indirerek biz de kendi hygge alanımızı yaratabiliriz. Keyifli hygge alanları ile daha huzurlu bir evde yaşam neden olmasın 🙂

 

Anne Baba Adaylarına 10 Başucu Kitabı Önerisi 

Her anne baba bebeğinin mutlu ve her bakımdan sağlıklı bireyler olarak yetişmesini ister. Bebeğin mutlu olması çok büyük oranda ebeveynlerinin mutlu olup olmamasına ve aile içerisinde kabul edilip edilmemesine bağlıdır. Bebeğimizin duygusal, zihinsel, fiziksel ihtiyaçlarını anlayabilmemiz için rehber kitaplara ihtiyaç duyarız. 

Çok küçük de olsa her şeyi hissedebilen, sezen, yüz okuyan, sakinleşmek ve güven ihtiyacı ve her türlü ihtiyacı için her daim ebeveynlerine bağımlı çok ilkel bir insan var artık hayatımızda. Onu anlamak, güvende olduğunu hissettirmek, sevgimizi onun anlayabileceği şekilde ifade edebilmek ve en önemlisi onun ihtiyaçlarını anlayabilmemiz için yol gösterici ve başucu kitap listesi önerilerimize göz atabilirsiniz. Yerli ve yabancı yazarlar arasından seçtiğimiz bu 10 kitap, ne yapılması gerektiğinin bilinmediği tedirgin günlerinizde en büyük destek ve rahatlatıcınız olacak. Bu kitaplar ile eşiniz ve siz bebek sahibi olmaya hazırlanacak, onu tanıyacak ve ilk dönemki buhranlı günleri sakince atlatabileceksiniz.

1.Bebekler İçin Beynin Kuralları – Jhon Medina – Pozitif Yayıncılık

Bu kitap bebeğinizin beyin gelişimi için ihtiyaç duyduğu şeyleri, olması gereken yaklaşımları 0-3 yaş arası dönemin bebeğinizin beyin ve karakter gelişimi için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Her birey belli bir potansiyel ile doğar. Fakat yapılan yanlış uygulamalar, alışkanlıklar sebebiyle bu potansiyel ne yazık ki törpülenebiliyor. Bebeğinizin beyin gelişimini birçok faktör etkiler. Genleri, hamileyken annenin psikolojik durumu, stres seviyesi, beslenmesi; doğum sonrasında bebeğin ihtiyaçlarının hızla karşılanıp karşılanmaması, günlük rutinlerinin olup olmaması, sağlıklı uyku düzeni gibi birçok faktörün onun gelişimini ve hayatı boyunca bu konuların kendisini nasıl etkileyeceğini Jhon Medina anlatıyor. 

2. Geliştiren Anne – Baba – Doğan Cüceloğlu – Remzi Kitabevi

Doğan Cüceloğlu kendi topraklarımızdan çıkan en önemli uzmanlardan. Bu kitabında aile olmaya hazırlanmak, sağlıklı ve mutlu bir aile yaşantısının nasıl olabileceği, bebeğin hayatınıza girdiği o ilk hafta içerisinde bile istenip istenmediğini nasıl da farkettiğini, iş bölümü yapmanın önemini, anne baba olmanın zor zamanlarında neler yapılabileceğini ve her doğan bireyin tek biricik ve muhteşem bir potansiyelle doğduğunu, toplumumuzdaki ne yazık ki yanlış alışkanlıklar tutumlar sebebiyle birçok yeteneğin, potansiyelin harcanıp nasıl gidebileceğini anlatıyor. Her iki eşin de okuması gerekli.

3. Otuz Milyon Kelime – Dr. Dana Suskind – Buzdağı Yayınları 

Çocuğunuzun geleceğine yapacağınız en büyük yatırım sloganıyla kitabı çıkardığını söylüyor yazarı. Çok önemli araştırma ve makalelerden sonra oluşturulmuş bu kitap, bebeğiniz daha çok erken dönemlerinden itibaren özellikle 3 yaşına kadar ne kadar farklı kelime duyar, ilişki kurar, tecrübe edinir ve bunları sizinle karşılıklı ve uygulamalı, tekrarlı olarak yaparsa o kadar beynini geliştirir fikrini anlatıyor. Kanıtlarla. Sosyo – ekonomik seviyesi çok farklı ailelerin çocukları yıllarca inceleniyor. Ailelerde gün içerisinde konuşulan kelime sayısı hayati öneme sahip. Farklı ilgi alanlarına dair kelimeler, farklı yabancı diller ile zenginleştirilmiş bir dil çevresinde büyüyen çocuklar hayat boyu daha başarılı ve mutlu oluyor. Bu kitaptan sonra bizim dip notumuz çocuğunuza yapacağınız en büyük iyilik onunla bol bol sohbet etmek, farklı insanlarla farklı konuların konuşulduğu ortamlara dahil etmek ve ona zengin dil bir çevresi sunmak. Eğer bu kitap önerisi ile çocuğunuz 3 yaşına gelmeden önce karşılaştıysanız siz de çocuğunuz da çok şanslı. 

4.Mahallenin En Mutlu Bebeği – Harvey Karp – Yakamoz Yayınları 

Harvey Karp tüm dünyanın takip ettiği çocuk gelişimi yazarlarından. Bu kitabında gerçekten çocuğunuzun mahallenin en mutlu bebeği olması için önerileri bulunuyor. Bebeği ilk 3 ayda özellikle kendinize yakın, kundakta ve kanguru ile kucağınızda taşımanın onun için ne kadar faydalı olduğu, ilk yıllarda televizyon izlemesinin zararları, ihtiyaçlarının anında karşılanmasının önemi, uyku düzeni, günlük rutinlerin önemi gibi konularda tavsiyeler veriyor. 

5.Dünyanın En Mutlu Çocukları – Hollandalıların Çocuk Yetiştirme Yöntemleri – Michele Hutchison – The Kitap Yayınevi 

Anne babaları okuyunca en çok rahatlatan, sakinleştiren kitaplardan. Bu kitap Hollandalı anne babaların kendilerine bol vakit ayırarak, çevrelerinden bol destek alarak, bebeklerini doğalarına uygun yetiştirmeyi hedeflemelerini, öğretme hırsı ile büyütmemelerini tavsiye ediyor. Anne babalar ve eğitim sistemi çocuğu zorlamıyor. Çocukluğun olabildiğince yaşatılıp, kimsenin kendisini doğum anı dahil gereksiz streslere sokmaması gerektiğini anlatıyor. Her şeyi doğamıza uygun yaparsak, kendimizi kalıplara sokmazsak herkes yeterince mutlu olur ve yapılan araştırmalar da Hollandalı bebek ve çocukların daha mutlu olduğunu gösteriyor. 

6.Işığın Yolu – Nilüfer Devecigil – Doğan Kitap 

Güvenli bağlanma konusu tüm dünyaca öneminin artık anlaşıldığı ve sağlıklı bağlanmanın kurulduğu çocukların ve kurulmadığı çocukların yetişkin olduklarında yaşadığı mutluluk seviyesinin farkının anlaşıldığı bir konu. Hayat boyu kuracağı tüm ilişkileri, kalitesini, iç huzur seviyesini güvenli bağlanma konusunun nasıl etkilediğini diğer kitaplardan farklı olarak bir roman tadında anlatılıyor. Bu kitap, farklı güvenli bağlanma türleri ile bağlanıp yetişmiş kişilerin ilişkileri üzerinden asıl konuyu ve önemini anlatıyor. Dünyada hala bu konu üzerine yazılmış kitap sayısı azdır. Nilüfer Devecigil konunun en önemli uzmanlarındandır. 

7.Kendine Güvenen Çocuklar Yetiştirmek – Gael Lindenfield – Yakamoz Yayıncılık

Bu kitapla özgüvenli çocuklar yetiştirmenin yollarını ve kendinize zamanında yapılan ebeveynliğin detaylarını sorular ile öğreneceksiniz. Her birimizin içinde anne babalarımızdan öğrendiğimiz otomatik çalışan ebeveynler var. Sıkıntılı veya beklenmedik durumlarda otomatik ebeveyn devreye giriyor ve biz bize öğretilen şekilde sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bazen de yanlış uygulamalarla. Bu zinciri kırmak ve çocuğunuza hak ettiği değeri hissettirmek ve özgüvenli bir birey olması için okunması çok faydalı kitaplar arasında. Mutlu çocuklar yetiştirebilmek için bu kitabın da çıkış noktalarından biri önce anne baba kendisini mutlu etmeli. 

8.Oyun Oynama Sanatı – Aletha Solter – Doğan Kitap

Oyun oynamak bir çocuğun her şeyidir. Kaç yaşında olursa olsun oynamaya ihtiyacı var.  Çocuk oyun üzerinden kendisini ifade eder, oyunla öğrenir ve sevilip sevilmediğini oyunla anlar. İstediğiniz kadar çocuğunuza onu sevdiğinizi söyleyin, onunla oynamıyorsanız buna pek inanmayacaktır. Peki nasıl oynamalıyız? Tramva, ayrılık gibi zor süreçlerde ona hangi oyunlarla destek olabiliriz? Davranış değişiklikleri, bozuklukları gösteriyor ise nasıl davranmalı ve özellikle hangi oyunları oyunları oynayarak iyileştirebiliriz? Hepsinin cevabı bu kitapta. 

9.Güvenli Bağlanma – Adem Güneş – Timaş Yayınları

Güvenli bağlanma konusunun toplumumuza güncel örneklerle ve anlaşılır bir dil ile anlatıldığı kitaptır. Yaşama sevincini kaybetmiş kişilerin aslında bağlanamayanlar olduğunu savunur ve hayat bağlanmalardan ibarettir der. 

 10.Beni Ödülle Cezalandırma – Özgür Bolat – Doğan Kitap 

Çocuk gelişiminde ödül ve ceza vermek bizim toplumumuzda adeta bir kural. Özgür Bolat bu yaklaşımın yıkılması gerektiğini; güncel araştırmalar, makaleler, mantıklı sebepler ile birlikte açıklıyor. Bebeklikten öte ilerleyen yaşlarda eğitimi ve kişilik oluşum sürecinde iyi ki okumuşum diyebileceğiniz ve ergenlikte çok meyvesini göreceğiniz bir kitap. 

Keyifle okumanız ve mutlu ailelerde mutlu çocuklar yetiştirmeniz dileğiyle,