Anne-bebek üzerine, “bidunyacocuk” hesabında özgün içeriklerini paylaşarak pek çok anneyi aydınlatan popüler blogger Burcu Ertürk Teke ile yaptığımız keyifli röportaj sizlerle…
Soru 1. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Burcu Ertürk Teke. 32 yaşındayım. 4 yaşında bir kızım var. Daha önce İzmir’de yaşıyorduk. 5 aydır Münih’te yaşıyoruz. İşletme mezunuyum. Şuan çalışmıyorum.
Soru 2. “bidunyacocuk”u oluşturmaya nasıl karar verdiniz? Çıkış noktanız neydi? Neden bu ismi seçtiniz?
Aslında Emzirme Sanatı facebook grubunda yöneticilikle başladım annelere yardım etmeye. Daha sonra ilgi alanım genişledi. Ebeveynliğin her alanı ile ilgilenmeye, okumaya, çeviriler yapmaya ve yazmaya başladım. Arkadaşlarım bir blog açıp yazmamın daha çok insana ulaşmamda faydalı olacağını söylediler. Böylece blog fikri oluşmaya başladı. Çocukların bambaşka bir dünyaları olduğunu, hem de onların içlerinde bütün dünyayı barındırdıklarını, çok bilge doğduklarını düşünüyorum. Bizler onların yolculuklarına eşlik ve gerektiğinde de rehberlik ediyoruz. Bu yüzden bütün bunları kapsayan bir isim ararken aklıma bidünyaçocuk geldi. Öyle bir anda. Bu isimle blog açmaya karar verdim. Bloga eşlik edecek instagram ve facebook hesapları da açıp buralardan paylaşım yapmaya başladım. Bugün buralara gelmeyi hiç beklemiyordum açıkçası. Daha çok ebeveyne ulaşabildiğim için çok mutluyum.
Soru 3. Kendi çocuğunuz ile ilişkinizde en çok neler sizi zorladı?Zorlandığınızda neler sizi motive ediyordu?
Beni en çok kendi tetiklenmelerim zorladı. Bebeklerin doğası gereği sık uyanmaları, uykuya zor dalmaları, sık sık emmek istemeleri, kucak istemeleri, ihtiyaçlarını erteleyememeleri, ağlamaları, sınırları zorlamaları hepsi normal. Başlangıç olarak bunların normal olduğunu bilmek ve kabul etmek işimi çok kolaylaştırdı. Bunlarla ebeveyn olarak başa çıkmaya çalışırken de kendi tetiklenmelerimle yüzleştim. Onun zorlanmalarını regüle etmem (duygularını dengeye getirmem) için önce kendimi regüle etmeyi öğrenmem gerekti. Ben hep kendimle ilgili çalıştım. Kendi duygularım, kendi tetiklerim, kendi sabırsızlıklarım, kendimde değiştirmem gereken şeyler hakkında çalıştım. Ben kendime yatırım yaptıkça kızımla ilişkimde daha kolay yol aldım. Bu biten bir süreç değil elbette. Her geçen gün büyüyor, dolayısıyla zorlandığı konular da değişiyor. Ben de her yeni durumla ilgili kendi adımlarımı atarken bazen hala çok zorlanıyorum. Bazen bildiğim şeyleri yapamıyorum. Ama önemli olanın her zaman her şeyi doğru yapmak değil, iletişimi ve bağı korumak için çaba göstermek olduğuna inanıyorum. Beni motive eden şey her zaman çabamın kıymetli ve telafinin mümkün olduğunu bilmem oldu. Hata yapabilirim, çünkü insanım. Mükemmellik beklentim yok ne kendimden ne de çocuğumdan. Beraber zorlanıp, beraber hatalar yapıp yine beraber iyileşiyoruz.
Soru 4. Bağ odaklı ebeveynlik sizce nedir? Kendi çocuğunuz ile bu bağı nasıl kurdunuz?
Bağ odaklı ebeveynlik, çocuğu edilgen kabul etmeyen ebeveynlik bence. Çocuk, bedeninin ve ruhunun ihtiyaçlarını yenidoğanken dahi çok iyi bilen ve yapabildiği her şekilde bunları talep etmekten hiç vazgeçmeyen çok bilge bir varlık. Bağ odaklı ebeveynlik çocuğun bu içten getirdiği bilgeliği kabul eder ve onun ihtiyaçlarını görüp, istikrarlı bir şekilde gidermeye çalışmanın bağı oluşturan şey olduğunu söyler. Ben sadece bunu yaptım. Çocuğumun ihtiyaçlarını görüp dinlemeye çalıştım. Ona ihtiyacı olanı verebilmek için çabaladım. Birilerinin ” bu yanlış, böyle olmamalı” söylemleri hep arka planda kaldı benim için. Okudum, dinledim, araştırdım ama günün sonunda çocuğuma döndüm yüzümü. Onun bana ne dediğine baktım. Hiçbir zaman da yanıltmadı beni bu yaklaşım. Bağ odaklı ebeveynliğin özünde aslında tek bir yol gösterici öğretisi var, o da “Kendi çocuğunu oku.” Bunun yanında elbette yardımcı olacak başka araçlar da var ama bu ebeveynlik biçimini kendime yakın bulma sebebim, hiçbir konuda dayatma olmaması ve her ailenin kendine özel olduğunu kabul etmesi. W. Sears “Doğal Ebeveynlik” kitabı bütün bu araçları ve yaklaşımı çok güzel özetleyen bir kaynak. Merak edenler bence bu kitapla başlayabilirler araştırmaya.
Soru 5. Hamile ve çocuğunu büyütmüş annelere önerileriniz nedir? Neyi yapsınlar ve neyi asla yapmasınlar?
Biraz ironik bir cevap vereceğim. Bence hiç bir anne adayı ve anne, kimsenin dediğini yapmamalı, ben dahil. Bol bol okumalarını tavsiye edebilirim ama okuduklarını kendi iç süzgeçlerinden geçirip günün sonunda çocuklarının neye ihtiyacı olduğuna bakarak ne yapacaklarına karar versinler. Dış sesleri “dışarıda” bırakmayı bilmek çok kıymetli bir araç bence. Bunun yanında eğer kendi travmaları veya sorunları sebebiyle çocuklarıyla bağ kurmakta zorlanıyorlarsa muhakkak bağ odaklı çalışan psikologlardan destek alsınlar. Çocuklarını da kendilerini de kimseyle kıyaslamayıp, kendilerinin de çocuklarının da biricik ve çok özel olduğunu unutmasınlar.
Soru 6. Blog yazmayı düşününce neden başka bir konu değil de,bu konuyu seçtiniz?
Tutkumu buldum diyebilirim. Hayatım boyunca çocukları hep çok sevdim. İnsan psikolojisine de çok ilgi duyuyordum. Bir insanın doğduğu andan itibaren fiziksel ve ruhsal gelişimine tanıklık etmeyi çok nefes kesici buluyorum. Bu sayede kendi içime dönüp “Ben kimim? Ben ne istiyorum? Ben nasıl bu günlere geldim?” gibi birçok soruya da cevap aramaya başladım. Bu arayış ve yolculuğu paylaşmamın başkalarına da faydalı olacağına inanarak bu konuda yazmaya karar verdim.
Soru 7. Bundan sonraki planlarınız neler? Sizi nerelerde görebileceğiz 🙂
Aslında çok planım vardı. Bunların bir kısmı ani bir şekilde ülke değiştirmemizle rafa kalkarken, diğer kısmı da şuan içinde bulunduğumuz belirsiz pandemi sebebiyle rafa kalktı. Gelecekte neler olur şuan için o yüzden bir şey söyleyemiyorum ama bu alanda çalışmak ve daha çok çocuğun ve ailenin hayatlarına olumlu dokunuşlar yapmak istediğimi biliyorum. Umarım her şey tüm dünya için bir an önce normale döner ve biz bu durumun içinden de biraz daha bilge ve farkında olarak çıkarız.
Burcu Hanım’a aydınlattığı tüm anneler adına teşekkür ediyoruz.
Kendisinin yazılarına www.bidunyacocuk.com web sitesinden erişebilirsiniz 🙂
Keyifli okumalar