Etiket

çocuk psikolojisi

Yazılar

Uzun süredir devam eden korona virüs ile mücadele dönemi; ebeveynlere ve çocuklara zor günler yaşatmaya devam ediyor. Sonbaharın gelişi ile salgının artması korkusu ve çocukların eğitim hayatına dönüşü günlük hayata yeni zorluklar getirdi. Kısıtlı sosyalleştiğimiz, dikkatli olmaya çalıştığımız bu günlerde çocuklarımızın duygusal olarak en az etkilenmesi için yapabileceklerimizin ipuçlarını Eğitimci Yazar Coşkun Bulut verdi.

Nadir yaşanan küresel salgın dönemlerinden biri; bizim yetişkinlik, çocuklarımızın da erken çağlarına denk geldi. Normal şartlarda çocuklar için çok farklı geçecek olan bu dönem kısıtlamalar, mesafeler ve çoğu için korkular ile geçiyor. Dikkatli davranmamız gereken bu günlerde çocuklarımızın psikolojisini korumak için Eğitimci Yazar Coşkun Bulut’un tavsiyeleri:

Zor Günlerde Çocuğunuzun Kalbine Dokunun

Ebeveynler olarak çocuklarımıza içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde hastalık ile ilgili bilgiler verirken bir yandan da çocukların kalbine dokunmak gerek. Çocuklar sevildiğini ve kendilerini güvende hissettiği ortamlarda daha çok öğrenirler. Çoğunlukla anlamlandıramadıkları bu dönemde onlara sevgimizi daha fazla göstermeliyiz.

Bu dönemde çocuklarımıza onları sevdiğimizi sıkça söylemeliyiz. Çocuklarımızı öperek, koklayarak, onlara sarılarak da yanlarında olduğumuzu ve sevildiklerini hissettirmeliyiz.

 

Sözler Kadar Davranışlarımız da Önemli

Özellikle 15 yaş altı çocuklar somut dönemde oldukları için direkt gördüklerini daha iyi algılar ve gördüklerine inanırlar. Çocuğumuza sevdiğimizi söylemekten daha önemlisi davranışlarımızla göstermek. Çocuklarımızla bu dönemde yaşına uygun bolca oyun oynamalı, etkinlikler yapmalıyız. Böylece hem ona değer verdiğimizi hissettirebiliriz hem de stresini atmasına yardımcı olabiliriz. Onlara vakit ayırmalı ve onları anlamaya çalışmalıyız.

Çocuğumuzu Nasıl Anlayabiliriz?

Çocuklarımızı anlayabilmemiz için en başta onları sabırla dinlememiz lazım; fakat “anlamak” gerçek bir iletişim gerektirir. En önemli iletişim unsurumuz; anlamak olmalıdır. Sabırla dinledikten sonra dikkat etmemiz gereken ise bizim anladığımızı onlara anlatmak. Yani çocukça düşünüp, yetişkince davranmalıyız. Bir kurala uymaları veya önlem almaları için ise konuyu diretmemeliyiz. Kuralları önce kendimiz uygulamalı, örnek bir yetişkin olmalı ve çocukça düşünerek sağlıklı iletişim kurmaya çalışmalıyız. Örneğin: yetişkinler olarak korona virüsün zararlarını, mücadelesinin zorluklarını biliriz. Fakat çocuklarımıza anlatırken bir yetişkinle konuşur gibi anlatmamalıyız. Çocuğumuz bu sırada bizi dinler şekilde görünür fakat asıl merak ettiği bu konunun onun dışarı çıkıp çıkmayacağını, oyunlarını, okula gidip gidemeyeceğini ne kadar etkileyeceğidir. Onlar daha çok, değişimi anlamak ister. İnsanların neden maske takmak zorunda olduğu, kendisinin ne kadar maske takması gerektiği, insanların birbirinden neden bu kadar uzak durduğunu anlamak isterler. Onların dünyasına girmeli, önce onu anlamaya çalışmalı ve olabildiğince onun gibi düşünebilmeliyiz. Onu anladıktan sonra yapmamız gereken onun bu soru işaretlerini korkutmadan gidermek olmalıdır.

Eskiye Olan Özlemini Gidermeye Çalışın

Çocuklar da en az bizler kadar eski düzenlerine, hayatlarına özlem duyuyor. Özlediği etkinlikleri, ortamları evin içinde yapay da olsa hazırlamaya çalışmalıyız. Normalde arkadaşlarıyla oynadığı oyunları evde bizimle oynamasını sağlayabilir, evimizin bir köşesini sınıf ortamına benzetmeye çalışabiliriz. Havalar çok soğumadan açık havada etkinlikler yapmasını, arkadaşları ile mesafeli ve temassız oyunlar oynamasını sağlamalıyız. Hastalık bulaşma riski nedeniyle yapamayacağımız uygulamaları da yaşına uygun bir dille çocuklara anlatmalıyız.

 

Salgın hastalığın tüm dünyayı etkisi altına almasıyla hayatımız pek çok anlamda değişti. Günlük rutinlerimiz bozulurken, beslenme alışkanlıklarımızdan, uyku düzenimize, işe gidiş geliş düzenimizden sosyal hayatımıza kadar pek çok konu olumsuz olarak etkilendi. Bu yeni ve farklı süreç çocuklarımızı da büyük oranda etkiledi. Çocuklar hatta bebekler dahi bir şeylerin ters gittiğinin farkındalar. 

Çoğu çocuk yaşı itibari ile hastalığı ve getirdiği sonuçları somut algısı olmadığı için anlamlandıramıyor. Bir çoğu ölüm kavramı ile henüz tanışmadı. Yok olmak, risk, bulaşmak, havadaki görünmeyen mikroplar gibi hastalığa dair bir çok kavram onlar için anlaması çok zor soyut kelimeler. Bu hastalığın aşılması ve en azından yavaşlatılması için ise çocuklar dahil el birliği ile çalışmalı ve önlemleri uygulamalıyız. 

Anne neden hep evdeyiz? Okullar ne zaman açılacak? Arkadaşlarım neden bize gelmiyor?  Neden beni parka götürmüyorsunuz?

Bu sorular ve benzerlerini bir çok ebeveyn konuşmayı öğrenmiş çocuklarından gün içinde sıkça duyuyorlar.  Onlara, süreç yaşlarına uygun  bir şekilde anlatılmalı ve sadece bizim değil tüm insanların dikkat etmesi gereken bir dönemden geçtiğimiz hissettirilmeli. 

Hastalık hakkında anlayabileceğinden fazla bilgi yüklemesi yapılmamalı. Karmaşık gelen bu durum onların daha da korkmasına sebep olacaktır.  Anlayabileceği kelimelerle, yüzeysel ve yalnızca sordukları sorunun cevabını (fazlasını değil) verecek şekilde konuşmalıyız.

Bu süreçte anne ve babalar ne kadar soğukkanlı ve bilinçli olursa çocuklar da o kadar sakin kalabilecek. Güvende ve her şeyin yolunda olup olmadığını yalnızca bize bakarak anlayabilen bu çocuklar karşısında sakin ve emin durmalıyız. Bunu yapmakta zorlananlar evde keyifli vakit geçirmek ve rahatlamak için mutlaka kendilerine zaman  ayırmalılar.  

Çocuğa anlatılması gereken en önemli şey, bu sürecin geçici olduğu. Bir gün her şey normale dönecek. Bu hastalığın tedavisi, aşıları bulanacak. Parkların, okulların varsa gittiği oyun grubu, çocuk kafelerinin yeniden açılacağını fakat bir süre evde kalmamız gerektiği anlatılmalı. Bu sürede anneanne, dede, babaanne, teyze, dayı vb. varsa kuzenleri ve arkadaşları (tek tek isimleri sayılarak) onların da evde olduğu söylenmeli. Mümkünse internet üzerinden bu kişiler ile görüntülü görüştürülmeli ve bu kişiler de evde olduklarını söylemeli. Çocuklar öncelikle bu durumun yalnızca kendilerine özel bir kural olmadığını anlamalı. Aksi halde bir çok çocuk yaptıklarından dolayı bunu bir ceza olarak veya kendileri yüzünden böyle bir şey olduğunu düşünebiliyor. 

Evde olmanın sebebi ise; dünyadaki bir çok insanı aynı anda hasta eden yaramaz bir hastalık var, bu hastalık öksürünce, bazen çok yakın durunca hemen bulaşabiliyor. Biz de hasta olmamak için veya hasta olursak başkalarına bulaştırmamak için evdeyiz. Hepimiz aynı anda hasta olursak hastaneler dolar taşar, o zaman doktor amca ve teyzeler çok zorlanır. Onlar da rahat çalışsın herkesi tedavi edebilsin diye en iyisi evde duralım ve bol bol oyun oynayalım diyerek süreç anlatılabilir. 

Bu süreçte evin her yerinde bol bol oyun oynanmalı. Hepimiz kabul ederiz ki; bu sürecin bize getirdiği çok kayıp oldu fakat durumun bazı olumlu  etkileri de oldu. Evde olup dinlenebilmek, hobilere vakit ayırmak, çocuklarımızla daha çok vakit geçirebilmek, kendimizi dinleyebilmek gibi. Olumlu yönleri gün içinde mutlaka olabildiğince yaşamalıyız. Çocukların en sevdiği şey hiç şüphesiz oyun oynamak hem de ebeveynleri ile. Gün içinde onunla doya doya oynadığımızda dışarıdaki hayatın endişelerini çok düşünmeyeceklerdir. Onlar (sadece pandemi sürecinde değil her zaman) anne ve babam beni görsün, bana zaman ayırsın, benimle oynuyorlar demek ki beni seviyorlar şeklinde düşünüyorlar. Bunun hakkını vermek ve sürecin negatifliğini gidermek için kısa vakitlerde de olsa onları oyuna doyurmalıyız. 

Hastalık ve korunma yolları hakkında yaşlarına uygun bilgi de verilmeli. Ellerimizi yıkamalıyız çünkü biliyor musun sabun bizi koruyor. Sabunla ellerimizi güzelce yıkarsak bu hastalık ellerimizle bulaşamıyormuş, maske takarsak havadan bize hastalık gelemiyor haydi takıp kendimizi koruyalım, şeklinde çocukların anlayabileceği dilde ve oyunla birleştirilerek anlatılabilir. 

Bu süreçte hastalığı anlatan televizyon programları çocukların yanında izlenmemeli. Acı çeken kişileri görmek, ölüm oranlarını duymak, bazı uzmanların çizdiği olumsuz tabloları dinlemek onları dehşete düşürebilir ve düzeltilmesi zor travmalara sebep olabilir. Ailece kabul etmeliyiz ki bu süreç evde kaldığımız, birlikte daha çok vakit geçirdiğimiz, oyun oynama fırsatı bulduğumuz, tüm gün birbirimizi görebildiğimiz ve kendimizi korumamız gereken bir dönem. Biz bunu benimsediğimizde onlar da hissedecektir. Durumu anlatırken negatif bir şey söyledikten sonra pozitif bir şey söyleyerek telafi yoluna gitmeliyiz. Örneğin; bu günlerde dışarı çıkamıyoruz ama balkonda piknik yapabiliriz. Özlediği bir arkadaşına gidemiyoruz ama haydi gel onunla telefonda konuşalım bakalım neler yapıyormuş, şeklinde zorluk ve kolaylığın bir arada olduğunu açıklayabiliriz. 

Bebeklerin de olumsuz etkilenmemesi için her gün mutlaka açık havada vakit geçirmeleri sağlanmalı. Mevsime uygun giydirilerek balkon, kapı önü, site içi gibi imkanlar neye el veriyor ise temiz hava ve güneş ışığı ile az da olsa temas etmesi sağlanmalı. Onlar için en önemlisi anne babalarının mutlu olması ve evde seslerin yükselmemesi. 

Pandemi sürecinde kendi ruh sağlığımızı da korumak adına güvendiğimiz kaynaklardan bilgi almaya gayret göstermeli ve bilgi kirliliğinde boğulmamaya çalışmalıyız. Çok zorlanan aileler internet üzerinden de hizmet veren çocuk psikologları, uzmanlar, terapistlerden destek alabilirler. 

Hepimiz çocuklarımıza güzel alışkanlıklar kazandırmak ve onları iyi yetiştirmek isteriz. Bu isteği gerçekleştirmek eğer doğru adımlar atılırsa hiç zor değildir. İşte çocuğunuzda olumlu davranışları geliştirmek için atılacak adımlar:

 

  • Örnek Olmak : Bir çocuğun rol modeli onu yetiştiren kişiler yani çoğunlukla anne ve babadır. Bu sebeple kendine en yakın gördüğü ve örnek aldığı kişi de siz olacaksınız. Çocuğunuzdan istediğiniz bir konuyu önce sizin yapmalısınız. Ondan kitap okumasını isteyip siz televizyon izlerseniz o da kitap yerine televizyonu daha ilgi çekici bulacaktır. Onun hayatında bir örneği temsil ettiğinizi unutmayın.

 

  • Bilgilendirmek : Çocuğunuz neyi ne için yapacağını öğrenirse, öğrendiği bilgi daha kalıcı olur. Çünkü edineceği bu alışkanlığın faydalarını anlar ve davranışı daha hızlı benimser. Ona kahvaltısını düzgün yaparsa sağlıklı beslenmenin ilk prensiplerinden birini uygulamış olacağını bunun da hem derslerine hem de oyunlarına olumlu yansıyacağını anlatın. Bilgilendirme aşamasında diliniz muhakkak olumlu olmalıdır. Olumsuz cümleler yerine olumlu cümleleri tercih etmelisiniz.  

 

  • Gözlemlemek : Bilgilendirme yaptınız şimdi ise sıra sabırlı olup gözlemlemekte. Ona zaman verin ve onu bu zaman içerisinde gözlemleyin. Unutmaması için ona hatırlatmalarda bulunabilirsiniz ancak kızararak, sesinizi yükselterek değil tamamen olumlu bir davranış ile bunu yapmalısınız. Banyoya dişlerini fırçalaması için şirin bir not yazmanız veya sizin aynı olayı gerçekleştirmeniz süreci hızlandıracaktır. Bu süreçte kilit nokta ona güvendiğinizi hissettirmek ve ona karşı anlayışlı olmak.

 

  • Geri Bildirim : Geri bildirim olumlu davranışı destekleyen, olumsuz davranışı düzeltebilen, kişiler arası iletişimi arttıran bir davranış türüdür. Süreç ile ilgili olarak çocuğunuza mutlaka geri bildirim yapın. “Bu konuda gerçekten başarılısın , çalıştıkça daha da başarılı olursun” şeklinde yapacağınız geri bildirim çocuğunuzu hem motive edecek hem de ona daha iyisini yapabileceğini hissettirecektir. Olumlu geri bildirim çok etkili bir motivasyon aracıdır.

 

  • Değerli Hissettirmek : Ondan bu olumlu alışkanlıkları istemenizin asıl nedeni onun iyi bir birey olmasını istemeniz yani ona değer vermenizdir. Bunu ona hissettirin. Bir şeyler anlattığında kafanızı sallamak veya “hı hı” gibi cevaplar vermek yerine karşınızda saygı duyduğunuz birisi olduğunu düşünerek onunla göz temasını ihmal etmeden, açıklayıcı cümleler ile konuşun.

 

Olumlu alışkanlık kazandırmadan önce dikkat edilmesi gereken nokta çocuğun bu alışkanlığa psikolojik, fiziksel ve zihinsel olarak hazır olup olmamasıdır. Seçilen alışkanlık çocuğunuza uygun değilse zorlama yapmanız daha kötü sonuçlar doğurabilir ve çocuğunuzda yetişkinliğine yansıyan etkilere neden olabilir.