Etiket

doğum

Yazılar

Hayatın en özel ve en değerli dönemlerinden olan hamilelik, eğer kendinizi hazır hissetmiyorsanız fiziksel ve psikolojik olarak zorlu bir dönem haline dönüşebilir. Bu süreci en güzel haliyle geçirebilmek için hamilelik öncesinde ufak bir hazırlık işe yarayabilir. İşte hamilelik öncesinde yapmanız gerekenler :

  • Manevi Hazırlık : Anne olma duygusunun heyecanını yaşamanız çok doğal ancak anne olmak geri dönüşü olmayan bir yola girmek demek. Üstelik sadece siz değil, eşinizin baba olmaya hazır olması da evliliğinizin huzuru için çok önemli. Siz ve eşiniz ebeveyn olmaya gerçekten hazır mısınız?
  • Maddi Hazırlık : Evlilik hazırlıkları yaparken maddi hazırlığın ne derece önemli olduğunu herhalde farketmişsinizdir. Çocuk sahibi olmanın da gerektirdiği bir takım maddi gerekler bulunmakta. Çocuğunuzun maddi ihtiyaçlarına cevap verebileceğinize emin misiniz?
  • Sağlık Kontrolü : Pek çok gebeliğin sağlık koşullarından ötürü sonlandığını biliyoruz. Üzücü sonuçlar yaşamamak için hamile kalmadan önce gerekli testleri yaptırmanızda fayda var. Kim bilir belki de bilmediğiniz bir hastalığınız bulunuyordur. Doktorunuzun önerisi ile hamilelik öncesi gerekli tedavileri olabilir ve sağlıklı bir gebelik yaşayabilirsiniz.
  • Evliliğinizin Gidişatı : Çocuk yapmak bazı kadınlar için kötü giden bir evliliği canlandırma yöntemi olsa da bu düşüncenin yanlış olduğunu çocuklara rağmen sonlanan evliliklerden görebiliyoruz. Çocuk yapmak, ilişkinizi kurtarmaz. İlişkiniz geçici süreliğine devam etse dahi, çocuğunuzun mutsuz bir ortamda büyümesine sebep olur. Çünkü mutsuz evlilik, mutsuz ebeveyndir. Sizin mutsuzluğunuz ise çocuğunuza rahatlıkla aktarılacaktır.

Özetle iyi bir hamilelik, mutlu ve sağlıklı bir birliktelik ile doğru orantılıdır. Maddi, manevi, duygusal, psikolojik pek çok anlamda kendinizi iyi hissettiğiniz hamilelikler, hem bebeğinizin gelecek yaşamı hem sizin için gereklidir. Keyifli bir hamilelik süreci geçirmeniz dileğiyle….

Doğum esnasında salgılanan ve doğumu yöneten bir takım hormonlar bulunur. Bu hormonlar doğumun doğal gidişatı için gereklidir ve doğum esnasında da aktif rol oynarlar.

Oksitosin : Diğer bir adıyla “Sevgi Hormonu” oksitosin, yalnızca doğumda değil aynı zamanda sevişme esnasında ve ölüm anında da salgılanır. Bu hormon rahim kasılmalarını tetikleyerek doğumun gerçekleşmesine yardımcı olur. Doğumdan önce salgılanmaya başlayan oksitosin, doğumdan sonra da en üst seviyededir ve plasentadan bebeğe geçer. Süt salınımını da artıran en önemli hormonlardan biridir.
Doğumun olağan akışında, sessiz, huzurlu, loş, uygun ısıda ve gebenin kendini güvende hissettiği ortamlarda daha rahat görülür.
Korku ve stres oksitosinin baş düşmanıdır.

Endorfin : Doğum dalgalarının sıklaşması sonucu ağrı hissiyatını azaltan hormon, doğal ağrı kesici “endorfin”dir.
Endorfin hormonu, annenin doğuma adaptasyonunun artmasını ve daha rahat doğum yapmasını sağlar. Egzersizin, endorfin hormonunu artırdığı tespit edilmiştir.
Epidural anestezi ve sezaryen doğumlarda endorfin daha az salgılanır ve bu durum emzirme sıkıntısına da yol açabilir. Çözüm olarak da, doğum sonrasında anne-bebek ten tene teması artırılmalıdır.

Adrenalin : Heyecan hormonu adrenalin, korku, kaygı ve stres durumlarında ortaya çıkan, doğumun ilerleyişini olumsuz etkileyerek annede ağrıların daha şiddetli hissedilmesine yol açan bir hormondur. Güvensizlik ve huzursuzluk durumları adrenalini kamçılayarak doğum anında anneyi ve bebeği strese sokar.
Adrenalinin azaltmak için, doğum ile ilgili kaygılarınızı azaltmalı, kendinize güven ortamı yaratmalı ve kendinize güvenmelisiniz.

Prolaktin : Hipofiz bezinden salgılanan prolaktin, gebeliğin 8. haftasından itibaren süt bezlerini olgunlaştırarak anne bedenini süt üretimine hazırlar. Prolaktin hormonu gebelik ve lohusalıkta yükselir ve yükselmesi gebeliği sağlayan başka hormonları (FSH ve GnRH ) durdurduğu için gebelikte ve lohusalığın yoğun döneminde adet döngüsü görülmez. Doğumdan sonra bir müddet adet görmemenin sebebi de budur.
Prolaktin erkeklerde de bulunan bir hormondur. Erkeklerde yüksek görülmesi ise: cinsel isteği azaltma, sperm üretimini yavaşlatma, erken boşalma, ereksiyon bozukluğu gibi problemlere yol açar.

Planlı sezaryende bu hormonlardan yalnızca adrenalin hormonu aktif rol oynar. Sebebi ise doğum hissiyatının yaşanmaması, doğal akışa aykırı bir durum olması ve vücudun doğuma hazır olmamasıdır. Adrenalin bebeğin stres ile dünyaya gelmesine sebep olduğu ve anne bebek bağlanmasını azalttığı için artık pek çok uzman tarafından ciddi bir sağlık sorununuz bulunmadığı sürece planlı sezaryen önerilmemektedir.

Bebeğinizi keyifle kucağınıza aldığınız güzel günler dileriz.

Doğum, yüzyıllardır süregelen kadının içgüdüsel olarak gerçekleştirdiği fizyolojik bir olaydır. Doğal doğum ise mümkün olduğunca gereksiz müdahaleden kaçınılan, doğumun kendiliğinden başlayıp kendiliğinden devam ettiği müdahalesiz doğumdur. Yapılan her gereksiz müdahale anne bebek sağlığını tehlikeye atabilir ve olağan akışı olumsuz etkileyebilir. Burada kilit nokta müdahalenin “gerçekten gerekmesi” dir.
Doğal doğumda anne doğumun tüm coşkusunu hissedip, içgüdüleri ile doğumu gerçekleştirir. Bu doğum şekli anne-bebek bağını arttıran, bebeğin aktif olarak doğduğu, oksitosin, endorfin ve adrenalin hormonlarının salgılandığı doğumdur. Bu hormonları incelemek için, “Doğum Esnasında Salgılanan Hormonlar” adlı yazımızı okuyabilirsiniz.
Doğal doğum, bilinenin aksine, vajinal doğum demek değildir. Çünkü her vajinal doğum, doğal değildir. Günümüzde pek çok vajinal doğumun müdahale ile gerçekleştiğini duymaktayız. Halbuki doğal doğum, sabır ile bebeğin kendiliğinden dünyaya gelişini beklemeyi gerektirir.
Doğal doğum, doğumun akışına saygıdır. Bebeğin dünyaya gelmek istediği zamana saygı duyar, annenin bedeninin ise doğuma en hazır hale gelmesini bekler. Bunun için ortamın uygunluğu da çok önemlidir. Sessiz, loş, güvenilir bir ortam ve iyi bir destekçi (eş, arkadaş,anne,doula ..vb.) pozitif etki yaratacaktır.