Mübadele döneminde Bosna’dan Türkiye’ye göçen Bosnalı ailesinin son varisi Leyla, Osmanlı Paşası olan dedesinin yaptırdığı yalının müştemilatında, gözlerden uzak, tek başına adeta sürgün halinde bir hayat sürmektedir. Kendisini anneannesi büyütmüş ve annesi ve babasını hiç görmemiştir. Paşa dedenin ölümü ve herhangi bir gelir olmaması sebebiyle, yalı zamanla elden çıkarılır. Yalının yeni sahipleri de Leyla’nın evine saygı duyarak yaşamlarını sürdürmektedirler ancak yalıyı son satın alan Ali Yekta Bey’in oğlu ve gelini Leyla’yı türlü katakulliler ile evinden çıkarmışlardır. Sudan çıkmış balığa dönen asilzade Leyla Hanım, durumu kabullenemezken çocukluğu yalı bahçesinde geçmiş olan torunu yaştaki Yusuf’un Cihangir’deki evine sığınır ancak ev Leyla’nın asla hayal edemeyeceği tarzdadır, böylece Leyla kendisinden çok farklı olan başka dünyaların varlığını da öğrenmiş olur. Yusuf’un kız arkadaşı Roxy, Leyla’yı evde istemediğini açıkça dile getirmektedir. Tüm bu durumlara rağmen gidecek yeri olmayan Leyla, ailesine duyduğu saygı gereği evini geri kazanmaya mecburdur. Ve olaylar bambaşka bir şekilde ilerlemeye başlar…
Yine sevilerek okunan bir Zülfü Livaneli romanı… O kadar sevildi ki aynı isimde bir tiyatro oyunu da sergilenerek Leyla’nın Evi akıllara yer etti.